23 Ocak 2018 Salı

ALLAH’IN RAHMETİ NEDİR?

İyiliği sonsuz, ikramı bol olan Allah’ın adıyla,

Enbiya Suresi 21/107nci ayetinde Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor; “Seni elçi olarak göndermemiz çağdaşların için ve daha sonrakiler için bir ikramdır(rahmettir).”

Kur’an’ı Kerim’de rahmet olarak gönderilen sadece son Nebi midir? Yoksa gönderdiği her Nebi bir rahmet midir? Yukarıdaki ayet rahmetin Resulullah olduğunu ve “Âlemlerin Rahmet Elçisi”, “Fahri Kâinat Efendisi” ve “Rahmeten lil alemin” benzeri sıfatlarla çağrıldığına şahit olmaktayız. Peki, Allah’ın bir sıfatı olan rahmetin tecellisi nasıl olmuştur? Gerçekte rahmeti nasıl anlamalıyız? Gelin Kur’an’ da ki rahmet kavramına, hangi ayetlerde geçtiğine ve ayetlerdeki anlamlarını inceleyerek bir sonuca ulaşmaya çalışalım…



Kur’an’ da Rahmet Kavramı

Yumuşaklık
Allah’ın merhameti
Azaptan kurtarmak
Sıkıntıdan sonra gelen ferahlık
İlahi vahiy rahmettir
Şefkat bir rahmettir
Nebiler rahmettir
Af bir rahmettir
Rahmet kurtuluşa götürür
Şeytandan koruma rahmettir
Allah’ın Rahmeti, İyiliği sonsuz ve ikramı bol olandır.


Kur’an Sıralamasına göre Rahmet Ayetleri

“Zaten Musa’ya o Kitabı; iyi davranana iyiliklerimizi tamamlasın, her şeyi açıklasın, bir rehber ve bir ikram(rahmet) olsun diye vermiştik. Belki Sahipleriyle yüzleşeceklerine inanırlar.” Enam 6/154

Yüce Allah bu ayette bizlere Elçisine “kitabı” verdiğini bunun da iyiliklerimiz tamamlasın, her şeyi açıklasın, bizlere rehber olsun ve sonucunda da Rabbimizden bizlere bir ikram yani rahmet olsun diye vermiştir der. Elçi verilemez ancak elçi ile kitap verilir, kitap halinde gelen doğru bilgileri uygulayan da rahmetten yani ikramdan faydalanmış olur.

“Onlara, bir ilme[1] göre açıkladığımız Kitap getirdik. O, inanan ve güvenen bir topluluk için rehber ve bir ikramdır(rahmettir).” Araf 7/52

Getirilen kitaptır, topluluğa rehber ve ikramdır. Bu ilim konusuyla ilgili uzun bir açıklamamız dipnotta bulabilirsiniz.

“ İçinizden bir kişiye, sizi uyarsın diye Rabbinizden bir bilginin gelmesine mi şaşırdınız? Böylece kendinizi koruyabilir, belki de iyilik(rahmet) bulursunuz.“ Araf 7/63

Araf 7/63ncü ayetinde elçinin kavimdeki içlerinden bir arkadaşlarının olmasına şaşırıyorlar, elçinin görevi Rabbinden aldığı gerçek bilgileri tebliğ etmektir, böylece bu bilgiler (ki zikir[2] diye de anılır) ile kendilerini koruyarak rahmete kavuşurlar.

 “Hud dedi ki “Siz, Rabbinizin uğratacağı zararı ve gazabı hak ettiniz. Sizin ve atalarınızın koyduğu isimler hakkında benimle mi tartışıyorsunuz? Allah onlarla ilgili bir belge indirmiş de değildir. Bekleyin bakalım; sizinle beraber ben de bekliyorum.” Sonra onu ve onunla birlikte olanları tarafımızdan bir ikram(rahmet) ile kurtardık. Ayetlerimiz karşısında yalan yanlış şeylere sarılanların da kökünü kuruttuk. Onlar inanıp güvenmemişlerdi.” Araf 7/71-72

Araf 7/71 ve 72nci ayetlerinde gördüğümüz üzere Nebi olan Hud aleyhisselam kavmine tebliğ faaliyetinde bulunuyor, kim elçiye uyarsa ve elçiyle beraber olursa bunlar ikrama yani rahmetle kurtuluşa ermişlerdir.

“Musa dedi ki “Rabbim! Beni bağışla, kardeşimi de. İkimize de bol ikramda(rahmette) bulun. En iyi ikramı(rahmeti) sen yaparsın.” Araf 7/151

Araf 7/151nci ayetinde ikramın Allah’tan geldiğini bir başka Nebimizin duasında da görüyoruz. Musa aleyhisselam’ın sözü bizlere ayet olarak bilgilendiriliyor ve örneklendiriliyor.

“Öfkesi geçip sakinleşince, Musa levhaları aldı. Onlardan birinde şu vardı: “Yola gelme ve ikram(rahmet), Rablerinden korkanların hakkıdır.” Araf 7/154

Ayetin levhalar dediği hepimizin bildiğimiz on emir ve emirlerin içerisinde yazdığı Allah’ın ikramından bahsedilmektedir.

“Onlara bir âyet getirmediğin zaman “Derleseydin ya?” derler. De ki “Ben Rabbim tarafından bana vahyedilene uyarım. Bunlar, Rabbinizden size gelen ayetlerlerdir. Bir de inanıp güvenen bir topluluk için yol gösterici ve bir ikramdır(rahmettir).” Araf 7/203

Ayetteki “derleseydin ya?” ifadesi Hud 11/1-2’de açıklaması yapılmıştır. Gerçekte de elçi vahye yani Rabbinin gönderdiği söze uyma ve onu tebliğ ile görevlidir. Bu ayetler ise yol gösteren bir rehber dolayısıyla Rabbimizin biz yarattığı insana ikramıdır.

“İçlerinde, o kulaktır, diyerek Nebiyi üzenler vardır. De ki “O kulak, sizin için iyi kulaktır. Allah’a güvenir ve müminlere güvenir. İçinizden inanıp güvenmiş olanlar için de bir ikramdır(rahmettir). Kim Allah’ın Elçisini üzerse onun için acıklı bir azap vardır.” Tevbe 9/61

İnsanlık tarihi boyunca Nebiler ile dalga geçilmiş, kıskanılmış ve aşağılanmıştır. Gerçeği görmek istemeyen ve üzerini örtenler[3] sanki bu gerçekliği başka birisi yapıyormuşçasına hareket ederler. Ancak bu çağrıya kulak verene Allah ikramını(rahmetini) verir.

“Bunlar, Rabbinin açık belgesine uyanlar gibi olurlar mı? O belgeyi Rabbinden bir şahit[4] okur, ondan önce de bir öncü ve ikram(rahmet) olarak Musa’nın kitabı vardır. Kur’ân’a işte bunlar[5] inanırlar. Hangi kesim onu görmezlikten gelirse varıp kalacağı yer ateştir. Ondan şüphen olmasın. O Kur’ân, senin Rabbinden gelen bir gerçektir ama insanların çoğu ona inanmazlar.”  Hud 11/17

Bu ayette de gördüğümüz üzere Kur’an’dan önce bir başka rahmete örnek olarak Musa aleyhisselam’a verilen kitaptan bahsediyor. Kitabı gönderen rahmetin gerçek sahibidir. Ancak insanların çoğunun da bu gerçekliğe inanmadığını da bu ayet ile sabit olduğunu görüyoruz.

“Nuh dedi ki “Ey halkım! Ben Rabbimden gelen açık bir belgeye dayanıyorsam, bana O’nun katından bir ikram(rahmet) gelmiş de siz görememişseniz bu konuda görüşünüz ne olur? Siz hoşlanmadığınız halde ben sizi O’na bağlayabilir miyim?” Hud 11/28

Bu ayette de Nuh aleyhisselam elçilik görevi yaparken açık bir belge[6] ile konuştuğu ve O’nun katından[7] bir ikram olduğu açıkça anlatılmaktadır.

“Emrimiz gelince Hud’u ve onunla birlikte olan müminleri, bizden bir ikram(rahmet) olarak kurtardık. Evet, onları ağır bir azaptan kurtardık.” Hud 11/58

Buradaki ayette de görüldüğü üzere Nebimiz Hud aleyhisselam ve ona inanan müminler yüce Allah’ın ikramı(rahmeti) ile kurtarılmıştır.

“(Salih) Dedi ki “Ey halkım! Baksanıza, eğer ben Rabbimin açık bir belgesine dayanıyorsam, bir de O’ndan ikram(rahmet) görmüşsem, O’na karşı çıktığım takdirde hanginiz beni Allah’ın azabından kurtarabilir? Sizin katkınız, sırf zararımı artırmak olur.” Hud 11/63

Bir diğer nebimiz Salih aleyhisselam da yüce Allah’a karşı çıkarsa O’nun rahmetinden ikramından mahrum kalacağını anlatmıştır.

“Böylece ona, o ülkede iyi bir makam verdik. Orada beğendiği yere yerleşirdi. Biz ikramımızı (rahmetimizi), tercih ettiğimiz kişiye yaparız. Güzel davrananların ödülünü eksiltmeyiz.” Yusuf 12/56[8]

Yüce Allah bu ayette rahmetini tercih ettiği kişiye yapacağını bildirmektedir.

“Onların hikâyelerinde sağlam duruşlu olanlar için dersler vardır. Bu (Kur’an) uydurulabilecek bir söz değildir. Aksine önceki kitapları kendinde olanla doğrulayan, her şeyi açıklayan, inanıp güvenen bir topluluğa yol gösteren ve ikram(rahmet) olan bir kitaptır.” Yusuf 12/111

Kur’an’ın rahmet olduğunu, rehber olduğunu, her şeyi açıklayan, kendisinden önce inen kitapları da doğrulayan ve uydurulamayacak kadar muhteşem bir kitap olduğundan bahseder. Buradaki tek bir ayet ile birçok esas anlatılmaktadır, gerçi bu ayet ile ilgili anlattığımız kısımların benzeşen ayetlerini de bulabiliriz.

“Sana bu Kitabı, anlaşmazlığa düştükleri konuları açık açık anlatasın bir de inanıp güvenen bir topluluğa yol gösterici ve ikram(rahmet) olsun diye indirdik.” Nahl 16/64

Yukarıda örnek olarak verdiğimiz Yusuf 12/111nci ayetinde ki gibi müteşabih olan Nahl 16/64’ncü ayetinde yine Allah’ın ikramı yani rahmetinin nasıl bize ulaştığını görebiliyoruz.

“Her toplumun (ümmetin) içinden kendilerine karşı bir şahit çıkardığımız gün, seni de bunlara karşı şahit getiririz. Bu Kitabı, her şeyi açıklasın, doğru yolu göstersin, bir ikram(rahmet) ve İslam’a girenlere müjdeci olsun diye sana parça parça indirdik.” Nahl 16/89

Ardı ardına gelen ayetler ile müteşabih (benzeşen) ayetleri de görme fırsatını da elde ediyoruz.

“Kur’an’da, inanıp güvenenler için şifa[9] ve rahmet olan şeyler indiririz. Bunlar yanlış yapanların sadece yıkımını artırır.” İsra 17/82

İsra 17/82nci ayette de gördüğümüz üzere mealde ikram yerine rahmet kelimesi tercih edilmiştir. Makalede yer alan ayetlerin tamamı Arapçası “rahmet” içerenlerden seçilmiştir. Bu ayette de inanıp güvenenler[10] için Kur’an’ a yani Allah’ın yasalarını uygulayana rahmet olduğundan bahsetmektedir.

“Zorlayıcı düzen koysaydık[11] sana vahyettiğimizi de geri alırdık. Sonra bize karşı kendine bir vekil bulamazdın. Geri alınmaması sadece Rabbinin ikramıdır(rahmetidir). O’nun sana iyiliği büyüktür.” İsra 17/86-87

Muhammed aleyhisselam’a hitaben yüce Allah vahyi geri alabileceğini ve hiçbir kimsenin buna engel olmayacağını bildirmektedir. Bu Rabbimizin rahmeti olduğu içindir ve ayette bunu vurguluyor.

“Musa: “İşte bizim aradığımız da bu ya” dedi. Hemen geldikleri yoldan gerisin geriye döndüler. Sonra kullarımızdan bir kulu buldular. Ona katımızdan bir ilim öğreterek ikramda(rahmette) bulunmuştuk. Musa dedi ki “Sana öğretilen doğruya ulaştıran bilgiden bana öğretmen için senin yanında kalsam olmaz mı?” “Sen benimle birlikte olmaya dayanamazsın” dedi.” Kehf 18/64-67

Bu ayette de görüldüğü üzere yüce Allah’ın yarattığı bir kul[12] ile Musa aleyhisselamın konuşmaları yer almaktadır. O kula rahmet ve ilim yüce Allah tarafından verilmiştir.

“Öyledir!” dedi. “Ama Rabbin buyurdu ki ‘O, bana kolaydır, onu(İsa’yı) insanlar için bir belge (ayet) ve katımızdan bir ikram(rahmet) kılacağız. Bu, kararı verilmiş bir iştir.” Meryem 19/21

Meryem suresi 21nci ayetinde İsa aleyhisselamın da belge[13] aldığı ve rahmet verildiği bildirilmiştir. Bu kararı veren de Rahmeti veren de Yüce Allah’tır.

“Bu Kitap’ta Musa’yı da anlat. O, yürekten bağlıydı; nebi olan elçi idi. Ona, Tur’un (Sina Dağı’nın) sağ yamacından seslenmiş, özel bir konuşma için yaklaştırmıştık. Ona ikramda(rahmette) bulunarak, kardeşi Harun’u da nebi olarak armağan etmiştik.” Meryem 19/51-53

Musa aleyhisselam Tur dağına gittiğinde Rabbimiz ile konuştu[14] ve orada Rabbimiz Nebimiz Musa aleyhisselam’a rahmette bulundu ve kardeşini ona yardımcı kıldı.

“Lut’a da hikmet[15] ve ilim verdik. Onu, pis işler yapan o kentten kurtardık; onlar bozgunculuk yapan ve yoldan çıkmış bir topluluktu. Onu ikramımızla(rahmetimizle) kuşattık. Çünkü o iyi kimselerdendi.” Enbiya 21/74-75

Bildiğimiz üzere bir diğer Nebimiz Lut aleyhisselam eşcinselliğin tavan yaptığı bölgede[16] elçilik görevini yapmıştı. Ancak yüce Allah Nebisine kitap, hikmet ve ilim ile Sedum’ dan kurtarmıştır, bu kurtuluş ise Rabbimizin verdiği rahmet ile olmuştur.

“Eyüp ise bir gün Rabbine şöyle seslenmişti: “Ben iyice daraldım. En iyi ikramı(rahmeti) sen yaparsın. Ona olumlu cevap verip ondaki sıkıntıyı gidermiştik. Katımızdan bir ikram(rahmet) ve kulluk edenler için bir ders olsun diye de ona, hem ailesini hem de bir o kadarını daha vermiştik.” Enbiya 21/83-84

Rabbimize dua eden Nebimiz Eyüp aleyhisselamın duası kabul olmuş ve bu rahmetten de hem kendisi hem de çevresindekiler faydalanmıştı.

“İsmail, İdris ve Zülkifl’e gelince, hepsi de sabırlı kimselerdendi. Onları ikramımızla(rahmetimizle) kuşattık; çünkü onlar iyilerdendi.” Enbiya 21/85-86

İsmail, İdris ve Zülkifl aleyhisselamın yüce Rabbimizin rahmeti ile kuşatılan iyi kimselerden olduğunu anlıyoruz.

“Bütün zikirleri (unutulmaması gereken bilgileri verdikten) sonra (indirdiğimiz) kitaplara şunu yazdık: “Yeryüzü iyi kullarıma kalacaktır. İşte bu söz, kulluk edenler topluluğu için gerçek bir tebliğdir. Seni elçi olarak göndermemiz çağdaşların için ve daha sonrakiler için bir ikramdır(rahmettir).” Enbiya 21/105-107

Yüce Allah’ın tüm nebilerine kitap verdiğini biliyoruz, her ne kadar geleneksel anlayış bunu kabul etmese de, ancak bunu Kur’an’ dan anlıyoruz. İşte bu “söz” kısmının ise Kur’an olduğu açıktır ve söz ile tebliğ yapılır. Resulullah aralarında olduğu sürece vahyi alan nebi olarak görevi gereği elçilik olarak sözle tebliğ yapmıştır.[17] Kur’an çağdaşlarına ve sonrasında gelen bizler için de rahmettir.

“(Süleyman) Karıncanın sözünden dolayı gülercesine tebessüm etti. “Rabbim, bana ve ana babama ettiğin iyilikten ötürü şükretme fırsatı ver. Senin razı olacağın iyi işler yapayım. İkramınla(Rahmetinle) beni iyiler arasına kat.” Neml 27/19

Nebimiz Süleyman aleyhisselam’a çeşitli varlıklar ile iletişim kurma yeteneği Rabbimiz tarafından verildiği[18] bilinmektedir. Dolayısıyla her ne durumda olursa olsun Süleyman aleyhisselam bunun kendisinin sınandığını düşünerek kendisini Rabbimize şükretmekten geri bırakmamıştır. Duasının içerisinde de rahmetinle beni iyiler arasına kat diyerek İkramın yani Rahmetin sadece Allah’tan istenebileceğinin de bir örneğini vermektedir.

“Bu Kur’an, İsrailoğulları’nın üzerinde tartıştıkları konuların çoğunu aydınlatmaktadır. Kur’an, mutlak doğruyu gösterir, müminler için de bir ikramdır (rahmettir).” Neml 27/76-77

Yüce Allah’ın bildirdiği Kur’an inanıp güvenen kullar için bir rahmettir.

“Önceki nesilleri yok etmemizden sonra bu insanlar doğru bilgilerini kullansınlar diye Musa’ya Kitap verdik, insanlara gerçekleri gösteren, kılavuzluk eden ve ikram(rahmet) olan o Kitabı.” Kasas 28/43

Musa aleyhisselam’a verilen kitabın insanlara bir rahmet olduğunu bu ayetten anlamış oluyoruz.

“Sen; Musa’ya görev verdiğimizde vadinin batı yamacında değildin; olup biteni gözlemlemiyordun. Üstelik yeni nesiller var ettik; uzun uzun yaşadılar. Medyenliler arasına yerleşip ayetlerimizi okuyan biri de değildin. Ama biz onlara elçiler göndermeye devam ettik. Musa’ya seslendiğimiz sırada sen Tur tarafında da değildin. Bunları Rabbinden bir ikram(rahmet) olarak öğrendin ki, senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş olan bir toplumu uyarasın. Belki bilgilerini doğru kullanırlar.” Kasas 28/44-46

Yüce Allah birbiri ardına kullarına doğru yolu bulsunlar diye elçiler göndermiştir. Elçi gelmeyip başlarına kendi yaptıklarından ötürü kötülük gelen topluluklar şöyle söylemesinler diye; “…Ey Rabbimiz! Keşke bize bir elçi gönderseydin de, senin ayetlerine uyup biz de mümin olsaydık.” Yüce Allah Kasas 28/47nci ayetinde bize bildirmektedir.  İnsanların yegâne amacı Rabbimizin buyruklarını yerine getirmektir, bunun için elçilerini görevlendirir ve elçilerin görevleri de sadece tebliğdir. Yargılamak din gününün sahibi Allah’a aittir.

“Böyle bir kitabın sana verileceğini hiç beklemiyordun. Bu, sadece Rabbinin bir ikramı(rahmeti) olarak sana verildi. Sakın o nankörlere arka çıkma.” Kasas 28/86

Yüce Allah bu ayetinde ise ikramın yani rahmetin Rabbimizden geldiğini bildiriyor ve Resulullah’a ise o nankörlere arka çıkmamasını bildiriyor. Ayrıca devam ayetlerinde ise[19] kimse seni benim ayetlerimden engellemesin, sadece Rabbine çağır, müşriklerden olma ve Allah ile birlikte bir başka ilahı yardıma çağırma diye uyarılar dizisinde bulunmaktadır. Çünkü Allah’tan başka ilah olmadığını, Allah dışındaki her yaratılanın etkisizleşeceğini, yetkinin Allah’ta olduğunu ve tüm yaratılmışların Allah’a döndürüleceği uyarısı ile sure bitmektedir.

“Anlaşılır bir şekilde okunan bu Kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? İnanan bir topluluk için bu bir ikram(rahmet) ve doğru bilgidir.” Ankebut 29/48-51

Kitabın anlaşılır olduğu birçok ayette bildirilmekte ve bu ayette de anlatılmaktadır. Kişi okuduğu ayetleri anlıyor ve hayatına yansıtıyorsa rabbimizin ikramı ona ulaşmış olacaktır.

“ELİF! LAM! MİM! Bunlar, hikmetli Kitabın ayetleridir. İyiler için bir rehber ve bir ikramdır(rahmettir).” Lokman 31/1-3

Kitap içerisindeki belirtilen sözler yüce Allah’a aittir ve iyiler için yol gösterici ve rahmet kaynağıdır. Rahmet kaynağı ise Allah’tır.

“Katımızdan bir ikram(rahmet), sağlam duruşlu olanların ders alacakları bir hikaye olsun diye ona(Eyyüb’e) ailesini ve bir o kadarını daha bağışladık.” Sad 38/43

İkram diye nitelendirilen ayetteki Rahmet kesinlikle yüce Allah’ın katından sağlam duruşlu olanlara gelecektir.

“O işlerin kararı tarafımızdan verilmiştir. Biz elçiler göndeririz. Onlar Sahibinden bir iyilik(rahmet) olarak gönderilir. Çünkü o, sizi dinler ve her şeyi bilir.” Duhan 44/5-6

Surenin 6ncı ayeti Arapça olarak “Rahmeten bir Rabbik” yani Sahibinden bir rahmet olarak gönderilir manası vardır. Gönderilen elçilerin görevi ise Rabbimizin sözlerini kullarına iletmesinden ibarettir.

“Onlara, görevlerini açıklayan belgeler verdik. İhtilafa düşmeleri, kendilerine bu bilgi[20] geldikten sonra aralarında çıkan kıskançlıktan dolayı oldu. Senin Rabbin (Sahibin), onların ihtilaf ettikleri konularda (mezardan) kalkış günü kararını verecektir. Sonra seni bir kurala (şeriata) göre görevlendirdik; sen ona uy; kendini bilmezlerin arzularına uyma. Onlar Allah’tan gelecek hiçbir şeyi senden savamazlar. Yanlışlar içindeki o kimseler, birbirlerinin dostlarıdır. Allah’tan çekinerek kendini koruyanların[21] dostu ise Allah’tır. Bu, bütün insanlara gerçekleri gösterir. İkna olmuş bir topluluk içinse bir rehber ve ikramdır(rahmettir).” Casiye 45/17-20

Ayette belirtilen İsrailoğulları’ndaki kitapta ustalaşmış ilim sahiplerinin(âlimlerin) Resulullah’ın hakikat ile geldiği halde sırf kıskançlıklarından ötürü yanlışa düştüklerini ve Rabbimizin bunlarla ilgili kararı mezardan kalkış günü yani Mahşer sabahı kurulacak mahkemede vereceği bildirilmektedir. Yüce Allah’ın şeriatına uyulmasını ve yaratılmış olan kulların arzularına uymamasını, uyulursa Rabbimizden gelecek olan hiçbir şeye karşı bu yaratılmışların bir şey yapamayacağı bildirilmiştir. Hakikati gizleyenler birbirlerinin, hakikati savunanlar da hem birbirlerinin hem de Allah’ın dostudurlar. Yüce Allah tarafından ikram edilen rahmet Kur’an’ı rehber edinenlere olacaktır.

“Ondan önce Musa’nın kitabı vardı; hem bir rehber hem de Allah’ın ikramıydı(rahmetiydi). Onu tasdik eden bu kitap da Arap diliyle indirilmiştir ki yanlış yapanları(zalimleri) uyarsın ve güzel davrananlar için de bir müjde olsun.” Ahkaf 46/12

Yüce Allah’ın tüm elçilerinin tebliğ ettiği kitaplar Yüce Allah’ın ikramıdır.

Yukarıdaki belirttiğimiz tüm ayetleri incelediğimiz zaman Rahmetin Allah’a ait olduğunu, Allah’ın Resulleri aracılığı ile insanlara hidayet rehberi olarak ilettiğini, işte sözün sahibi olan ve sözün en güzeline uyulursa Allah’ın rahmeti onları kuşatacağını görüyoruz. Özellikle Neml 27/76-77, Enbiya 21/106-107, Lokman 31/1-3, Casiye 45/20 ve Ahkaf 46/12nci ayetlerini okuyunca bunu iyice anlayabiliyoruz. Resullerin hiçbirini hiçbirinden ayırmamamız emredilmiştir Bakara 2/285nci ayetinde[22] bildirilmiştir. Her birinin birbirinden Allah katında farkı vardır ancak biz bilemeyiz, bilemediğimiz şekliyle değil yüce Allah’ın bildirdiği bilgiye dayanarak hiçbirini birbirinden ayırmamalıyız. Sadece son nebimizin âlemlere rahmet olarak gelmediğini de kavramalıyız. Çünkü her Nebi yaşadığı dönemdeki çağdaşlarına rahmet olarak kitap ve hikmet ile davasını sürmüştür/sürdürmüştür, bu dava yolunda baş koyanlar ise Allah’ın rahmetinden ve mağfiretinden yararlanacaklardır, uymayanlar ise içinden çıkamayacağı cehennemde sonsuz azaba atılacaktır. O saat gelmeden Allah’tan hidayete kavuşmayı dilemeli, Kur’an’a sımsıkı sarılmalı, içindeki emirlere uymalıyız. İnşallah Allah’ın rahmetine nail olacak has kullarından oluruz.

Konumuzu ilk başta verdiğimiz ayete tekrardan bağlam olarak bakarak bitirelim; “Bütün zikirleri (unutulmaması gereken bilgileri verdikten) sonra (indirdiğimiz) kitaplara[23] şunu yazdık: “Yeryüzü iyi kullarıma kalacaktır.” İşte bu söz(Kur’an), kulluk edenler topluluğu için gerçek bir tebliğdir. Seni elçi olarak göndermemiz çağdaşların için ve daha sonrakiler için bir ikramdır. De ki “Bana, sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunmaktadır. Artık O’na teslim olursunuz değil mi?” Yüz çevirirlerse de ki “Her şeyi size olduğu gibi bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mıdır yoksa uzak mıdır, onu ben bilmem. Allah açık olan sözü bildiği gibi gizlediğinizi de bilir. Bilemem, belki de o, (yani tehdit edildiğiniz cezanın geciktirilmesi) sizin için bir imtihandır.” (Elçi) Dedi ki “Rabbim! Sen doğru olan kararını ver. Onların nitelemelerine karşı yardımına sığınılacak olan, sadece iyiliği sonsuz olan Rabbimizdir.” Enbiya 21/105-112 Muhakkak ki Aziz Allah En Doğruyu Söyler. Âmin.



Yazan: Tolga KARAGÖZ

Kaynakça:

Süleymaniye Vakfı Meali 
Müfredat
Araf 7/52 Dipnotu
Al-i İmran 3/58 Dipnotu
Hud 11/17 Dipnotu
Al-i İmran 3/8 Dipnotu
İsra 17/86 Dipnotu
Maide 5/48 Dipnotu
Kur’an’ı Açıklamada Usul Süleymaniye Vakfı Sitesindeki Makale
Taberi, “Milletler ve Hükümdarlar Tarihi“, çev. Z.Kadiri Ugan, Ahmet Temir, M.E.Basımevi, İstanbul, 1991.
Mevdudi (Lut Kavminin şehirlerinin isimleri)
DİA – Lut Maddesi yıl: 2003, cilt: 27,  sayfa: 227-229 Kur’an’da adı geçen bir peygamber.
İbrahim 14/4 Dipnotu
Casiye 45/17 Dipnotu


Dipnotlar:

[1] Bu ilim (bilgi, yöntem), ayetlerin ayetler ile açıklandığı Kur’an yöntemidir. Daha detaylı bilgi için Bkz. Al-i İmran 3/7, Hud 11/1-2

[2] Zikir, ilahi kitapların ortak adıdır. Zikir, doğru bilgi demektir. Kur’an’da ki bütün bilgiler doğru olduğu için Allah ona zikir adını vermiştir. Kur’ân kelimesi ise hem son Kitabın ismi hem de o kitaptaki hükümlere ulaşmayı sağlayan ayet kümeleri anlamına gelir. Zikir, kafaya yerleştirilmiş kullanıma hazır bilgidir. Allah’ın zikri, Allah’ın ayetlerinden öğrenilir. Varlıklar âlemi Allah’ın yarattığı ayetlerden, Kur’an ise indirdiği ayetlerden oluşur. O bilgiyi akla ve dile getirmeye de zikir denir. Kafalara yerleşip kullanıma hazır tutulacak asıl bilgi Allah’ın Kitabında olandır. Bu sebeple İlâhî kitapların ortak adı Zikir’dir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “O’na yönelenler, inanıp güvenen ve Allah’ın zikri (Kitabı) ile kalpleri yatışanlardır. Kalpler ancak Allah’ın zikri ile yatışır.” Ra’d 13/28

[3] Kur’an bunları kâfirler diye nitelendiriyor.

[4] Allah’ın kitabını okuyup anlatan kişi. Beyyine 98/1-2 “Ehl-i kitaptan kafir olanlarla müşrikler, kendilerine o beyyine gelinceye kadar çözülecek değillerdir. Beyyine, yani Allah tarafından bir elçi ki tertemiz sayfalar okur.” Şu ayet, ilim sahiplerini de şahit saymaktadır: “(Onlar şöyle derler:) Sahibimiz! Bizi yoluna kabul ettikten sonra, kalplerimizin eğrilmesine izin verme[*]. Bize katından iyilikte bulun! Hep bağış yapan Sen’sin.” Al-i İmran 3/8 [*] Allah, kimseyi yoldan çıkarmaz. Yoldan çıkan insanın kendisidir. Bu dua, kişinin doğru yolda olma kararlılığını gösterir. Bir gün Musa toplumuna şöyle demişti: “Ey toplumum! Beni niçin incitiyorsunuz? İyi biliyorsunuz ki ben, Allah’ın size gönderdiği elçiyim.” Ne zaman ki onlar yoldan kaydı, Allah da onların kalplerini kaydırdı. Allah, yoldan çıkan bir toplumu yola getirmez.” Saf 61/5

[5] İşte bunlar; diğer bir ifadeyle ona şahitlik edenler Kur’an’a inanırlar. Şahitlik görerek veya ilim ile olur. Al-i İmran 3/18 “Allah’tan başka ilah olmadığına Allah, melekler ve doğruluktan şaşmayan bilgi sahipleri şahittir.[*] Evet, O’ndan başka ilah yoktur. Daima üstün olan, bütün kararları doğru olan O’dur.” [*] Allah’ın varlığı ve birliği konusunda kimsenin şüphesi yoktur.

[6] Bu ayet Nuh aleyhisselam’ın da Kitap aldığına delildir. Bununla ilgili olarak Bakara 2/136ncı ayetinde “Siz şöyle söyleyin: “Biz Allah’a inanıp güvendik; bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene, Musa’ya ve İsa’ya verilene, Sahipleri (Rableri) tarafından Nebîlere ne verilmişse hepsine inandık. Hiçbirini diğerinden ayırmayız. Biz Allah’a teslim olmuş kimseleriz.” ve Al-i İmran 3/84’ te “De ki “Biz Allah’a inandık ve güvendik. Bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve torunlarına indirilene, Musa’ya ve İsa’ya verilene; Nebilere Rableri tarafından ne verilmişse hepsine inandık. Hiçbirini diğerinden ayırmayız. Biz Allah’a teslim olmuş kimseleriz.” ve Hadid 57/26’da “Nuh’u ve İbrahim’i elçi olarak gönderen biziz. İkisinin soyundan gelenlere de nebilik ve kitap verdik. O iki soydan gelenlerin bir kısmı doğru yoldadır, birçoğu da yoldan çıkmıştır.” buyrulmuştur.

[7] Allah’ın katından

[8] Yusuf suresi baştan sona olacak şekilde Yusuf aleyhisselamın kıssasından bahsetmekte ve kıssa olarak Kur’an’da sadece bu şekilde tek bir surede anlatılmıştır, diğer Nebi kıssaları ise çeşitli ayetlere serpiştirilerek anlatım yapılmıştır.

[9] “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, göğüslerde olana şifa, inanıp güvenenler için bir rehber ve ikram (olan Kitap) gelmiştir.” Yunus 10/57

[10] Müminler

[11] “Gerçekleri içeren bu Kitabı sana, önceki Kitapları onaylayıcı ve koruyucu özellikte indirdik. O halde aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen doğruları bırakıp onların arzularına uyma. Her birinize bir şeriat (kitap) ve bir yöntem (hikmet) verdik[bkz. Al-i İmran 3/81-82]. Allah sizi tek bir toplum (tek bir nebinin ümmeti) yapmayı tercih etseydi yapardı. Oysa verdiği şeylerle sizi yıpratıcı bir imtihandan geçirmek için (böyle yaptı). Öyleyse (tartışma yerine[Bkz. Bakara 2/147-148]) iyi işlerde yarışın. Tekrar hayata dönünce hep birlikte Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. O, anlaşmazlığa düştüğünüz konuları size bildirecektir.”Maide 5/48

[12] Süleymaniye Vakfı web sitesindeki “Kur’an’ı Açıklamada Usul” başlıklı maddenin “1.4.1. Musa ve Hızır Olayının Tevîli” başlığında detayını bulabilirsiniz.

[13] Verilen belge İncil’dir.

[14] “Musa belirlenen vakitte gelip de Rabbi onunla konuşunca dedi ki “Rabbim! Bana kendini göster de seni seyredeyim.” Dedi ki “Beni göremezsin, ama şu dağa bak; eğer yerinde kalabilirse daha sonra beni görürsün.” Rabbi dağa görünür görünmez orasını dümdüz etti. Musa düşüp bayıldı. Kendine gelince dedi ki “Sana içten boyun eğerim, sana yöneldim. Ben inanıp güvenenlerin en önde olanıyım.” Araf 7/143

[15] Doğru karar alma kabiliyeti.

[16] Teberi’ye göre bu şehirlerin sayısı beştir; Mevdudi’ye göre isimleri ise “Sab’a, Su’ra, Umre, Duma ve Sedum”dur. İçlerindeki en büyüğü ise Sedum’dur. Tevrat kayıtlarıyla bu bilgiler örtüşmektedir.

[17] Resul (رسول), “gönderilen” demektir. Bir bilgiyi iletmek için gönderilen elçiye resul dendiği gibi onunla gönderilen bilgiye de resul denir (Müfredat). Kur’an’daki resul kelimeleri ya elçi ya da Allah’ın Kitabı anlamındadır. “Elçi ölümlü, Kitap kalıcıdır.” Uhud savaşında Nebîmiz’in öldüğüne dair haberlerin yayılması üzerine Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Muhammed sadece elçidir. Ondan önce de elçiler geldi. O ölse veya öldürülse, gerisin geri mi döneceksiniz?” Al-i İmran 3/144

[18] “Süleyman Davud’un yerine geçti. Dedi ki; “Ey insanlar! Bize kuşların dili öğretildi ve her şeyden verildi. İşte bu,apaçık üstünlüktür.” Neml 27/16

[19] “(Ya Muhammed!) Sana indirildikten sonra sakın seni Allah’ın ayetlerinden engellemesinler. Sen Rabbine çağır; asla müşriklerden olma. Allah ile birlikte bir başka ilahı yardıma çağırma. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah dışında her şey etkisizleşecektir. Karar yetkisi ondadır. Hepiniz ona döndürüleceksiniz.” Kasas 28/87-88

[20] O bilgi (ilim), Kur’an bilgisidir. Aynı kelimenin kullanıldığı ve bir kitap olarak Kur’an’dan bahseden benzer ayetleri incelediğimizde bu bilginin, Kur’an’nın ayetleri ayetler ile açıklayan kendi iç bağlamı (tevili) olduğu anlaşılmaktadır. Son nebinin geleceğini bilen ve onu bekleyen İsrailoğulları, Kur’an’nın Allah’ın kitabı olduğunu bu bilgi sayesinde idrak etmişler ancak hemen sonrasında kıskançlıkla ihtilafa düşmüşlerdir. Çünkü önceki kitapların ehli (ustaları) hangi topluma bir kitap, hikmet ve nebi gelirse onların çağdaşlarına üstün geleceğini gayet iyi bilmektedirler. Dolayısıyla gelecek nebiye inanmak sorumluluğu ile mevcut üstünlüklerini devam ettirmek arasında tercih yapmaya mecbur kalmışlardır. Bu oldukça zorlu bir imtihandır.

[21] Mütteki(takva sahipleri): Allah’tan çekinerek korunan, kendini(fıtratını) bozmayanlar.

[22] “Bu elçi, Sahibinden (Rabbinden) kendine indirilen her şeye inanıp güvenmiştir, müminler de öyle! Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inanıp güvenir. “O’nun elçileri arasında ayrım yapmayız.” derler. Şunu da derler: “Dinledik ve boyun eğdik! Bağışla bizi ey Sahibimiz (Rabbimiz)! Dönüp varılacak yer, Senin huzurundur.” Bakara 2/285

[23] Kalın kitap demektir. Elif lâmlı olması, bunun bütün peygamberlere verilen kitaplar olduğunu gösterir. Keşşaf da bu görüşe yer vermiştir.

Tolga Karagöz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder