22 Haziran 2017 Perşembe

ŞEFAAT MESELESİ

İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla yeni bir derlememize daha başlıyoruz. Konumuz Şefaat konusu. Sözlerime başlamadan önce aşağıdaki 3 ayeti okumanızı daha sonradan da yazımıza devam etmenizi rica ederim. Yüce Allah buyuruyor ki:

Kaf Suresi 50:45 "Biz onların ne dediğini iyi biliriz. Sen üstlerinde bir zorba değilsin; tehdidimden korkanları Kur’an ile bilgilendir."

Amacımız Kur’an ile anladığımız, aldığımız, hayatıma kattığımız, yaşadığımız bu öğüt kaynağıyla sizlere de tekrardan hatırlatmaktır. Kur’an dışında bir başucu kitabımız olmaması gerektiğini bilmeliyiz, önceliğimiz Kur’an olmalıdır, daha sonra da Nebimize isnat edilen Kur’an ile çelişmeyecek gerçek ve sağlam hadis rivayetlerini almalıyız. Nebisiz Kur’an, Kur’an sız Nebi olmaz. Elçiye zeval olmaz sözü de vardır bu topraklarda. Çok ta yerindedir bu söz, çünkü sözün sahibi hüküm sahibidir. O hükmünde kimseyi ortak etmez. Yine Yüce Allah şöyle buyuruyor:

Zuhruf Suresi 43:36-37 "Kim Rahman’ın Zikri’nden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse, başına bir şeytan sararız; o, onunla beraber olur. Şeytanlar bu gibileri yoldan çevirirler ama bunlar doğru yolda olduklarını sanırlar."

Ayetleri nesih etmek, ortadan kaldırmak kimsenin harcı değildir, eğer ki ayet açık ve seçik ortada ise bunun yanında her hangi bir kimsenin sözü geçersiz kalacaktır, kalmalıdır da. Zaten ben düşünemiyorum Allah’ın bir sözüne karşılık Nebimizin başka bir söz söyleyeceğini. Zaten Yüce Allah şöyle buyurmuştu Hakka Suresi 44’den-46ncı ayetlerine kadar: “Muhammed, Bize karşı bir takım sözler uydursaydı, onu kıskıvrak yakalar, şah damarını koparırdık.”

Şimdi gelin aşağıdaki Kur’an-ı Kerim’ den ayetlere tertil usulü ile anlayarak, idrak ederek konumuza devam edelim.

Fatiha Suresi 1:3 "Hesap verme [*] gününde yetki O’nundur."

[*] Din, deyn= دين kökünden adet, durum; ceza, karşılık görme ve itaat anlamlarına gelir(es-Sıhah). Bunlardan boyun eğme ve karşılık görme anlamları öne çıkar. Dinde boyun eğilen Allah’tır. Onun emirlerine uyulur ve onun vereceği karşılık beklenir. Hesap günü de dünyada yapılanların karşılıklarının alıncağı gündür.

Mülk; hâkimiyet ve yetki, malik ise; yetki sahibi demektir. Din ve deyn (borç) kelimeleri aynı kökten olup, her ikisi de “borç” demektir. Kişilerin birbirine olan borçlarına deyn (borç), her şeyimizi borçlu olduğumuz Allah’ın bizden uymamızı istediği kurallar bütününe ise din denir. Var olan yasaları tanıyıp nasıl ki tabiattaki nimetlerden daha iyi yararlanmamızı sağlıyorsa, Allah’ın bizler için koyduğu kurallara (din) uymak da hem vücudumuzu rahatlatır hem de bizi çevre ile uyumlu hale getirerek geliştirir.

“Yevmid din” (din günü) ise, “borç kesme” hesap verme günüdür. Birçok ayette vurgulandığı üzere, ahiret gününde hiç kimse için aracı, yardımcı ya da şefaatçi olamayacaktır. Haksızlık yapılmaksızın kişinin amelleri tartılıp değerlendirilecek, herkes yaptığının karşılığını alacak tartısı ağır gelen kurtulacaktır. (Zilzal Suresi 99:7-8 "Kim, zerre kadar iyilik yapmışsa onu görecek. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu da görecektir.")

“Maliki yevmid din”in ne olduğunu, İnfitar 17-19 ayetler açıklamaktadır: “Hesap verme günü nedir, sen ne bileceksin? Gerçekten, sen ne bileceksin hesap verme gününün ne olduğunu? (Öyleyse dinle!) O gün, kimsenin kimse için bir şey yapamayacağı gündür. O gün bütün yetki Allah’ındır.” 

Fatiha Suresi 1:4 (Allah'ım) Kulluğu yalnız Sana yapar, yardımı yalnız Senden isteriz.

İbadet “kulluk ve tapınma” olarak anlaşılmıştır. Bu kavramın içinde kâmil manada “sevgi, korku ve boyun eğme” vardır; bu üç tavır ve duygunun birlikteliği ibadetin temelini oluşturur. İnsanların yaratılış gayesi ibadettir; ancak onlar buna mecbur tutulmamışlardır; yani terim anlamıyla ibadet, iradeye bağlı olmayan hareketler ve oluşlar gibi hâsıl olmamakta; ilâhî emri kul, –dünya hayatında bir imtihan olarak– serbest iradesiyle yerine getirmekte veya ihmal etmektedir.

Dünyanın bütün nimetleri ve imkânları insanın, insanca (yalnız Allah’a kulluk ederek) yaşaması için verilmiş araçlardır. Bunları amaçlarına uygun olarak kullanmayanlar nimetin kıymetini bilmemiş ve israfa sapmış olurlar. İnsanın sınırlı gücü ve iradesi her zaman maddî ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya ve kendisinden beklenenleri yerine getirmesine yeterli olmamaktadır. Bu sebeple insanlar hem diğer insanlardan hem de insanüstü güçlerden yardım istemeye ve almaya kendilerini mecbur hissetmişlerdir. Fakat onların bu iki kaynaktan yardım istemek ve almak için tuttukları yollar, benimsedikleri sistem ve usuller, ilâhî irşada kulak asmadıkları zamanlarda şirke ve bedbahtlığa düşmelerine sebep olmuş; dolayısıyla birçok batıl din, işe yaramaz sistem ortaya çıkmıştır.

Bu ayet, ibadet ederken ve yardım isterken yöneleceğimiz doğru adresi bize göstermekte ve tevhidi (bir Allah’a ibadeti, sığınmayı ve yönelmeyi) getirmektedir.

Ayette “ederim, dilerim” yerine “ederiz, dileriz” şeklinin seçilmiş olması tevhid ehli müminlerin bir bütün teşkil ettiklerini, bu sebeple “Sen ben değil, biz varız” ilkesi doğrultusunda hareket etmelerini, fert toplum arasındaki dengeyi korumalarını işaretlemektedir. Burada “biz”i oluşturan bağ imandır, bir Allah’a kulluktur; “Allah’ın kulları! Kardeş olun” (Buhârî, “Nikâh”, 45; Müslim, “Birr”, 23, 28-32) mealindeki hadis de bu manaya açıklık getirmektedir.

Müminler kardeşçe yardımlaşırlar, fakat kimin elinden gelirse gelsin gerçekte her nimetin Allah’tan geldiğini, O dilemedikçe kimsenin bir şey veremeyeceğini bilirler.

Bakara Suresi 2:48 "Öyle bir günden çekinip korunun ki o gün kimse kimsenin yerine bedel ödemeyecek, kimseden şefaat [*] kabul edilmeyecek, kimseden tazminat alınmayacak ve kimseye yardım edilmeyecektir."

[*] Şefaat, birinin eşlik etmesini istemek, eşlik etmek veya arka çıkmaktır. (El-Ayn, Müfredât). Ayet, mahşer günü kimseye şefaat edilmeyeceğini açıkça bildirmektedir. Dünyada insanlar birine destek olabilirler. “İyi bir işe destek veren ondan bir pay alır; kötü bir işe destek veren de ondan dolayı bir sorumluluk üstlenir.” (Nisa 4/85) Cennete gitmiş biri, şirk günahı ile değil de diğer günahlarından dolayı cehennemde olan bir yakınını yanına isteyebilir. “Günahkarları, suya koşarcasına cehenneme sevk edeceğiz. Rahman’dan söz almış olanlar dışında kimse şefaate (birinden destek alma hakkına) sahip olamayacaktır.” (Meryem 19/86-87) İster dünyada ister cehenneme gitmiş biri için olsun, şefaat ancak Allah’ın onayıyla olabilir.

Bakara 2:123 Öyle bir günden çekinip korunun ki o gün kimse kimsenin yerine ceza çekmeyecek, kimseden tazminat kabul edilmeyecek, şefaatin kimseye faydası olmayacak ve kimseye yardım edilmeyecektir.

Bakara Suresi 2:254 Müminler! Size rızık olarak ne vermişsek, ondan hayra harcayın. Bunu; alışverişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden yapın. Bunları görmemekte direnenler yanlışlar içindedirler.

Bakara Suresi 2:255 O, Allah’tır. O’ndan başka ilah yoktur. Diridir, sürekli işinin başındadır. O’nu ne uyuklama tutar ne de uyku! Göklerde ve yerde olan her şey O’nundur. O’nun izni olmadan huzurunda şefaati (birinin yanında olmayı) kim göze alabilir?[1*] Onların şu anda yapmakta olduklarını da geçmişte yaptıklarını da O bilir. Onlar, O’nun bilgisinden izin verdiği kadarı dışında bir şey kavrayamazlar. Hâkimiyeti, gökleri de kapsar yeri de. Bu ikisini korumak O’na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.[2*] 

[1*] Şefaat, birinin eşlik etmesini istemek, eşlik etmek veya arka çıkmaktır (el-Ayn, Müfredât).


[2*] Bu âyet vahdet-i vücudu reddetmektedir; çünkü vahdet-i vücuda göre Allah’tan başka varlık yoktur, varlık diye bilinenler onun gölgesidir. Onlara göre gölge de yoktur. Oysa "Göklerde ve yerde olan her şey O’nundur." ifadesi Allah dışındaki varlıkların gerçek olduğunu bildirmektedir.

Bakara Suresi 2:275 Faiz yiyenler, şeytanın aklını çeldiği[*] kimsenin tavrından farklı tavır göstermezler. Bu (şeytanca tavır,) onların “Alım-satım, tıpkı faizli işlem gibidir.” demeleridir. Allah, alım-satımı helâl, faizli işlemi haram kılmıştır. Kime Sahibinden (Rabbinden) bir öğüt ulaşır da faiz almayı bırakırsa, önceden aldıkları kendine kalır. Onun işi Allah’a aittir. Kim de devam ederse, onlar cehennem ahalisidir, orada ölümsüz olarak kalacaklardır. 


[*] Ayette geçen, tehabbut تخبط,  “takılıp aklını çelme ve aklını bozma” anlamlarına da gelir (Lisân, Tâc’l-arûs). 

Bu ayeti vermemizin sebebi şefaat edilmek istiyorsak bu tip günahlardan uzak durmamız, bulaşmış isek tövbe edip tekrardan bu tip günahları işlememektir.

Nisa Suresi 4:31 Size konan yasakların büyüklerinden kaçınırsanız kabahatlerinizi örter, sizi şerefli bir yere yerleştiririz[*]. 


[*] Allah'ın Elçisi (ona dua ve selâm olsun) konu ile ilgili olarak şunları söylemiştir:

“Felâkete sürükleyen yedi şeyden sakınınız.

- Ey Allah'ın Elçisi nelerdir onlar?

- Allah’a ortak koşmak, sihir, haklı sebeple olması bir yana Allah’ın dokunulmaz kıldığı bir canı öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, düşmana toplu hücum yapılacağı sırada savaştan kaçmak ve kötü yolla ilgisi olmayan namuslu mümin kadınlara zina iftirasında bulunmaktır.” (Buhârî, vesâyâ, 23; Müslim, İman 145)


Bunlara ilave olarak Kur’an’da içki, kumar, fuhuş çeşitleri ve eşcinsellik, Allah hakkında bilmediği şeyi söylemek, Allah’ın ayetlerini tahrif etmek, malların paranın ve insanların serbest dolaşımına engel olacak her türlü terör ve düzen bozucu faaliyet (zorbalık) büyük günahlar olarak tek tek belirtilmiştir. 
  
Nisa 4:48 Allah kendisine ortak oluşturulmasını (şirki) bağışlamaz. Bunun altında olan günahları, şirkten uzak kalmayı tercih eden kişi için bağışlar. Kim Allah'a ortak oluşturursa, O’na büyük bir iftirada bulunmuş olur. 

Nisa Suresi 4:56 Ayetlerimizi görmezden gelenleri (kafirleri) ateşte kızartacağız; derileri piştikçe başka derilerle değiştireceğiz ki o azabı tatsınlar. Üstün olan ve doğru kararlar veren Allah’tır. 

Nisa Suresi 4:85 İyi bir işe destek veren[*] ondan bir pay alır; kötü bir işe destek veren de ondan dolayı bir sorumluluk üstlenir. Her şeyi görüp gözeten Allah'tır. 

[*] Burada şefaat kelimesine “destek veren” anlamı verilmiştir. Çünkü şefaat, birinin eşlik etmesini istemek, eşlik etmek veya arka çıkmaktır. (El-Ayn, Müfredât)

*Şefaat’e örnek, kelime anlamı… (Şefaat, şef’ (الشَّفْع) kökünden tekliğin zıddına iki şeyin yan yana olması demektir. Birinin işini görmek için onunla birlikte gitme anlamına da gelir. İnsanın bilgisi az olduğu için tanımak istediği kişiyi ona, güvendiği birinin tanıtması önemlidir. Dolayısıyla insanlar arasında bu tür şefaatler olur.)

Türkçe’de şefaat daha ziyade âhiretteki aracılık ve özellikle de Hz. Peygamber’in, hem bütün insanlara (hesaba çekilmenin, yargılanmanın bir an önce başlaması, bekleme sıkıntısının son bulması için) hem de ümmetinin günahkârlarına (günahlarının bağışlanması için) Allah nezdinde yapacağı aracılık mânasında kullanılır. Ancak Kur’an’da ve Arapça’da ise şefaatin buna ek olarak daha geniş bir mânası vardır. Ayrıca hemen her zaman toplum içinde aracılık faaliyeti sürdürülmüş ve aracılar bulunmuştur. Özellikle hukuk, adalet, ehliyet ve emanet duygusu ve şuurunun ve bunlara dayalı uygulamaların ikinci plana atıldığı; güçlü, hatırlı, yakın olanların –haklı veya haksız olarak– işi bitirdiği dönemlerde, bu mânada toplum ahlâkının zaafa uğradığı zamanlarda şefaat (adam bulma, torpil kullanma) yaygın, normal, hatta zaruri hale gelmektedir. Ancak mahşer sabahı günahların affı ve şefaat edici sadece Allah’tır.

Nisa Suresi 4:93 Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ölmemek üzere kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu dışlamış (lanetlemiş) ve onun için büyük azap hazırlamıştır. 

Kasten adam öldüren kimselere uygulanacak dünya cezası kısastır.

Nisa Suresi 4:116 Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun altında olanı, şirkten uzak kalmayı tercih eden kişi için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa derin bir sapıklığa düşmüş olur. 

Nisa Suresi 4:123 Ne sizin kuruntularınız ne de Ehl-i Kitab’ın kuruntuları geçerlidir[*]. Kötülüğü kim yaparsa cezasını görür. Böylesi kendine, ne Allah ile arasına girecek bir dost, ne de bir yardımcı bulacaktır. 


[*]Bakara 2/111 (Yahudiler) ‘Yahudi olandan başkası’ veya (Hristiyanlar) ‘Hristiyan olandan başkası Cennet’e giremez’ dediler. Bu onların kuruntusudur. De ki “Eğer doğru söylüyorsanız delilinizi getirin!” 

Bazı Ehl-i kitap gruplarıyla bir kısım Müslümanlar veya müşrik Araplar, boş kuruntulara, delilsiz, dayanaksız kanaatlere kapılarak Allah’ın kendilerine farklı muamele edeceğini, günah işleseler bile âhirette cezalandırmayacağını iddia etmişlerdir. Âyetler bu gibi boş sözleri ve kuruntuları reddettikten sonra şu evrensel kanunu ilân etmektedir: Dünya hayatında sa‘y (emek, çaba, eser) kanunu geçerlidir. Kötülük eden cezasını görür, hakça bir düzende kimse onu koruyamaz. Mümin olup iyi işler yapan, güzel davranışlarda bulunanlar da, cinsiyetleri ne olursa olsun cennete girerler, kendi seçimleri ve eserleri olmayan farklılıklardan dolayı zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.

En’am Suresi 6:51 Rablerinin huzuruna çıkarılacakları için korkanları, bununla (bu Kitapla) uyar. Orada onların ne bir dostu ne de şefaatçileri olacaktır. Belki çekinip kendilerini korurlar. 

En’am Suresi 6:70 Dünya hayatına aldanıp oyun ve eğlenceyi kendine din edinenleri bırak[*] ve onlara Kur'an'dan şunu bildir: Kimsenin yapıp ettiği yakasını bırakmayacak, Allah ile arasına girecek dostu da şefaatçisi de olmayacak, bedel olarak ne verse kabul edilmeyecektir. Ayetleri görmezlikte direnmelerine karşılık bunların kurtulamayacakları şey, kaynar sudan bir içecek ve acıklı bir cezadır. 

[*] “Dünya hayatına aldanıp dinlerini oyun ve eğlence haline getirenleri bırak” şeklinde de anlam verilebilir. Bkz: Maturidi Tevilat

En’am Suresi 6:94 Allah tarafından onlara denecek ki “Size verdiklerimizi arkanızda bırakıp ilk önce yarattığımız gibi karşımıza tek tek geldiniz. İşlerinizde size eşlik edeceklerini kurguladığınız şefaatçilerinizi de yanınızda göremiyoruz. Aranız iyice açılmış; kuruntusunu ettikleriniz sizden savuşup kaybolmuşlar” 

İnkârcıların âhirette, mutlak güç ve hâkimiyet sahibi olan Allah karşısındaki yalnızlık ve çaresizliklerinin anlatıldığı âyete göre onların dünyadaki akraba ve dostları, kendilerini şımartıp azgınlaştıran mal ve mülkler, makam ve mevkiler, Allah’tan başka ilahlaştırdıkları şeyler Allah karşısında onlara zerre kadar fayda sağlamayacak, yardımını umdukları şeyler kaybolup gidecektir.

En’am Suresi 6:160 Kim bir iyilikle gelirse ona, on katı verilir. Kim de kötülükle gelirse sadece bir katı ile cezalandırılır[*]. Kimseye haksızlık yapılmaz. 

[*] Müteşabih (Benzeşen) ayetler için Bkz. Furkan 25/69 , Kasas 28/84, Ahzab 33/68, Mümin 40/40

Furkan 25/69 (Mezardan) kalkış günü onun cezası ikiye katlanır[*]. Sürekli itibarsızlık içinde kalır.

[*] “Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim affeder ve arayı düzeltirse onun ödülü Allah’a aittir. Allah yanlış davrananları sevmez.” (Bkz. Şurâ 42/40)

Her suçun ahiret boyutu da vardır. Ahirette ceza görmemek için tevbe gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:(وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللَّهَ يَجِدِ اللَّهَ غَفُورًا رَحِيمًا.) “Kim bir kötülük işler veya kendini kötü duruma sokar, sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, görür ki Allah’ın bağışlaması çok, ikramı boldur.” (Bkz. Nisa 4/110) 

Kasas 28/84 Kim iyilik yapmış olarak gelirse, daha iyisini bulur. Kim de kötülük yapmış olarak gelirse, kötülük yapmış olanlara sadece yaptıklarının karşılığı verilir. 

Ahzab 33/68 "Rabbimiz! Onlara bu azabın iki katını ver; onları tamamen[*] dışla" derler. 

[*] Metin “büyük bir dışlanmışlıkla dışla” şeklindedir. Türkçe’de böyle bir ifade tarzı olmadığı için bu anlam verilmiştir.

Mümin 40/40 Kim bir kötülük yaparsa yaptığının dengi dışında bir ceza görmez. İster kadın, ister erkek olsun; inanıp güvenen ve iyi iş yapan kimse de cennete girer. Orada onlara hesapsız rızık verilir. 

A’raf Suresi 7:8-9 O gün tartı kurulacağı gerçektir. İyilikleri ağır basanlar, umduklarına kavuşacak olanlardır. İyilikleri hafif gelenler ise ayetlerimiz karşısında yanlış davranmaları sebebiyle zararı kendi vücutlarına vermiş olurlar.

A’raf Suresi 7:53 Onlar, onun uyarılarının gerçekleşmesinden (tevilinden) başkasını mı bekliyorlar? Uyarılarının gerçekleştiği gün, evvelce onu unutmuş olanlar şöyle diyeceklerdir: “Rabbimizin elçileri gerçeğin kendisini getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek kimseler var mı ki şefaat etsinler? Ya da geri gönderilsek de yapıp ettiğimiz işlerden başkasını yapsak olmaz mı?” Onlar kendilerine yazık etmiş kimselerdir. Uydurdukları şeyler de kaybolmuş olacaktır.

A’raf Suresi 7:188 De ki “Allah fırsat vermezse benim kendime bile bir fayda sağlamaya veya zarar vermeye gücüm yetmez. Eğer gizli bilgileri (gaybı) bilseydim, daha çok malım olurdu, bana bir kötülük de dokunmazdı[*]. Ben, inanıp güvenen bir topluluk için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim, o kadar.”

[*] Önceden tedbir alır, her şeyi faydaya çevirirdim. 

Yunus Suresi 10:3 Sizin Rabbiniz Allah’tır; gökleri ve yeri altı günde[*] yaratmış sonra yönetime (arşa) geçmiştir. İşleri çekip çeviren O’dur. Şefaat edecek olan, ancak O’nun izninden sonra edebilir. İşte Allah budur, sizin Rabbinizdir. Siz O’na kul olun. Bilgilerinizi kullanmayacak mısınız?

[*] Sizin Rabbiniz Allah’tır; gökleri ve yeri altı günde[*] yaratmış, sonra yönetime (arşa) geçmiştir. O, gündüzü kendini sürekli kovalayan gece ile örter. Güneşi, ayı ve yıldızları da emrine boyun eğmiş olarak yaratmıştır. Bil ki yaratmak da emretmek de O’nun işidir. Varlıkların Rabbi olan Allah, pek yücedir. Araf 7/54 [1*] Allah katındaki bir gün, bize göre bin yıl kadar olduğu için (Hac 22/47) bu ayetteki altı gün altı bin yıla karşılık gelir.

Yunus Suresi 10:18 Kendilerine zarar vermeyecek, fayda da sağlamayacak olan şeyi Allah ile aralarına koyup kul olurlar. Bir de derler ki “Bunlar Allah’ın yanında bizi yanına alacak (şefaat edecek) olanlardır.” De ki “Siz Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” O, onların ortak saydıklarından uzak ve yücedir.” 

Ra’d Suresi 13:22-24 Yine bunlar, Rableri yüzlerine baksın diye sabreden[*1], namazı tam kılan, kendilerine verdiğimiz rızıktan, gizli açık harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. O son yurt işte onlarındır. Orada kalıcı bahçeler bulunur. Babalarından, eşlerinden ve evlatlarından uygun durumda olanlarla[*2] beraber olurlar. Melekler her kapıdan yanlarına girerler. “Esenlik ve güvenlik sizedir (Selamun aleykum)! Bu, sabrınızın karşılığıdır. O dünyanın sonu ne güzel oldu!” derler. 

[*1] Sabır: Zorluklara göğüs germek, katlanmak, dayanmak.

[*2] Şirk günahı ile ölmemiş olanlar.

Kehf Suresi 18:103-106 De ki "İşleri en büyük zararla kapanacakları size haber vereyim mi? Dünya hayatında güzel iş yaptıklarını sandıkları halde çalışmaları hedefinden şaşanlardır." Onlar, Rablerinin âyetlerini ve O’nunla karşılaşmayı göz ardı etmekte direnenlerdir. Bu yüzden yaptıkları işler boşa gider. (Mezardan) kalkış gününde onlar için artık tartı kurmayız" İşte böyle. Ayetleri görmezlikte direnmelerine karşılık cezaları cehennemdir. Onlar, âyetlerimi ve elçilerimi hafife almışlardır. 

Meryem Suresi 19:85-87 Allah’tan çekinerek korunanları[1*], Rahman’ın huzurunda, seçkin heyetleri ağırlar gibi[2*] topladığımız günde, Günahkarları, suya koşarcasına cehenneme sevk edeceğiz. Orada) Rahman’dan söz almış olanlar[3*] dışında kimse şefaatten yararlanma[4*] hakkına sahip olamayacaktır[5*]. 

[1*] Müttaki: Allah’tan çekinerek korunanlar, kendini (fıtratını) bozmayanlar. Bkz Bakara 2/2.


[2*] Bu ağırlamanın nasıl olacağı Zuhruf 43/67-73 ayetlerinde anlatılmaktadır.

[3*] Şirk günahı işlememiş olanlar. Çünkü “Allah, kendisine ortak koşulmasını (şirki) bağışlamaz#. Bunun altında olanları, tercih ettiği kişi# için bağışlar.” (Nisa 4/48)

[4*] Ayetteki şefaat kelimesi mastar olduğu için ism-i mef'ul anlamı verilmiştir. Çünkü bu durumdaki bir kişinin sahip olabileceği tek şey şefaatten yararlanma hakkıdır. 


[5*] Şefaat, birinin eşlik etmesini istemek, eşlik etmek veya arka çıkmaktır. (El-Ayn, Müfredât). Mahşer günü kimseye şefaat edilmeyecektir. “Öyle bir günden çekinip korunun ki o gün kimse kimsenin yerine ceza çekmeyecek, kimseden şefaat kabul edilmeyecek, kimseden fidye alınmayacak ve kimseye yardım edilmeyecektir.” (Bakara 2/48) Dünyada insanlar birine destek olabilirler. “İyi bir işe destek veren ondan bir pay alır; kötü bir işe destek veren de ondan dolayı bir sorumluluk üstlenir.” (Nisa 4/85) Bu ayetlere göre Cennete gitmiş biri, şirk günahı ile değil de diğer günahlarından dolayı cehennemde olan bir yakınını yanına isteyebilir. İster dünyada ister cehenneme gitmiş biri için olsun, şefaat ancak Allah’ın onayıyla olabilir. 

Tâhâ Suresi 20:105-112 Sana dağları soruyorlar. De ki “Rabbim onları kül gibi savuracaktır, Yerlerini de aynı seviyede dümdüz bırakacaktır. Orada ne bir alçaklık ne de yükseklik göreceksin. 
O gün sesler Rahman için kısılacak, bir tarafa sapmadan dosdoğru o davetçinin peşinden gideceklerdir[*1]. Fısıltıdan başka bir şey duyamayacaksın.” O gün[*2] şefaat, sadece Rahman’ın onay verdiği ve lehine söz söylenmesini kabul ettiği kişiye fayda sağlar[*3]. Yaptıklarını da geriye bıraktıklarını da O bilir. Ama onlar (şefaat edecekler) bunları bilemezler. Başlar, diri ve sürekli işinin başında olan Allah için eğilecektir. Yanlış yük yüklenenler de umduklarını bulamayacaklardır. Kim inanıp güvenerek iyi işler yaparsa, ne haksızlıktan ne de hakkının yenmesinden korkar. 

[*1] Günahkarları, suya koşarcasına cehenneme sevk edeceğiz. (Orada) Rahman’dan söz almış olanlar# dışında kimse şefaatten yararlanma hakkına sahip olamayacaktır. (Meryem 19/86-87)


[*1] O gün, yeniden dirilişle başlayıp sonsuza kadar devam edecek olan Kıyamet Günüdür. İlgili âyet şöyledir: “Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları kim haram edebilir?” diye sor ve şöyle de: “Bunlar dünyada müminler içindir#(ama kafirler de faydalanırlar); Kıyamet Günü sadece müminler için olacaktır.” Bilen bir topluluk için âyetlerimizi böyle açıklarız. (Araf 7/32)


[*2] Bunlar, günahları sevaplarından çok olduğu halde şirk günahı işlememiş olanlardır. Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Tartıları (sevapları) ağır gelen mutlu bir yaşayış içine girer.Kimin de tartıları (sevapları) az olursa onun da anası Haviye olur. Haviye nedir, nereden bileceksin? O, kızgın bir ateştir.” Allah, şirk günahı işlememiş olanlara bağışlanma sözü vermiştir. İlgili ayetlerden biri şöyledir: “Allah, kendisine ortak koşulmasını (şirki) bağışlamaz. Bunun altında olan günahları, düzenine uygun gördüğü kişi için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa, O’na büyük bir iftirada bulunmuş olur.” (Nisa 4/48) Allah’ın koyduğu düzen günahı sevabından çok olanın ceza çekmesidir. Cehenneme gidenlerle ilgili şu iki âyet konuya son noktayı koymaktadır: “Günahkarları, suya koşarcasına cehenneme sevk edeceğiz. (Orada) Rahman’dan söz almış olanlar dışında kimse şefaat hakkına sahip olamayacaktır” (Meryem 19/86-87) Rahman’dan söz alanlar, şirke düşmemiş olanlardır. Şefaat, bunların bir süre cezalarını çektikten sonra bağışlanıp Cennetteki yakınlarının yanına yerleştirilmeleridir. 

Enbiya Suresi 21:26-28 “Rahman evlat edindi” dediler. Allah’ın onunla ilgisi olmaz. Evlat dedikleri kişiler ikram görmüş kullardır. İlk sözü onlar[*1] söyleyemezler. Onlar, Allah’ın emriyle iş yaparlar. Yaptıklarını da geriye bıraktıklarını da O bilir. O’nun razı olduğu kişiden başkası lehine destek veremezler[*2]. Onlar Allah korkusundan titrerler. 

[*1] Allah’ın oğlu veya kızı olduğu iddia edilen o kullar.

[*2] Dua edemezler.

Enbiya Suresi 21:98-103 Hem siz, hem de Allah ile aranıza koyarak kulluk ettikleriniz cehennem odunudur. Siz oraya gireceksiniz. Bunlar ilah olsalardı oraya girmezlerdi. Hepsi orada, ölümsüzleşeceklerdir.Yapacakları tek şey, cehennemde inim inim inlemektir. Orada kimseyi dinleyemeyeceklerdir. Yaptıklarının en güzeli ile karşılanma sözü verilenler[*] ise cehennemden uzak tutulacaklardır. Cehennemin hışırtısını bile duymayacak, onlar da canlarının çektiği nimetler içinde ölümsüzleşeceklerdir. O en büyük korku bile onları üzmeyecek: onları Melekler karşılayarak “İşte size söz verilen gün bugündür” diyeceklerdir.

[*] Bunlar büyük günahlardan uzak duran kişilerdir. Bkz: Nisa 4/31, Necm 53/32

Furkân Suresi 25:68-71 Onlar, Allah ile beraber başka bir ilahı yardıma çağırmazlar. (Kur’ân’ın) Haklı (saydığı) bir sebep[1*] yoksa Allah’ın dokunulmaz kıldığı canı öldürmezler; zina da etmezler. Kim bunları yaparsa doğal yapısından uzaklaşma cezasına çarptırılır[2*]. (Mezardan) kalkış günü onun cezası ikiye katlanır[*3]. Sürekli itibarsızlık içinde kalır. Ancak dönüş yapan(tevbe), inanıp güvenen ve iyi iş yapan başka. Allah onların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah bağışlar, ikram eder.Kim dönüş yapıp iyi iş yaparsa gerçekten Allah tevbesini kabul etmiş olur. 

[1*] Bunlar kısas (Bkz. Bakara 2/178), savaşta vuruşma anı (Bkz. Muhammed 47/4) ve terör (Bkz. Mâide 5/33) suçlarıdır.


[2*] Ayette esâm şeklinde geçen  إِثْمَ =ism, kişiyi sevaptan yani iyiliklerden ve doğal yapısından uzaklaştıran davranış anlamındadır. (Müfredât). Adam öldürenler  ayrıca kısas (Bkz. Bakara 2/179) ve zina edenler de 100 kırbaç ceza (Bkz. Nur 24/2) ile cezalandırılırlar.

[*3] “Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim affeder ve arayı düzeltirse onun ödülü Allah’a aittir. Allah yanlış davrananları sevmez.” (Bkz. Şurâ 42/40)

Şuarâ Suresi 26:99-103 Bizi yoldan çıkaranlar, şu günahkârlardan başkası değildir. Artık bizi ne kayıracak biri var, Ne de bir can dostu. Keşke bize fırsat verilse de müminlerden olsak.” İşte bunda tam bir ibret vardır ama bunlardan çoğu inanacak değillerdir. 

Şuarâ Suresi 26:214 Sen kavminden en yakınlarını uyar ayeti inince Allah’ın elçisi şöyle bir konuşma yapmıştı:

“Ey Kureyş topluluğu! Kendinizi kurtarmaya bakın; Allah’ın yanında size bir faydam olmaz. Ey Abdumenaf oğulları! Allah’ın yanında size faydam olmaz. (Amcam) Abdulmuttalib oğlu Abbâs! Allah’ın yanında sana faydam olmaz. (Halam) Safiyye! Allah’ın yanında sana faydam olmaz. Ey kızım Fatma! Benim malımdan dilediğini iste. Ama Allah’ın yanında sana faydam olmaz.” dedi.” (Buhârî, Vesâyâ, 11)

Neml Suresi 27:62 Darda kalan biri yardım istediğinde ona karşılık verip sıkıntılarını gideren, sizi yeryüzünün hâkimleri yapan kimdir? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var? Bilginizi ne kadar az kullanıyorsunuz! 

Ankebût Suresi 29:41 Allah’tan önce velilere(dostlara) sarılanların durumu örümceğin durumuna benzer. Örümcek bir yuva edinir ama yuvaların en gevşeği örümcek yuvasıdır. Keşke bunu bilselerdi. 

Rûm Suresi 30:12-13 Kıyamet saati geldiğinde suçluların umutları bitecektir. Allah’a ortak saydıkları arasından bir şefaatçileri de olmayacaktır. Zaten ortak saydıklarını tanımazlıktan geleceklerdir. 

Secde Suresi 32:4 Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan sonra da Arşa(yönetimi) geçen Allahtır. O'ndan başka bir dostunuz ve destekçiniz yoktur. Bilginizi kullanmaz mısınız?

Ahzâb Suresi 33:64-65 Allah şüphesiz, görmezlikten gelenleri dışlamış ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır. Orada sonsuza kadar ölümsüzleşecekler; kendilerine bir dost ve yardım edecek birini bulamayacaklardır. 

Orada hiçbir koruyucu ve yardımcı bulamadan ebedî olarak kalacaklardır.

Sebe’ Suresi 34:23 Onun katında şefaatin, onun izin verdiği kimseden başkasına yararı olmaz. İçten yakarışları[*] sona erdiğinde onlara; "Sahibiniz ne demişti?" diye sorulur: "Tamamıyla gerçeği söylemiş” derler. O, yücedir, büyüktür. 

[*] Din günü geri gönderilmek veya fidye vermek için yaptıkları içten yakarış.(ilgili ayetler bazıları Müminun 23/99-100)

Yasin Suresi 36:23-24 Allah ile arama başka ilahlar koyup onlara tutunur muyum hiç? Rahman bir zarar vermek istese onların şefaati benim bir işime yaramaz. Onlar beni kurtaramazlar. Öyle yaparsam, açık bir sapıklık içinde olurum.

Zümer Suresi 39:43-44 Yoksa onlar, Allah ile aralarına girecek şefaatçiler mi buldular? De ki “Ya onların bir yetkileri yoksa, akıllarını da kullanamıyorlarsa?” De ki “Şefaat yetkisi tümüyle Allah’ın elindedir. Göklerin ve yerin hakimiyeti O’ndadır. Zaten sonunda tekrar yaratılıp O’nun huzuruna çıkarılacaksınız.” 

Mü’min Suresi 40:17-18 O gün herkese, kazandığının karşılığı verilir. O gün haksızlık olmaz. Allah, hesabı çabuk görür. Çok yakında gelecek olan o gün konusunda onları uyar. O, yüreklerin ağza geleceği, boğazların düğümleneceği gündür. Yanlış yapanların ne bir can yoldaşı olacak ne de sözü dinlenecek bir şefaatçısı!

Zuhruf Suresi 43:86 Allah ile aralarına koyduklarını yardıma çağıranlar, şefaatten yararlanamazlar; oysa bilerek doğruya şahitlik edenler öyle değildir[*].

[*] Allah ile arasına aracı koyanlar müşriklerdir. Onlar şefaatten yararlanmayacaklar; yani cehennemden çıkarılıp cennette bulunan bir yakınlarının yanına yerleştirilmeyeceklerdir. Allah’ın Elçisinin şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.” Hadisi rivâyet eden Câbir dedi ki: “Büyük günahı olmayanın şefaate ne ihtiyacı olur!” (Tirmizi, Sünen, Kıyâmet 12, (2436)

(Orada) Rahman’dan söz almış olanlar dışında kimse şefaat hakkına sahip olamayacaktır.  (Meryem 19/87)


“Bilerek doğruya şahitlik edenler” Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik edenlerdir. Böyleleri müşrik olmadıkları için günahlarından dolayı cehenneme sokulsalar da oradan çıkarılıp cennetteki yakınlarının yanına yerleştirileceklerdir. Şefaat budur.

Duhân Suresi 44:40-42 İyi ile kötünün ayırt[*] edileceği gün, onların tamamının toplanacağı gündür. O gün dostun dosta faydası olmayacak; kimse kimseden yardım görmeyecektir. Ama Allah’ın ikram edeceği kişiler olacaktır. O üstündür, ikramı boldur. 

[*] Bu mezardan kalkış (kıyamet) günü ve hesap verme günüdür. Bkz Saffat 37/20-21, Mürselat 77/8-15, Nebe 78/17-18

Tûr Suresi 52:17-21 Kendini korumuş olanlar bahçelerde ve nimetler içinde... Sahiplerinin verdikleriyle sefa sürerler. Sahipleri onları Cehennem’in azabından da korumuştur. Onlara şöyle denir: “Yiyin için; afiyet olsun. Bu, yaptıklarınıza karşılıktır.” Sıra sıra dizilmiş sedirlere yaslanırlar. Onlara, iri siyah gözlü kadınları (hurileri) hizmetçi olarak[1*] veririz. Nesillerinden, inanıp güvenmiş (imanlı) olarak kendilerini takip etmiş olanları da o müminlere katarız. Onların yaptıklarından bir şey de eksiltmeyiz[2*]. Çünkü herkesi, kendi kazandığı bağlar[3*].

[1*] Kur’an’da eşleştirmek fiilinin iki türlü kullanımı vardır. Birincisi evlendirmek anlamına gelen harf-i cersiz ifadedir. Bunun örneği şu âyettir: (زَوَّجْنَاكَهَا ) zevvecnâkehâ (Bkz: Ahzab 33/37) ikincisi bu âyetteki gibi  bâ =بِ) harf-i cerri ile olandır. Bunun anlamı da yanına, hizmetine vermektir.  

[2*] Şefaat yüzünden yanına alan konumunda olan kişinin kazandıklarında bir eksilme olmaz. Gelen, kendi kazandığıyla gelir ve diğerine yük olmaz.


[3*] Bu âyetler, cehennemde yalnızlaşan ve oranın azabını çeken Müslümanların cennetteki yakınlarının yanına yerleştirileceklerini göstermektedir. İşte şefaat budur.

Necm Suresi 53:19-30 Siz, Lat’ı ve Uzza’yı hiç düşündünüz mü? Ya diğerini; üçüncüsü olan Menat’ı? (Size göre bunlar Allah’ın kızlarıdır.) Erkekler sizin olsun, kızlar da Allah’ın, öyle mi? (Size göre) bu, haksız bir paylaşma olmaz mı? Bunların kendileri yok, sadece adları vardır. O adları, siz ve atalarınız dillendiriyorsunuz. Allah onlarla ilgili bir belge (yetki) indirmedi. Sadece varsayımlarınızın ve canınızın istediği şeyin peşinden gidiyorsunuz. Bakın işte size Sahibinizden bir rehber geldi. Acaba insan her istediğini elde edebilir mi? (Aklınızı başınıza alın!) Her şeyin sonu da Allah’ındır, başı da. Göklerde çok melek var ama onların şefaati (desteği) işe yaramaz. İşe yaraması için Allah’ın tercih ettiği kişiye, O’nun izni ve rızası ile olması gerekir.[*] Ahirete inanmayanlar meleklere hep kız ismi takarlar. Bu konuda ellerinde bir bilgi de yoktur, sadece varsayımlarıyla hareket ederler. Varsayım, gerçeğin yerini tutamaz. Bizim doğru bilgilerimize (Kur’an’a) sırtını dönen ve dünya yaşayışından başkasını istemeyen kimseyle arana mesafe koy. Onların ilimden payları işte bu kadar. Senin Sahibin, yolundan sapanları iyi bilir, doğru yolda olanları da iyi bilir. 

[*] Şefaat, şef’ (الشَّفْع) kökünden iki şeyin yan yana olması, tek olmaması demektir. Birinin işini görmek için onunla birlikte gitme anlamına da gelir(Mekâyîs, Müfredât). Bu dünyada bu tür destekler olabilir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Her kim iyiliğe şefaat ederse (destek verirse) ondan ona pay vardır. Kim de kötülüğe şefaat ederse ondan da sorumluluğu olur. Allah her şeyi korur ve kollar.” (Nisa 4/85) Bu dünyada meleklerin insanlara böyle destekleri olabilir. Bunu şu âyetten öğreniyoruz: “Karanlıklardan aydınlığa çıkasınız diye Allah ve melekleri size destek vermektedir. O’nun inanıp güvenenlere ikramda bulunur.” (Ahzab 33/43) Bu âyet, Allah’ın onayı olmadan meleklerin  kimseye destek veremeyeceğini bildirmektedir. 

Türkçe’de şefaat, Allah’ın yanında birine arka çıkma ve yardımcı olma anlamında kullanılır. Mahşer yerinde böyle bir şefaat olmayacaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Öyle bir günden çekinin ki, o gün kimse kimsenin yerine ceza çekmez, kimseden şefaat kabul edilmez, kimseden fidye alınmaz ve kimseye yardım edilmez.” (Bakara 2/48)

Ahiretteki şefaat ancak, cehennemde cezasını çekmiş olanların, Cennetteki yakınları tarafından kabul edilmesi şeklinde olabilir. İlgili âyetler şöyledir: "Rabbine and olsun ki onları, şeytanlarla birlikte toplayacağız. Sonra diz çöktürerek alevli ateşin (cehennemin) çevresine getireceğiz. Sonra her toplumdan Rahman’a en sert baş kaldıranları çekip ayıracağız. Cehennemde kızarmayı en çok kimin hak ettiğini iyi biliriz. Sizden (günahı sevabından çok olanlardan) oraya uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin uygulamayı üstlendiği kesin hükümdür. Sonra kendini (şirkten) korumuş olanları kurtaracak, zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.” (Meryem 19/68-72)

Günahkarları, suya koşarcasına cehenneme sevk edeceğiz. (Orada) Rahman’dan söz almış olanlar# dışında kimse şefaata (birinden destek görme hakkına) sahip olamayacaktır (Meryem 19/86-87). 


Bunlar şirk günahı ile cehenneme girmemiş olanlardır. Çünkü “Allah, kendisine ortak koşulmasını (şirki) bağışlamayacaktır.” (Nisa 4/48)

Necm Suresi 53:31-32 Göklerde ve yerdeki her şey Allah’ındır. Düzenini, kötülük edenleri yaptıklarına göre cezalandırmak ve güzel işler yapanları da daha güzeli ile karşılamak için kurmuştur[1*] Güzel davrananlar, kusurları hariç[2*], günahların büyüklerinden ve fuhuş çeşitlerinden[3*] kaçınanlardır. Sahibinin bağışlaması boldur. Topraktan sizi oluştururken de analarınızın karnında birer cenin iken de sizi en iyi bilen O’dur. Kendinizi iyi göstermeye kalkmayın[4*]. Doğal yapısını kimin koruduğunu en iyi O bilir. 

[1*] “Sizi zorlu bir imtihandan geçirmek ve hanginizin daha iyi davranacağını belirlemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan Allah’tır. O sırada arşı (yönetim merkezi) suyun üstündeydi.” (Hud 11/7)

[2*] “Size konan yasakların büyüklerinden kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz.” (Nisa 4/31)

el lememe(اللَّمَمَ):Etrafındakiler, çevresindekiler anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de büyük günahlar(kebair el ismi) ve onun etrafındekiler sınıflandırması vardır. Küçük günahlar diye bir sınıflandırma yoktur.

[3*]  Fuhuş çeşitleri diye tercüme ettiğimiz kelime fevâhiş’tir; fuhuş’un çoğuludur. Arapçada çoğul en az üçü gösterir. Kur’an’a göre zina ve erkek erkeğe ilişki fuhuştur. Üçüncüsü kadın kadına yaşanan sevicilik olabilir.


[4*] Bakara 2/151,  Şems 91/9, Nisa 4/49 ve Tevbe 9/103 bkz.

Meâric Suresi 70:10 Bir can yoldaşı, diğer can yoldaşını sormaz bile. 

Müddessir Suresi 74:48 Artık şefaatçilerinin şefaati onlara bir fayda vermez.

Bu ayet şefaatin varlığını göstermekte ve kıyamet gününde Allah tarafından başkalarına şefaat edilebileceğini ima etmektedir.

İnfitâr Suresi 82:13-19 İyiler, elbette nimetlere kavuşacaklardır. Taşkınlık edenler ise alevli ateşte olacaklar, hesap verme günü oraya girip kalacaklar, oradan kaçıp kurtulamayacaklardır. Hesap verme günü nedir, sen ne bileceksin? Gerçekten, sen ne bileceksin hesap verme gününün ne olduğunu? (Öyleyse dinle!) O gün, kimsenin kimse için bir şey yapamayacağı gündür. O gün bütün yetki Allah’ındır. 

Târık Suresi 86:10 Kişinin ne kuvveti kalır ne de yardımcısı. 

Bu ayette ahirette insanın kendisini Allah’ın hükmettiği cezaya karşı koruyacak bir gücü ve yardımcısının bulunmayacağını ifade etmektedir.

Zilzal Suresi 99:7-8 Kim, zerre kadar iyilik yapmışsa onu görecek. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu da görecektir. 

Kâria Suresi 101:6-11 Tartıları (sevapları) ağır gelen mutlu bir yaşayış içine girer. Ama kimin tartıları (sevapları) az olursa onun anası (gideceği yer) Haviye olur. Haviye nedir, nereden bileceksin? O, kızgın bir ateştir. 

Sonuç

Kurtuluşa ermek için yolların neler olduğunu yine Kur’an-ı Kerim’den yüce Allah’ın bildirdiği kısacası uy dediklerim uy, sakın dediklerimden sakın. En büyük günah olan ve affı mümkün olmayan şirk batağına bulaşma, Allah’a karşı dostlar, veliler, evliyalar, putlar, idoller edinme, Peygamber efendimizin ve diğer peygamberlerimizin dosdoğru baş koydukları yoldan sapma ve Rabbimizin bize bildirdiği gibi İnşirah suresi 8nci ayetindeki gibi “ve yalnız Rabbine yönel!”

Öncelikle her Müslüman’ın kendisine şu soruyu sormalıdır? Neden Yüce Allah birilerine şefaat/aracılık etme yetkisini “verebileceğini” (kesin “vereceğini” demiyorum) verebileceğini söylemiş ancak bunların kim/kimler/neler olduğunu neden söylememiş olabilir? Cevabı bizim nazarımızda çok basit, “Yüce Allah’tan isteyeceğimize “O” herhangi birilerinden isteyip te şirk batağına düşmemizi istememesindendir.” Günün 5 vakti her rekatında tekrarladığımız ayeti tekrar hatırlayalım ve şefaat konusundaki çıkarımımızı buna göre yapalım. Fatiha Suresi 1:4 (Allah'ım) Kulluğu yalnız Sana yapar, yardımı yalnız Senden isteriz. 

İnşallah kurtuluşa ermişlerden olacağız, Allah’ a karşı mahşer sabahı yüzümüz olsun diyorsanız, Resulullah'ın sünnetinden yani Kur’an’ dan ayrılmayınız, Kur'an'ı sadece baş üstü değil başucunda olarak, başvuru kitabı olarak her daim elinizde, kalbinizde taşıyınız ve hayatınıza yansıtınız.

Selam ve Dua ile,

Tolga KARAGÖZ
Güncelleme 12 Temmuz 2018


15 Haziran 2017 Perşembe

HZ. İSA NÜZUL EDECEK Mİ?

İyiliği Sonsuz, ikramı bol olan Allah’ın adıyla, hepinize selamların en güzeli Allah’ın selamı ve bereketi üzerine olsun.

Din gününün sahibi Allah’a hamd olsun.

Hüküm Allah’ın dır, şüphesiz. Şimdi sadece hüküm ile konuşup hüküm ile yorumlayacağız konumuzu. Konu da Hz.İsa’ nın nüzul meselesi. Yani Hz.İsa geri dönüp Müslüman olup, Son nebinin şeriatıyla Mehdi ile Dünya’ ya gelip hüküm sürecek mi?

Konuya başlayınca hemen Nebimizin hadislerine bakmadan bu olmaz diyenler çıkacaktır, öncelikle bu duruma bir açıklama getirelim, sonra da konumuza devam edebiliriz. Hüküm sahibi Allah dedik. En’am Suresi 57nci ayetinde yüce Allah şöyle buyurmuştur: “(Ey Resulüm)De ki: “Ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum ama siz yalan yanlış şeylere sarılıyorsunuz. Sizin hemen istediğiniz şeyi yapmak benim elimde değildir. Kararı verecek olan sadece Allah'tır. Doğruyu O anlatır, en iyi açıklamayı da O yapar." Nedense Nebimizi de bu hüküm verme olayına ortak etmeyi de eklerler. Ancak Nebimiz sadece Kur’an ile hüküm verirdi, onun sünneti Kur’an idi. Maide Suresi 44ncü ayetinde “İçinde (doğru yola) bir rehber ve nur olan Tevrat’ı biz indirdik. Allah’a teslim olmuş nebîler, Yahudiler arasında onunla hükmederlerdi. Hocalar ve âlimler ise kendilerinden Allah’ın kitabını korumaları istenmesi sebebiyle onunla hükmederler ve ona şahit olurlardı. Siz, insanlardan korkmayın; benden korkun. Ayetlerimi geçici bir bedelle değişmeyin. Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenler, kâfir olanlardır.” Yani kafir(müşrik) olanlar, ayetleri az bir karşılığa değişenler indirdiği ile hükmetmeyenlere kafir demektedir. Kafir olan müşriktir, müşrik olan da kafirdir. Ekleme, çıkarma ve yok sayma gibi konularda bununla ilintilidir.

Nebimizin söylemediği halde ona isnat edilen hadisler vardır, ancak yüce Allah biliyor ki Resulullah Kur’an ile çelişen sözler söylememiştir, Kur’an ile çelişmeye kimin gücü yeter ki? Yetse de cezası bellidir. Hatta yüce Allah Hakka suresi 44-52’ da şöyle buyurmuştur: “Muhammed, Bize karşı bir takım sözler uydursaydı, onu kıskıvrak yakalar, şah damarını koparırdık. İçinizden hiç biri de bunun önüne geçemezdi. Kur’an, Allah’tan çekinerek kendini koruyanların, akıllarından çıkarmayacakları bir bilgidir.Çok iyi biliyoruz ki içinizde yalancılar var. Kur’an, kendini ayetlere kapatan bu kişilerin de yalanını ortaya çıkarır. Çünkü o, kesin gerçektir.Öyleyse Yüce Rabbinin adını her türlü eksiklikten uzak tut.” Ne mükemmel bir anlatım ve örnek veriyor yüce Allah. Nebimizin bazı sözler uydurmayacağının delilidir, ki uyduruyor olsaydı ona izin verilmeyeceğinden bahsediyor. Ayrıca içimizden bazılarının hükmü terk edip rivayet edilen Kur’an ile çelişen ayetlere bulaştığının da delilidir. Bu yalanlama değil de ne oluyor? Herkes şapkasını önüne alıp düşünmelidir bu ayet grubunu. Nebimize inen başka örnek vahiylerde var bununla ilgili olarak, mesela En’am suresi 19ncü ayeti: “…Bu Kur'an bana vahiy edildi ki sizi ve ulaştığı kişileri onunla uyarayım…”, Araf suresi 3ncü ayeti “Rabbinizden size indirilene uyun; Allah’a daha yakındır diyerek evliyaya[*] uymayın. Bilgilerinizi ne kadar az kullanıyorsunuz!” [*] Evliya, veli’nin çoğuludur. Veli, aralarında kendileri dışında bir şey olmayan iki veya daha çok şeye denir. (Müfredat) Allah ile arasına, başka birini koymayan herkes Allah’ın velisidir. Araya başkasını koyanın Allah ile ilişiği kesilir. Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Bilin ki Allah’ın velilerinin üstünde ne korku olur ne de üzülürler. Onlar inanmış olan ve takva sahibi olan (kendini yanlışlardan koruyan) kimselerdir.” (Yunus 10/62-63) Takva sahibi olanlar da “İşte Kitap budur, içinde şüpheye yer yoktur. Takvâ sahipleri için rehberdir. Onlar, Allah’a içten inanan, namazı düzgün ve sürekli kılan ve verdiğimiz rızıkları yerli yerince harcayanlardır. Sana indirilene de senden önce indirilenlere de inanıp güvenenler onlardır. Onların ahirete olan inançları kesindir.” (Bakara 2/2-4) ve En’am suresi 50nci ayeti “… Bana ne vahyedilirse ben ona uyarım…” bunlara açık delildir. Son olarak yüce Allah şöyle buyurmaktadır Kehf Suresi 26ncı Ayetinde “De ki "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerde ve yerde bilinmeyen bütün bilgiler (gayb) ondadır. O, görür(izler) ve dinler. Onlar için Allah ile aralarına koyabilecekleri bir dost(veli) da yoktur. Allah, hâkimiyetine kimseyi ortak etmez.” ayrıca Ahkaf Suresi 9ncu ayetinde: “De ki “İlk elçi ben değilim. Bana da size de ne yapılacağını bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece doğruları açıklayan bir uyarıcıyım; o kadar.”

Bu yukarıda bahsettiğim ayetler ile öncelikle bakmamız gereken kesin bilgi kaynağı Kur’an-ı Kerim olduğunu hemfikir olmuşuzdur. Çünkü İsra Suresi 36ncı ayetinde yüce Allah: “Bilgi sahibi olmadığın bir konuda konuşma. Sende olan dinleme, görme (basiret) ve gönül özellikleri[*] ondan sorumlu tutulmanı gerektirir.” [*] sem’, basar ve fuad kelimelerinin başındaki el=ال takısı, muzafun ileyhten ıvaz sayılarak anlam verilmiştir. Bunlar insana ruh üflenmesi ile kazanılan ve onu diğer canlılardan farklı yapılan özelliklerdir(Secde 32/9). Hayvanlar görür ama insanlar vizyon sahibidir. Hayvanlar duyar ama insanlar dinler. Hayvanlar sadece vücutlarının istekleri doğrultusunda karar verirler ama insanlar vücutlarının istekleri ile şeytanların vesveselerine karşılık gönüllerindeki bilgiyi kullanarak karar verirler. Şimdi yazacaklarımızın kesin bilgiyle yazılması için yine bilgi kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’ e başvuracağız.

Peki Hz.İsa Nüzul edecek mi?

Öncelikli olarak milattan sonra 30’ lu yıllara bir geri dönelim, o dönemde Yahudilerce ne yaşanmış ve günümüz Hıristiyanları bu konuda ne düşünüyor.

Hıristiyanlıkta İlk Günah:

Hıristiyan teolojisine göre tüm mevzu Hz. Adem (as) ve eşinin yaptığı yanlışlıktan kaynaklanıyor. Yine Hıristiyan teolojisine göre Cennette anasız babasız yaratılan Hz. Adem ve onun kaburga kemiğinden yaratılan eşinin cennette Tanrı’ nın yasakladığı elmayı yeme günahından dolayı bu olaylar vuku bulmuştur. Kitabı Mukaddesi okuyanlar bilirler, bu yaratılış bölümünde biraz komedi tasvirler ile bu hikâye anlatılır. Öncelikle Tanrı erkeği yaratıyor ama yarattıklarının isimlerini Adem belirliyor. Tanrı bahçede cennet bahçesinde yürüyor ve ayak sesleri duyuluyor. Aynı Tanrı Adem’ e sesleniyor, "Neredesin?" Diye çünkü Adem ile Havva büyük bir günah işlemiş ve saklanıyorlar ancak haşa Tanrı bunu bilmiyor. Not: Buradaki yazdıklarım Hıristiyan inancıdır.

Herkesin takdiridir ki günümüzdeki Hıristiyanlık Pavlus Hıristiyanlığıdır, çünkü Hz.İsa İsrail'in kayıp koyunları için gönderilmiştir ve Eski ahitteki kanunların uygulanmasını istemektedir ve bazı kuralları yumuşatmak nesh etmek için gelmiştir. Burada ek bir parantez açmak istiyorum. Kur’an tarafından Hz.İsa (as)’ a soyluluk verilmiştir. Bunu anlamak için öncelikle Hz. Musa (as)’ın hangi topluluğa gönderildiğini hatırlamak gerekir. Cevap İsrailoğullarıdır. Hz. İsa’ da o toplumda doğdu. Hz. Musa (as) bir ayette kendi topluluğuna seslenmektedir, aynı ayetin devamında da Hz. İsa (as) aynı topluluğa seslenmektedir. Bu sesleniş arasında büyük bir yıl farkı olduğunu da unutmamak gerekmektedir. Saf Suresi 5nci ayetinde Hz. Musa (as) şöyle seslendi: “Bir gün Musa halkına şöyle demişti: “Ey halkım! Ne diye beni üzüyorsunuz; çok iyi biliyorsunuz ki ben, Allah’ın size gönderdiği elçiyim.” Onlar yoldan çıkınca Allah da onların kalplerini kaydırdı. Yoldan çıkan bir topluluğu Allah yola getirmez.” Saf Suresi 6ncı ayetinde Hz. İsa (as) şöyle seslendi: “Meryem oğlu İsa da şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Ben, Allah’ın elçisiyim; size, önümde bulunan Tevrat’tan olanı onaylamak ve benden sonra gelecek ve ayırıcı özelliği Ahmed olan elçiyi müjdelemek için geldim.” İsa onlara açık belgelerle gelince: “Bu, açık bir büyüdür” demişlerdi.” Hz. Musa (as) Ey Kavmim derken Hz. İsa (as) aynı topluluğa Ey İsrailoğulları demiştir. Geleneksel olarak bilmekteyiz ki kimlik Babadan gelir, bu sami ırkında da böyledir, bizlerde de böyledir. Hz. Musa (as) aynı toplumda doğduğu için Kavmim demesi çok normal, çünkü şöyle de demek istiyor “Benim babam sizin aranızdandır.” Ancak Hz. İsa (as) Kur’an-ı Kerim’in Maide Suresi 72nci ayetinde ve az evvel bahsettiğimiz Saf Suresi 6ncı ayetinde Ey İsrailoğulları diyerek ne demek istiyor? Çünkü bildiğimiz üzere Hz. İsa mucizevi olarak babasız dünyaya geldiğini bilmekteyiz, bu ince detaydan bile Kur’an’ ın çelişkisiz olduğunun bir kanıtıdır.

Matta 19:16-17’ de “Adamın biri İsa’ya gelip, “Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?” diye sordu. İsa, “Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var. Yaşama kavuşmak istiyorsan, O’nun yasasını yerine getir.” demektedir Hz.İsa, ancak Pavlus ise 1 Korintliler 15:14’ te “Mesih dirilmemişse, bildirimiz de imanınız da boştur.” demiştir. Hıristiyanlığın en büyük dogması Hz.İsa’ nın çarmıha girilmesi ve dirilmesi üzerine kuruludur. Bu olayı ortadan kaldırırsak Hıristiyanlık çöker. Çünkü Tanrı Hz.İsa ile cisimlenmiş olduğuna inanmaktadırlar(Çoğunluk böyle inanıyor, buna inanmayanları tenzih ediyorum). Tanrı insan formuna girmiştir, bir yandan da oğul olmuştur. Hıristiyan dogmalarına göre Hz.İsa diğer insanların ilk günahtan kurtuluşu için Tanrı olarak ölmelidir. Kurtuluş için Hz.İsa’ nın kanının dökülmesi gerekiyordu.

Bunu çürütmek için yüce Allah Nisa suresi 156-157nci ayetlerinde şöyle buyurmuştur: “Bunun bir sebebi de ayetleri görmezlikten gelmeleri ve Meryem’e büyük bir iftirada bulunmalarıdır. Bir de Meryem oğlu İsa Mesih’i; yani Allah’ın Elçisini “Biz öldürdük” demeleri vardır. Onu ne öldürdüler ne de astılar ama böyle bir şüpheye düşürüldüler[*]. Anlaşmazlığa düştükleri bu şeyde tam bir şüphe içindedirler. Bu konuda bilgileri sadece varsayıma uymaktan ibarettir. Onu kesin olarak öldürmediler.” [*] - “ama onlar için o ona benzetildi” demek, “öldürdükleri kişi onlar için İsa’ya benzetildi.” Şüpheden kurtulamamaları bundandır. Zaten yüce Allah Yahudi ve Hıristiyanları ve ayrıca bizleri de önemli bir konuda uyarıyor, dininizde aşırıya gitmeyiniz: Nisa Suresi 171nci ayet “Ey Ehl-i Kitap! Dininizde aşırılık etmeyin, Allah hakkında sadece gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, başka değil, yalnızca Allah’ın elçisidir; Meryem’e ulaştırdığı (“Ol”) sözü ve kendinden bir ruhtur. Öyle ise Allah’a ve elçilerine inanıp güvenin. “Tanrı üçtür” demeyin; bundan vazgeçin; bu sizin hayrınıza olur. Allah tek ilahtır, başkası da yoktur. O’nun çocuğa ne ihtiyacı olur! Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nundur. Size Allah’ın desteği yeter.” Buradan bizimde almamız gereken dersler vardır. Ehli Kitap derken bizleri de kastediyor yüce Rabbimiz. Kur’an düne de söyler, güne de söyler yarına da söyler. Bu vahyin her birinden sorguya çekileceğimiz aşikârdır.

Nisa Suresi 156-157nci ayetler başlı başına Hıristiyanların teolojisini çökertmeye yeter de artar bile ancak bundan tatmin olmayanlar çıkacaktır. Bu konuyla ilgili olarak "KUTSAL CUMA - PASKALYA CUMASI" isimli makalemi de okuyabilirsiniz.

Yukarıdaki anlattıklarım ve Hıristiyan görüşü ile Hz.İsa’ nın çarmıha gerilip öldürüldüğünü ve 3 gün sonra dirildiğini ve oradan da göğe Tanrı’ nın sağındaki koltuğuna kurulduğunu ve yine kıyamet gününden 1 gün önce Dünya’ ya gelip 1000 yıllık hüküm sürüleceği ve sadece ona iman edenlerin yaşayacağı yeni bir düzen kurulacağı, ona inanmayanların ise cehennemi tadacağı yeni bir sistem olacağının inanışı vardır. Bunu not olarak bir kenara koyalım, çünkü bizde de buna yakın bir inanış var, en azından buna az da olsa yakın bir inanış diyelim. Peki gerçek ne?

Yüce Allah Enbiya suresi 34ncü ayetinde peygamber efendimize: “Senden öncekilerden hiç bir insanı ölümsüz yapmadık. Sen ölsen onlar ölümsüzleşecekler mi?” demiştir. Yani Hz.İsa (as) dahil kimsede bir ölümsüzlük yoktur, öyle olsaydı ayetin “Senden öncekilerden hiç bir insanı Meryem oğlu İsa hariç ölümsüz yapmadık. Sen ölsen onlar ölümsüzleşecekler mi? ” Şeklinde olması gerekiyordu. Ayetin sonunda Nebimize şimdi sen ölünce onlar ebedi mi kalacaklar derken tüm insanlığa mesajı vermektedir.

Yine Enbiya suresi 8nci ayetinde yüce Allah peygamberleri için şu tabiri kullanmaktadır: “Onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi. ” Yani eğer Hz.İsa (as) eğer inanıldığı gibi gökte ise ne yiyip ne içiyor. Ayrıca ölümsüz de değillerdi diye kesin olarak söylemektedir. Hz.İsa’ nın ölümü ile ilgili bilgi Kur’an’ da bilgi yok diyenlere Hz.Musa’ nın da ölümüyle ilgili bilgi olmadığını da hatırlatmak gerekir.

Ayrıca Furkan ve Rahman surelerinde berzah (tatlı ve tuzlu suyun bariyer olarak birbirine karışmayacağı) vardır ve Mu’minun Suresi 99-100 “Onlardan birine ölüm geldi mi şöyle der: “Rabbim! Beni geri çeviriniz. Terk ettiğim dünyada belki iyi bir iş yaparım”. “Hayır asla; o onun söyleyeceği sözdür. Önlerinde yeniden dirilecekleri güne kadar bir enge[*]l vardır.” ayetleri Berzah aleminden değil, ölümden dönülemeyeceğini bildiren bir perde olduğudur. [*] [*] "بَرْزَخٌ = Berzah engel demektir (Müfredat).  Her insanda iki nefis vardır; birincisi bedeni, ikincisi ruhudur. Ana rahminde döllenmiş yumurtadan yaratılan bedene ruhun üflenmesi, bütün organlarının tamamlanmasından sonra olur. Böylece o, dinleyebilen, basiret ve gönül sahibi olan farklı bir canlı türü haline gelir (Müminûn 23/12-14 ve Secde 32/7-9) Ruh, bedeni ev gibi kullanır; beden uykuya dalınca çekip gider, uyanınca geri gelir. Ölen beden yıkılan ev gibi olur, yeniden dirilinceye kadar ruh oraya dönmez. Artık ona ek süre tanınmaz,(Münafikun 63/11) Ruhla bedenin yeniden birleşmesi Sur'a ikinci defa üflendiğinde olur. (Tekvir 81/7)

Buradaki konuşmalar, ölen bu kafirin ruhu ile melek arasında geçen konuşmalardır. Ayrıca Nahl 16/28-29 "Kendilerini kötü duruma düşürmüşken, meleklerin vefat ettirdiği kimseler hemen teslimiyet gösterir ve “Kötü bir şey yapmıyorduk ki!” derler. Allah ne yaptığınızı bilir. “Haydi, girin Cehennem’in kapılarından. Hep orada kalacaksınız. Büyüklük taslayanların yerleşecekleri yer ne kötüdür!", ve Enfal 8/50-51. "Melekler canlarını alırken o kâfirleri bir görsen; yüzlerine ve arkalarına vurarak onlara: “Yangın azabını tadın şimdi” derler. Siz, ne ettiyseniz onu buldunuz. Allah, hiçbir kuluna haksızlık yapmaz." ayetlerinde de görüldüğü üzere kabirde konuşma olmayacak, sadece ölüm anında ölüm meleklerinin yukarıdaki ayetlerdeki örnekliği olacaktır.

Kur’an’ da Resulullah'ın son Nebi olduğunu, ondan sonra bir Nebinin gelmeyeceğinden ve bundan sonrasının insanlar için kıyameti beklemeleri olacağı açıkça bildirilmektedir. Kur’an Hz.İsa (as)ın açıkça öldüğünü de beyan etmektedir, hiçbir insana ebediyet verilmediğini beyan etmekte ve hiçbir insanının da ölümden dönemeyeceğini de beyan etmektedir. Buna rağmen Hz.İsa (as) ın döneceğini bahsetmek akıl karı değildir. Hz.İsa (as) ister ümmet olarak isterse Nebi olarak dünyaya dönmesi ve dinle alakalı bir şey yapacağını iddia etmek Kur’an-ı Kerim ile taban tabana zıtlık oluşturmaktadır. Hz. Adem’ den (as) son Nebi Hz. Muhammed (sav) e kadar gelen tüm peygamberler vefat etmiştir ve sağ olmalarına imkan ve ihtimal dahi yoktur. Tıpkı Hıristiyanların inancında olduğu gibi yüce Allah’ın yanında da değildir!

İddia edildiği üzere Hz.İsa Allah’ın yanında bekliyor ve buraya gelecek diyorlar. Gelip ne yapacak? Bununla ilgili Prof.Dr. Mehmet Okuyan şöyle bahseder: “Nebilik ebed müddet bir görevdir. Yani Nebiliğin ne görevden alınması vardır ne de emekliliği. Hz.İsa (as) eğer gelecekse bazı görüşlere göre Nebi olarak gelmeyecek Resulullaha ümmet olarak gelecek şeklindedir. Bu da zorunlu olarak şu demek oluyor, Hz.İsa (as) ya görevden alınacak ya da görevinden emekli olmuş olacaktır. Bu Nebilik algısına uymamaktadır. Yok, eğer ki Nebi olarak gelecekse bu defa daha korkunç bir şey var Ahzab Suresi 40ncı ayetinde “Muhammed içinizden her hangi bir erkeğin babası değildir, ama Allah'ın elçisi ve nebîlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilir.” konusu vardır. Resullük ve Nübüvvet ayrı kavramlardır ve peygamberlerin hepsinde resullük ve nebilik vardır, ancak ayrı ayrı görenler diyorlar ki Hz. Peygamberimiz nebilerin sonuncusudur böylelikle Hz.İsa’ nın resul olarak görevi devam etmektedir deyip yanlışa düşmektedirler. Bir de Nebiler tarihinden bildiğimize göre iki peygamber arasında çok uzun asır geçmiş ise şu iki konudan biri hasıl olmuştur. Birincisi önceki Nebinin risaleti unutturulmuştur, İkincisi ise yine önceki Nebinin risaleti bozulmuştur. Bu iki olayın Kur’an için olmasının ihtimali dahil yoktur. Kur’an yüce Allah tarafından korunmuştur, bozulmamıştır ve korunacaktır. Dolayısı ile Hz.İsa geldiğinde yeni bir vahiy almayacağına göre Kur’an ile ilgili yeni bir şey söyleyemeyeceğine göre birinin gelmesinin hiçbir alemi yoktur. Eğer ille de biri gelecekse ki böyle de olmayacak gelmesi yakışan Kur’an kime vahiy edildiyse onun gelmesidir. Resulullah'ta gelmeyecektir, Hz.İsa’ da gelmeyecektir, Mehdi’ de gelmeyecektir. Çünkü Mehdi "kavram" olarak vardır, şahıs olarak yoktur. Mehdi şu anlama gelir, "Hidayete erdirilmiş adam" demektir, yani hidayete kodlanmış adamdır, Kur’an anlatan, yaşayan, Müslüman olan, yüreğini Allah’a teslim etmiş eden herkes Mehdi’ dir. Bizim için şahıs olarak Mehdi geldi o da Resulullah'tır.

Zuhruf Suresi 61nci ayetinde: “Muhakkak ki o (İsa), yeniden diriliş için bir bilimdir[*]. Sakın o saat hakkında şüphe etmeyin, bana uyun; doğru yol budur.” [*] Yeniden yaratılışın nasıl olacağına dair örnek alınarak üzerinden bilim üretilecek bir kişidir. Gelenekselciler bu ayet için Hz.İsa’ nın geri gelmesinin delilidir diye söylerler ancak Hz.İsa’ nın ilk gelişi de bir delildir, Resulullah'ın gelişi de bir delildir ve son delil ise Kur’an-ı Kerim’ dir. Bunlardan başka delile de ihtiyaç yoktur. Bundan sonra yüce Allah’ın bildirdiği gibi Kıyamet ansızın kopacaktır.

Ali İmran Suresi 55nci ayetinde: “Bir gün Allah şöyle dedi: “Bak İsa! Ruhunu alacağım[1*] ve Seni katıma yükselteceğim[2*]. Ayetlerimi görmezlikte direnen şu insanlardan seni kurtaracağım. Senin izinden gidenleri, ayetleri görmezlikte direnenlere kıyamet gününe kadar üstün kılacağım[3*]. Sonunda yeniden diriltilip bana geleceksiniz[4*]. Aranızda anlaşmazlığa düştüğünüz konuları, o zaman karara bağlayacağım.” [1*] Vefat, ruhun alınmasıdır. “Allah ruhları, ölüm esnasında alır, ölmeyenlerinkini de uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tutar, ötekini belirlenmiş eceli bitinceye kadar salıverir.”(Zümer 39/42) İsa aleyhisselam, ruhunun alınmasından sonraki ilk konuşmasını ahirette yapacağı için (bkz. Maide 5/117) bu âyetteki vefat kelimesi onun öldüğünü gösterir; dünyaya tekrar gelmesi diye bir şey yoktur. [2*]  Ölen her insanın ruhu göğe yükselir ancak gök kapıları kafirlere kapalı olduğundan onların ruhu geri çevrilir. İlgili ayet şöyledir: “Ayetlerimiz karşısında büyüklenerek yalan söyleyenler için göklerin kapıları açılmayacak, halat iğne deliğinden geçinceye kadar Cennet’e giremeyeceklerdir. Suçluları işte böyle cezalandırırız.” ( Araf 7/40) [3*] İsa’ya uyanlar, onu Allah’ın oğlu sayanlar değil, Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna inananlardır. [4*] مَرْجِعُكُمْ = merciukum kelimesinin kök anlamı الرجع / rec’ = başa döndürmek veya الرجوع /rücu = başa dönmektir. (Müfredât) Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Sizi topraktan yarattık, yine toprağa çevireceğiz ve bir kere daha sizi topraktan çıkaracağız.” (Taha 20/55) “De ki: “Sizi tohum gibi toprağa eken O'dur. Onun huzurunda toplanacaksınız.” (Mülk 67/24) Âyetleri birlikte düşününce إليه ترجعون = ileyhi turceûn’un açılımı şöyle olur: ترجعون حالتكم الاولى وتحشرون الي الله = “Eski halinize döndürülür ve Allah’ın huzurunda toplanırsınız.” 

Ayette de açıkça belirtildiği üzere senin hayatına ben son vereceğim diyen Rabbimizdir, yani Hz.İsa ölmüştür. Ölümden sonra ruh Allah’a yükseltilir ve Allah’ ın kontrolündedir. Zümer Suresi 42nci ayet: “Allah ölüm esnasında ruhları alır[1*], ölmeyenlerinkini de uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tutar, ötekini o belirlenmiş eceline[2*] belli bir vakte kadar salıverir. Bunda, düşünen bir topluluk için göstergeler (ayetler) vardır.” [1*] Her insanda iki nefis vardır; birincisi bedeni, ikincisi ruhudur. Ana rahminde döllenmiş yumurtadan yaratılan bedene ruhun üflenmesi, bütün organlarının tamamlanmasından sonra olur. Böylece o, dinleyebilen, basiret ve gönül sahibi olan farklı bir canlı türü haline gelir (Müminûn 23/12-14 ve Secde 32/7-9) Bu âyete göre ruh, bedeni ev gibi kullanır; beden uykuya dalınca çekip gider, uyanınca gelir. Ölen beden yıkılan ev gibi olur, yeniden dirilinceye kadar ruh oraya dönmez. Uyuyan insanın ruhu vücuduna geri dönebiliyorken ölen kişinin ruhu geri dönememektedir (Bkz. Müminûn 23/100) [2*] Ecel-i müsemmâ, yalnız Allah'ın bildiği son yaşama tarihidir. O ecel gelince insan ölür. Bazı yanlış davranışlar o eceli müsemmâyı kısaltabilir. Tevbe edip durumunu düzeltirse eceli eski seviyesine çıkar. Bunun örneği, Yunus aleyhisselamdır. Bkz. (Saffat 37/139-149)

Ayrıca Meryem Suresi 33ncü ayetinde yüce Allah Hz.İsa için “Bana selam (esenlik ve güvenlik) olsun doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden diriltileceğim gün.” demiştir. Bu söze karşılık yine Meryem Suresi 15nci ayetinde yüce Allah Hz.Yahya için “Doğduğu gün, ölüm günü ve yeniden diriltileceği gün onun için bir esenlik ve güvenliktir (selamettir).” demiştir. Şimdi Hz.İsa (as) dirilecek ve dönecek diyenler aynı sözleri Hz.Yahya (as) için de söylemeleri gerekecektir. Burada bahsedilen dirilme ikinci Sur’a üflenince Tekvir Suresi 7nci ayetindeki: “ruhlarla bedenler[*] birleştirilmiş,” [*] Ruh ve beden, her insanda bulunan iki nefistir. Ruh, bedeni ev gibi kullanır; beden uykuya dalınca çekip gider, uyanınca gelir. Ölen beden yıkılan ev gibidir; yeniden dirilinceye kadar ruh oraya dönmez (Zümer 39/42). Ruhun bedenle birleşmesi, yapısının tamamlanmasından sonradır. Bir âyet şöyledir: “Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve o insanı (Âdem’i) yaratmaya çamurdan başlayan O’dur. Sonra onun soyunu bir özden; zayıf bir sudan yaratmıştır. Sonra (organlarını tamamlamış) dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiş; (böylece) size dinleme, ileri görüşlü olma (basiret) yeteneği ve gönüller vermiştir. (Bu yetenekleri) Ne kadar az değerlendiriyorsunuz!” (Secde 22/7-9) Şu âyete göre, ruhun üflenmesiyle oluşan yetenekler cinlerde de vardır: “Cinlerin ve insanların çoğunu sanki Cehennem odunu olsunlar diye yetiştirdik. Onların kalpleri vardır ama (gerçeği) kavramazlar; gözleri vardır ama ilerisini görmezler; kulakları da vardır ama (söz) dinlemezler. Onlar en’âm (koyun, keçi, sığır ve deve) gibidirler. Aslında daha düşük seviyededirler. Onlar tam bir gaflet içindedirler.” (Araf 7/179)  Bu yüzden Ahirette yeniden dirilen, kendini uykudan uyanmış sanır. “Sura üflenmiştir. İşte o zaman kabirlerinden Rablerine doğru koşup giderler. ‘Yazık oldu bize! Bizi uyuduğumuz yerden kim kaldırdı?’ derler.” (Yasin 36/51-52). Bütün Ruhlar bedenlerle birleştirildiğindeki diriltilme olayından bahsedilmektedir.

Maide Suresi 117nci ayette Hz.İsa yüce Allah’a Mahşer sabahında hesap verirken şöyle konuşacak: “Bana ne emrettiysen onlara onu söyledim. "Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah’a kul olun" dedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara şahittim. Beni vefat ettirdikten[bkz. Al-i İmran 3/55 "Ey İsa, ben seni vefat ettireceğim..."] sonra onlar, sadece senin gözlemin altındaydılar. Her şeye şahit olan sensin. ” Yani aralarında bulunduğum sürece sana iman ettiklerine şahidim ancak ben ölünce diğer olanları bilmiyorum, sadece sen biliyorsun."

Ali İmran Suresi 81nci ayetinde yüce Allah buyuruyor ki: “Allah nebilerinden kesin söz aldığında şöyle demiştir: "Size Kitap ve hikmet veririm de elinizde olanı onaylayan bir elçi (bir kitap[1*]) gelirse kesinlikle ona inanacaksınız ve destek vereceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu ağır yükü (ısr[2*]) yüklendiniz mi?". Onlar: "Kabul ettik" demişlerdi. Allah: "Siz buna şahit olun, sizinle beraber ben de şahidim" demişti.” [1*] Resul (رسول) kelimesine “gönderilen şey” anlamı da verilebilir. Çünkü bir bilgiyi iletmek için gönderilen kişiye resul dendiği gibi onunla gönderilen bilgiye de resul denir. (Müfredat) Bilgi daha önemli olduğundan Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Muhammed sadece elçidir. Ondan önce de elçiler geldi. O ölse veya öldürülse, gerisin geri mi döneceksiniz?” (Al-i İmran 3/144) Allah’ın son Nebîsi öldüğü için resul kelimesine, yerine göre elçi veya Allah’ın gönderdiği kitap anlamını vermek gerekir. [2*] Isr, yeni nebîye inanma görevidir. Nebîmizle birlikte ısr yükü kalkmıştır. Bir ayet şöyledir: “Yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları bu elçiye, bu ümmi Nebîye uyanlar... O, onlara iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar. Temiz ve lezzetli şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Isr’larını ve üzerlerindeki bağları kaldırıp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte indirilen nûra uyanlar umduklarına kavuşurlar.” (A’raf 7/157)

Hz.İsa Nebimizin geleceğinin vahyini almıştı, tıpkı Hz. Musa’ nın da bir sonraki gelecek olan Nebi hakkında bilgilendirildiği gibi. İş bu sebeple Kur’an-ı Kerim bu konudan da bahsetmiş olması gerekiyordu ancak Hz.İsa’ nın geleceği ile ilgili tek bir ayet bile yoktur.

Hz.İsa’ nın çarmıha gerilmesi bile İncillerde itilaflıdır. Şöyle ki Matta’ ya Göre İncil’de 26:28 “Çünkü bu benim kanımdır, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır.” Markos’ a Göre İncil’de 14:16 “İsa daha sonra, sofrada otururlarken Onbirler’ e göründü. Onları imansızlıklarından ve yüreklerinin duygusuzluğundan ötürü azarladı. Çünkü kendisini diri görenlere inanmamışlardı.” Luka’ ya Göre İncil’ de 22:24 “Ayrıca aralarında hangisinin en üstün sayılacağı konusunda bir çekişme oldu.” ve Yuhanna’ ya Göre İncil’ de 19:21 “Bu yüzden Yahudi baş kahinler Pilatus’ a, “ ‘Yahudiler’ in Kralı’ diye yazma” dediler. “Kendisi, ‘Ben Yahudiler’ in Kralı’ yım dedi’ diye yaz.” Bu ve bunun gibi birbiri ile çelişen bir çok ifade vardır, ayrıca hiçbir havarisi de Matta 10:38 “Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen bana layık değildir.” Hz.İsa’ nın çarmıha gerildiğinde hiçbir havarisi yanında değildi. Eve saklanmış ondan haber bekliyorlardı. Detaylarını "KUTSAL CUMA - PASKALYA CUMASI" konulu yazımda okuyabilirsiniz.

Bütün bu açıklamalar şu kanaatimizi teyit etmektedir: Kesin olan, Hz. İsa’nın Yahudiler tarafından çarmıha gerilerek, omurgası parçalanarak öldürülmediği, Allah Teâlâ’nın kulu ve elçisini onların elinden bir şekilde kurtardığı, onu daha sonra vefat ettirdiği ve kendine yükselttiğidir. Bir Mehdî ve İsa Mesih beklentisi, çeşitli zamanlarda birtakım sahtekârların ortaya çıkıp mehdîlik ve Mesihlik iddiasında bulunmalarına sebep olagelmiştir. Müslümanların vazifesi de ıslahat için Mehdî’yi veya Hz. İsa’yı beklemek değildir; kötülüğü engellemek, iyilik ve güzellikleri yaymak, yaşamak ve yaşatmak için ellerinden geleni yapmak, canla başla çalışmaktır. Allah müminlerden, ıslahatçıyı bekleyip beklemediklerini değil, bunun için kendilerinin ne yaptıklarını soracaktır. Nisa Suresi 124ncü ayetinde yüce Allah şöyle buyuruyor: “İster erkek, ister kadın olsun, kim inanıp güvenir ve iyi işler yaparsa onlar da cennete gireceklerdir. Onlara kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır.” Herkes kendi ameli ile yargılanacak, Salih ameller işlemek temennisiyle…

Selam ve dua ile...

Tolga KARAGÖZ
Güncelleme 12.Temmuz.2018

Matta İncili Hakkında…

Yeni Ahitte 4 Kanonik İncil vardır. Bunlar Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’ dır. Ayrıca Resullerin işleri ve Hz.İsa’ yı hiç görmemiş ve onun tarafından seçilmemiş ancak kendine Havarisi diyen Pavlus’ un 14 mektubu ve söz de Yuhanna’ nın ki o Yuhanna bildiğimiz Yuhanna değildir, bunu tüm Hıristiyan alimleri de kabul edip Yeni Ahit’in Vahiy bölümünü geçersiz saymaktadırlar. Çünkü bu bölüm rüyalar gören Yuhanna’ nın ki aynı Yuhanna değil metne dönüştürüldüğü bir kitaptır. Bu tarihte Hz.İsa hayatta dahi değildir. Tıpkı Pavlus’ un mektuplarının yazıldığındaki gibi…

Ayrıca Eski Ahitte ve Yeni Ahit kitaplarının hiç birinde bu kitabın adının İncil, Eski Ahit ve Yeni Ahit diye hiçbir bölümde geçmez. Yani İslam kitabı Kuran’ daki gibi apaçık adı yazmaması da başka bir durumdur. Ayrıca Kanonik İncil dediğimiz Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncillerinin başlığında Matta’ ya Göre İncil, Markos’ a Göre İncil, Luka’ ya Göre İncil ve Yuhanna’ ya Göre İncil yazar… Neden böyle ona göre buna göre diye yazıyorlar? Çünkü binlerce yazmada bunların o kişiler tarafından yazıldığına dair hiçbir ibare imza vs bilgi bulunmamaktadır. Hatta Matta İncil’i içerisindeki ayette örneği dahi vardır.

Matta 9:9 “İsa oradan geçerken, vergi toplama yerinde oturan birini gördü. Matta adındaki bu adama, “Ardımdan gel” dedi. Adam da kalkıp İsa’nın ardından gitti.” Şimdi düşünün ki siz Matta’ sınız ve kitabın yazarısınız, şöyle yazmanız daha uygundur. Matta 9:9 “İsa oradan geçerken, vergi toplama yerinde oturan beni gördü ve bana, “Ardımdan gel” dedi. Ben de kalkıp İsa’nın ardından gittim.” Matta bölümünü bilinmeyen birisi yazmıştır. Bu kesindir. Bunu Anglikan Kilisesine bağlı Chichester Kilisesi sorumlusu J.B. Phillips de söylemektedir ki kendisi de bir Hıristiyan’dır. Ayrıca aynı kişi bu kitabın Markos İncilinden alındığını eklemeler yapıldığını söylemektedir. Matta ve Markos bire bir paralellik göstermektedir.

İnciller MS 70 ile MS 115 tarihlerinde Hz.İsa’ nın ölmesinden sonra kaleme alınmıştır ve Hz.İsa’ nın böyle bir emri ve talebi de olmaksızın. Hz.İsa bütün konuşmalarında İncil’ den konuşuyordu sinagoglarda, ancak koltuğunun altında ne Matta incili ne Markos incili ne Luka incili ve ne de Yuhanna incili vardı. Neden tek Hz.İsa’ ya verilen İncil yok ta bu sözde 4 ayrı kişinin yazdığı İncil var? Ayrıca neden yunanca yazıldı? Ki Hz.İsa Aramice ve İbranice konuşmaktayken! Bugünkü incilin kitap yapısına ulaşması için MS 325 yılındaki İznik konsülüne kadar Hıristiyan dünyasında pek çok farklı İnciller okunmaktaydı. O da halkın elinde yoktu, din adamlarının elindeydi bu parşömenler.

İncil’ in büyük bölümünü onu ne bir kere gören ve ne de duyan Pavlus ve öğrencileri tarafından yazılmış olan kitaplardan oluşmaktadır. Ki günümüzün büyük bir çoğunluğu Pavlus Hıristiyanlığı yaşamaktadır. Teslis vb sapık konular bu hayinin kaleminden çıkmıştır. Kanonik İncil’ dekiler tahribata uğrayarak değiştirilmiş ve bazı konular farklı aksettirilerek yazılmıştır.

İncilleri incelediğimiz zaman kendi içlerinde bir sürü hatalar ve çelişkili ayetleri görmekteyiz, bunlardan da bahsedeceğiz.

Gelin şimdi 24.000 yazılı doküman içerisinden Matta’ nın imzası ve kendi yazısı olmadan dahi yazılmış “Matta Göre İncili” inceleyelim.

Tapınmak (İnsan insana nasıl tapar)

Matta 2:8 “Gidin, çocuğu dikkatle arayın, bulunca bana haber verin, ben de gelip O’na tapınayım” diyerek onları Beytlehem’e gönderdi.”

Matta 2:11 “Eve girip çocuğu annesi Meryem’le birlikte görünce yere kapanarak O’na tapındılar. Hazinelerini açıp O’na armağan olarak altın, günnük ve mür sundular.”

Çelişkili Ayet (Melek bilgiye sahip değil ve karar değiştiriyor, Allah’ tan gelen bilgi eksik mi olur?)

Matta 2:19 ve 20 “Hirodes öldükten sonra, Rab’bin bir meleği Mısır’da Yusuf’a rüyada görünerek, “Kalk!” dedi, “Çocukla annesini al, İsrail’e dön. Çünkü çocuğun canına kıymak isteyenler öldü.””

Çelişkili Ayet Matta 2:22 “Ama Yahudiye’de Hirodes’in yerine oğlu Arhelas’ın kral olduğunu duyunca oraya gitmekten korktu. Rüyada uyarılınca Celile bölgesine gitti.”

Vaftiz (Orada sadece Hz.Yahya ve Hz.İsa varken yazar bunu böyle nasıl yazabilir)

Matta 3:16-17 “16 İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler açıldı ve İsa, Tanrı’nın Ruhu’nun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü. 17 Göklerden gelen bir ses, “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” dedi.”

Hz.İsa kime ibadet ve kulluk edeceğini açık seçik söylemesi

Matta 4:10 “İsa ona şöyle karşılık verdi: “Çekil git, Şeytan! ‘Tanrın Rab’be tapacak, yalnız O’na kulluk edeceksin’ diye yazılmıştır.””

Hz.İsa Sinagog’ ta Öğretiyor (Kilise de değil, zaten hiçbir zaman bir kilise kurmadı)

Matta 4:23  “İsa, Celile bölgesinin her tarafını dolaştı. Buralardaki havralarda öğretiyor, göksel egemenliğin Müjdesi’ni duyuruyor, halk arasında rastlanan her hastalığı, her illeti iyileştiriyordu.”

Referans olarak Luka 20:1 “O günlerden birinde, İsa tapınakta(sinagog) halka öğretip Müjde(İncil)’yi duyururken, başkâhinler ve din bilginleri, ileri gelenlerle birlikte çıkageldiler.”

Tanrının çocuklar

Matta 5:9  “Ne mutlu barışı sağlayanlara!  Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek.”

Eski Ahit’ in Hz.İsa tarafında tasdiki ve kanunlarının uygulanması gerekliliği ile ilgili ayet

Matta 5:17 ““Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim.”

Zina ve Boşanma

Matta 5:27’ den 32’ ye “27  “ ‘Zina etmeyeceksin’ dendiğini duydunuz. 28 Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur. 29 Eğer sağ gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme atılmasından iyidir. 30 Eğer sağ elin günah işlemene neden olursa, onu kes at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir.
31 “ ‘Kim karısını boşarsa ona boşanma belgesi versin’ denmiştir. 32 Ama ben size diyorum ki, karısını fuhuş dışında bir nedenle boşayan onu zinaya itmiş olur. Boşanmış bir kadınla evlenen de zina etmiş olur.””

Oruç

Matta 4:2 “İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı.”

Matta 6:16-18 16  “Oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. 17 Siz oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın.18 Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan Babanız’a oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.”

Allah’a Kulluk

Matta 6:24 “24 “Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı’ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.” (Ya da Siz hem Tanrı’ ya, hem de Hz.İsa’ ya kulluk edemezsiniz)

Kutsal Yasa ve Peygamber Sözleri

Matta 7:12 “İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. Çünkü Kutsal Yasa’nın ve peygamberlerin söylediği budur.”

Allah’ ın dediği olur

Matta 7:21 “Bana, ‘Ya Rab, ya Rab!’ diye seslenen herkes Göklerin Egemenliği(Cennete)’ne girmeyecek. Ancak göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getiren girecektir.”

Tanrıyı Yüceltmek

Matta 9:1-8 “1 İsa tekneye binip karşı kıyıya geçti ve kendi kentine gitti. 2 Kendisine, yatak üzerinde felçli bir adam getirdiler. İsa onların imanını görünce felçliye, “Cesur ol, oğlum, günahların bağışlandı” dedi. 3 Bunun üzerine bazı din bilginleri içlerinden, “Bu adam Tanrı’ya küfrediyor!” dediler.  4 Onların ne düşündüklerini bilen İsa dedi ki, “Yüreğinizde neden kötü düşüncelere yer veriyorsunuz?5 Hangisi daha kolay? ‘Günahların bağışlandı’ demek mi, yoksa ‘Kalk, yürü’ demek mi? 6 Ne var ki, İnsanoğlu’nun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye…” Sonra felçliye, “Kalk, yatağını topla, evine git!” dedi. 7 Adam da kalkıp evine gitti. 8 Halk bunu görünce korkuya kapıldı. İnsana böyle bir yetki veren Tanrı’yı yücelttiler.”

Matta’ nın Kitabı yazmadığına delil

Matta 9:9 “İsa oradan geçerken, vergi toplama yerinde oturan birini gördü. Matta adındaki bu adama, “Ardımdan gel” dedi. Adam da kalkıp İsa’nın ardından gitti.”

Matta 9:9 ayeti Markos 2:14 ile çelişkilidir. Markos 2:14 “Yoldan geçerken, vergi toplama yerinde oturan Alfay oğlu Levi’yi gördü. Ona, “Ardımdan gel” dedi. Levi de kalkıp İsa’nın ardından gitti.”

Matta 9:9 ayeti Luka 5:27-28 ile de çelişkilidir. Luka 5:27-28 “27  Bu olaydan sonra İsa dışarı çıktı, vergi toplama yerinde oturan Levi adında bir vergi görevlisini gördü. Adama, “Ardımdan gel” dedi. 28 O da kalktı, her şeyi bırakıp İsa’nın ardından gitti.”

Eğer ki Markos ve Luka’ nın söylediklerini doğru varsayarsak Matta kitabını atın gitsin, yok Matta doğru ise de Markos ve Luka kitaplarını atın…

Havralarda öğretiye devam

Matta 9:35 İsa bütün kent ve köyleri dolaşarak havralarda öğretiyor, göksel egemenliğin Müjdesi’ni duyuruyor, her hastalığı, her illeti iyileştiriyordu.

Seçilmiş Havariler (Nerede Markos ve Luka, gözlerim pek iyi seçemiyor da! Ayrıca Pavlus’u da göremiyorum!)

Matta 10:2-4 “Bu on iki elçinin adları şöyle: Birincisi Petrus adıyla bilinen Simun, onun kardeşi Andreas, Zebedi’nin oğulları Yakup ve Yuhanna, Filipus ve Bartalmay, Tomas ve vergi görevlisi Matta, Alfay oğlu Yakup ve Taday, Yurtsever Simun ve İsa’ya ihanet eden Yahuda İskariot.”

Barış için değil!

Matta 10:34 Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Barış değil, kılıç getirmeye geldim.

Hz.İsa diyor ki

Matta 10:38 “Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen bana layık değildir.” Hz.İsa’ nın çarmıha gerildiğinde hiçbir havarisi yanında değildi. Eve saklanmış ondan haber bekliyorlardı.

Gerçek Rab

Matta 11:25 İsa bundan sonra şöyle dedi: “Baba, yerin ve göğün Rabbi! Bu gerçekleri bilge ve akıllı kişilerden gizleyip küçük çocuklara açtığın için sana şükrederim.

Kuranı Kerim En-am Suresi 6:72 “Ancak O’dur O Zât ki; gökleri ve yeri hak(lı bir neden ve insü cinnin imtihan yeri olması gibi büyük bir hikmet) ile yaratmıştır. O’nun (yaratmak istediği bir şeye ) hak (ve hikmete dayalı) olan buyruğu, (harften ve sesten münezzeh olarak) “Var ol!” buyurduğu vakitte (gerçekleşmekte)dir ki, o da hemen meydana gelmektedir. (Dolayısıyla mükevvenâttaki hiçbir şey, Allâh-u Te’âlâ’nın hikmetli emrinden hariç bir şekilde meydana gelemez.) Sûr`a üfürüleceği günde de mülk (ve hükümrânlık) sadece O’na aittir. (O, hislerin idrâk edemediği)gizliyide, görüneni de (hakkıyla) bilendir. (Bütün işlerinde ve yönetimlerinde yanlışı olmayan) Hakîm de, (gizli-açık her şeye tam manasıyla vâkıf olan) Habîr de ancak O’dur!


Kuranı Kerim Meryem Suresi 19:30 (O anda Îsâ (Aleyhisselâm), Allâh-u Te`- âlâ’nın mûcizesiyle dile gelerek) dedi ki: “Şüphesiz ben, Allâh’ın kuluyum! O bana o (İncil) kitab(ın)ı vermiş ve beni büyük bir peygamber yapmıştır.

Hz.İsa’nın Mucizesi Hz.Yunus ile aynı

Matta 12:38 “38  Bunun üzerine bazı din bilginleri ve Ferisiler, “Öğretmenimiz, senden doğaüstü bir belirti görmek istiyoruz” dediler.  39 İsa onlara şu karşılığı verdi: “Kötü ve vefasız kuşak bir belirti istiyor! Ama ona Peygamber Yunus’un belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecektir. 40 Yunus, nasıl üç gün üç gece o koca balığın karnında kaldıysa, İnsanoğlu da üç gün üç gece yerin bağrında kalacaktır.”

Matta 16:4 “Kötü (İngilizce metinlerde günahkar yazar ancak Türkçesine nedense daha naif yazmışlar) ve vefasız kuşak (İngilizce metinlerde vefasız kuşak yerine zinanın çocukları yazar ancak Türkçesine nedense daha naif yazmışlar) bir belirti istiyor! Ama ona Yunus’un belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecek.” Sonra İsa onları bırakıp gitti.

Hz.İsa Sabath Gününden önce yani Cuma günü çarmıha gerildiğini söylerler. Cuma gecesi olmadan çarmıhtan indirildi, çünkü Yahudilerde ve Müslümanlarda günün önce gecesi başlar sonra günü yaşanır, yani günümüzün Cuma akşamı Yahudilerde ve Müslümanlarda Cumartesi gecesi diye geçer ve sabath kuralları başlar. Bu kurallar gereği de çarmıh cezası durdurulur ve Pazar günü devam edilirdi. Hz.İsa Cuma gecesi İndirildiği çarmıhtan 3 gün 3 gece sonra dirildiğini varsayarsak sayalım bakalım, Cuma Gecesi 1, Cumartesi sabahı 1, Cumartesi Gecesi 2, Pazar sabahı 2, Pazartesi gecesi 3, Pazartesi sabahı 3 olmak üzere dirilmesi gerekiyor. Pardon Pazartesi günü mü? Ancak Pazar sabahı Magdalalı Meryem mezarını ziyaret ettiğinden Hz.İsa’ nın bedeni orada yoktur… Yani Ya Hz.İsa yalancı ya da bu kitabı yazanlar…

Hıristiyanlar hala gerçeği göremiyorlar Gerçek Din hakkında, Bakın Hz.İsa ne demiş bunlar için…

Matta 13:13 Onlara benzetmelerle konuşmamın nedeni budur. Çünkü,‘Gördükleri halde görmezler,
Duydukları halde duymaz ve anlamazlar.’

Kuran-ı Kerim Bakara Suresi 2:18 “(O münafıklar, hakikatleri duymaktan, konuşmaktan ve görmekten) sağırlardır, dilsizlerdir, körlerdir. Artık onlar (bıraktıkları o doğru yola geri) dönemezler.

Havra’ da Öğretiye Devam

Matta 13:54 “Kendi memleketine gitti ve oradaki havrada halka öğretmeye başladı. Halk şaşıp kalmıştı. “Adamın bu bilgeliği ve mucizeler yaratan gücü nereden geliyor?” diyorlardı.”

Hz.İsa Peygamber Rab Değil

Matta 13:57 Ve gücenip O’nu reddettiler.  Ama İsa onlara şöyle dedi: “Bir peygamber, kendi memleketinden ve evinden başka yerde hor görülmez.”

Hıristiyanların Kayası Petrus ve İmanının Zayıf oluşu

Matta 14:28-31  28 Petrus buna karşılık, “Ya Rab” dedi, “Eğer sen isen, buyruk ver suyun üstünden yürüyerek sana geleyim.”  29 İsa, “Gel!” dedi.  Petrus da tekneden indi, suyun üstünden yürüyerek İsa’ya yaklaştı. 30 Ama rüzgarın ne kadar güçlü estiğini görünce korktu, batmaya başladı. “Ya Rab, beni kurtar!” diye bağırdı.  31 İsa hemen elini uzatıp onu tuttu. Ona, “Ey kıt imanlı, neden kuşku duydun?” dedi.

Yeniden tapınma, Haydaaa!

Matta 14:33  Teknedekiler, “Sen gerçekten Tanrı’nın Oğlu’sun” diyerek O’na tapındılar.

Matta 15:9 Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır.’

Hz.İsa sadece İsrail’e gönderildiğinin delili

Matta 15:24 İsa, “Ben yalnız İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına gönderildim” diye yanıtladı.

Hz.İsa güya gaybten haber veriyor

Matta 16:21 Bundan sonra İsa, kendisinin Yeruşalim’e gitmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı.

Petrus bir Şeytan mı?

Matta 16:23 Ama İsa Petrus’a dönüp, “Çekil önümden, Şeytan!” dedi, “Bana engel oluyorsun. Düşüncelerin Tanrı’ya değil, insana özgüdür.”

Matta orada değil di aşağıdakiler olunca, o nereden biliyor???

Matta 17:1-3 1 Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup’un kardeşi Yuhanna’yı alarak yüksek bir dağa çıktı. 2 Onların gözü önünde İsa’nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu. 3 O anda Musa’yla İlyas öğrencilere göründü. İsa’yla konuşuyorlardı.

Havarilerin İmanlarının Kıtlığı (Bunlar nasıl havari anlayamadım)

Matta 17:19-21 19 Sonra öğrenciler tek başlarına İsa’ya gelip, “Biz cini neden kovamadık?” diye sordular.  20-21 İsa, “İmanınız kıt olduğu için” karşılığını verdi. “Size doğrusunu söyleyeyim, bir hardal tanesi kadar imanınız olsa şu dağa, ‘Buradan şuraya göç’ derseniz, göçer; sizin için imkânsız bir şey olmayacaktır.”

Petrus’ un Yalanı

Matta 26:33-35 33 Petrus O’na, “Herkes senden ötürü sendeleyip düşse de ben asla düşmem” dedi.
34 “Sana doğrusunu söyleyeyim” dedi İsa, “Bu gece horoz ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin.”
35 Petrus, “Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkâr etmem” dedi. Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi.

Allah’ ın buyruklarını yerine getir

Matta 19:17 17 İsa, “Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var(Allah). Yaşama kavuşmak istiyorsan, (Allah’ın) O’nun buyruklarını yerine getir.”

Hangi buyruklar ve Buyrukları yapınca ne olacak? (Resmen İslam öğretisi…)

Matta 19:18-23  18-19 “Hangi buyrukları?” diye sordu adam.  İsa şu karşılığı verdi: “ ‘Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin’ ve ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’ ”  20 Genç adam, “Bunların hepsini yerine getirdim” dedi, “Daha ne eksiğim var?”  21 İsa ona, “Eğer eksiksiz olmak istiyorsan, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle” dedi.  22 Genç adam bu sözleri işitince üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.  23 İsa öğrencilerine, “Size doğrusunu söyleyeyim” dedi, “Zengin kişi Göklerin Egemenliği’ne zor girecek.

İnsana kul olmak mı? Bir ayet diğerini tutmuyor…

Matta 20:26-27 26 Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, ötekilerin hizmetkârı olsun. 27 Aranızda birinci olmak isteyen, ötekilerin kulu olsun.

Peygamber

Matta 21:11 “Kalabalıklar, “Bu, Celile’nin Nasıra Kenti’nden Peygamber İsa’dır” diyordu.”

Matta 21:46 “O’nu tutuklamak istedilerse de, halkın tepkisinden korktular. Çünkü halk, O’nu peygamber sayıyordu.”

Fahişeler Cennete

Matta 21:31 31 “İkisinden hangisi babasının isteğini yerine getirmiş oldu?”  “Birincisi” diye karşılık verdiler.  İsa da onlara, “Size doğrusunu söyleyeyim, vergi görevlileriyle fahişeler, Tanrı’nın Egemenliği’ne sizden önce giriyorlar” dedi.

Hz.İsa Rab değil, Rab Allah’tır.

Matta 22:35-40 “35-36 Onlardan biri, bir Kutsal Yasa uzmanı, İsa’yı denemek amacıyla O’na şunu sordu: “Öğretmenim, Kutsal Yasa’da en önemli buyruk hangisidir?”  37 İsa ona şu karşılığı verdi: “ ‘Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla seveceksin.’38 İşte ilk ve en önemli buyruk budur. 39 İlkine benzeyen ikinci buyruk da şudur: ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’40 Kutsal Yasa’nın tümü ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa dayanır.”

Yahudilerin Peygamberleri Öldürdüğünün Delili

Matta 23:30-31  30 ‘Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık, onlarla birlikte peygamberlerin kanına girmezdik’ diyorsunuz. 31 Böylece, peygamberleri öldürenlerin torunları olduğunuza kendiniz tanıklık ediyorsunuz.

Kıyameti Kim Biliyor, Yalnızca RAB… Rab Kim Allah, Eğer Hz.İsa bilseydi Rab olurdu…

Matta 24:36 36  “O günü ve saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba’dan başka kimse bilmez.

Faiz önerisi, çok ilginç…

Matta 25:26-27 26-27 “Efendisi ona şu karşılığı verdi: ‘Kötü ve tembel köle! Ekmediğim yerden biçtiğimi, harman savurmadığım yerden devşirdiğimi bildiğine göre paramı faize vermeliydin. Ben de geldiğimde onu faiziyle geri alırdım…

Hamursuz Bayramını Hıristiyanlar Kutluyor mu? Çoğunluğu Hayır…

Matta 26:17-19 17  Mayasız Ekmek Bayramı’nın ilk günü öğrenciler İsa’nın yanına gelerek, “Fısıh yemeğini yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?” diye sordular.  18 İsa onlara, “Kente varıp o adamın evine gidin” dedi. “Ona şöyle deyin: ‘Öğretmen diyor ki, zamanım yaklaştı. Fısıh Bayramı’nı, öğrencilerimle birlikte senin evinde kutlayacağım.’ ” 19 Öğrenciler, İsa’nın buyruğunu yerine getirerek Fısıh yemeği için hazırlık yaptılar.

Havarileri Kaçtı

Matta 26:56 “Ama bütün bunlar, peygamberlerin yazdıkları yerine gelsin diye oldu.” O zaman öğrencilerin hepsi O’nu bırakıp kaçtı.” Yani hiçbir havarisi çarmıha gerilme olayının şahidi değildir.

Petrus’ un Yalanı Ortaya Çıkıyor ve Hz.İsa’ yı İnkar ediyor… Matta 26:33’ teki olay

Matta 26:69-75 69  Petrus ise dışarıda, avluda oturuyordu. Bir hizmetçi kız yanına gelip, “Sen de Celileli İsa’yla birlikteydin” dedi.  70 Ama Petrus bunu herkesin önünde inkâr ederek, “Neden söz ettiğini anlamıyorum” dedi.  71 Sonra avlu kapısının önüne çıktı. Onu gören başka bir hizmetçi kız orada bulunanlara, “Bu adam Nasıralı İsa’yla birlikteydi” dedi.  72 Petrus ant içerek, “Ben o adamı tanımıyorum” diye yine inkâr etti.  73 Orada duranlar az sonra Petrus’a yaklaşıp, “Gerçekten sen de onlardansın. Konuşman seni ele veriyor” dediler.  74 Petrus kendine lanet okuyup ant içerek, “O adamı tanımıyorum!” dedi.  Tam o anda horoz öttü. 75 Petrus, İsa’nın, “Horoz ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin” dediğini hatırladı ve dışarı çıkıp acı acı ağladı.

Galileli Yahudi olan Hz.İsa Aramice konuşuyordu, işte bunun ispatı… Buna rağmen İnciller Yunanca yazılmıştır…

Matta 27:46 Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, “Eli, Eli, lema şevaktani?” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.

Havarilerinin dirildiğine şahitliği yok

Matta 28:7 Çabuk gidin, öğrencilerine(havarilerine) şöyle deyin: ‘İsa ölümden dirildi. Sizden önce Celile’ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz.’ İşte ben size söylemiş bulunuyorum.”

Yine insana tapınıyorlar

Matta 28:9 İsa ansızın karşılarına çıktı, “Selam!” dedi. Yaklaşıp İsa’nın ayaklarına sarılarak O’na tapındılar.

Bugünkü Yahudiler arasında da yaygın… İlginç… Matta kitabının çok sonradan yazıldığının bir başka delili

Matta 28:15 Böylece askerler parayı aldılar ve kendilerine söylendiği gibi yaptılar. Bu söylenti Yahudiler arasında bugün de yaygındır.

Üçleme, Teslis, Şirk… Buraya da eklenmiş… Çünkü bunu yazanlar Pavlus’ un mektuplarından etkilenmiştir, Pavlus Yeni Ahitteki ilk metinleri yazandır…

Matta 28:19 Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin;

Kuran-ı Kerim İhlas Suresi 112.3-4  O doğurmamıştır (, zira hemcinsi yoktur ki, onunla birleşme neticesi bir doğum söz konusu olabilsin, zaten yardımcıya da, yerine kalacak birine de ihtiyacı yoktur) ve doğrulmamıştır(, nitekim her doğan sonradandır ve cisimdir. O ise varlığının başlangıcı olma yan bir Kadîm’dir dolayısıyla varlığı öncesinde hiçbir yokluğun geçmiş olması söz konusu değildir)! Hiçbir kimse O’na (hiçbir yönden benzer, eş, eşit ve) denk de olmamıştır!”

Kuran-ı Kerim Bakara Suresi 2:116 (Yahudiler Uzeyr (Aleyhisselâm)`ı, Hristiyanlar Îsâ (Aleyhisselâm)ı, müşrikler ise melekleri Allâh’ın çocuğu kabul ederek:) “Allâh bir çocuk edindi!” dediler. (Noksan sıfatlardan tenzîh ve) tesbîh O’na! (O, çocuk edinmenin gerektirdiği; eşi ve benzeri olma gibi muhtaçlık ve yok olma belirtilerinden son derece pâk ve uzaktır!) Doğrusu göklerde ve yerde olanlar(ın tümü, dolayısıyla Uzeyr de, Îsâ da, melekler de) O’na aittir. Hepsi de (varlığını ve birliğini ikrar ederek) O’na itaat edicidirler.

Orijinal Hıristiyanlık Tevhid idi, bunu biraz anlatalım.

Kuranı Kerim Bakara 2:136 (Ey müminler! Sizi Yahudilik ve Hristiyanlığa davet edenlere) deyin ki: “Biz Allâh’a, bize indirilmiş olan(Kur’ân-ı Azîmüşşân) a, İbrâhîm’e, İsmâ`îl’e, İshâk`a, Ya`kûb’a ve o (İbrâhîm ile İshâk (Aleyhimesselâm)` ın)torunlar(ı olan oniki boy)a indirilmiş olan (sayfalar)a, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya verilmiş olan (Tevrât ve İncil kitapların)a ve peygamberlere Rablerinden verilmiş olanlar(ın tamamın) a iman ettik. (Yahudi ve Hıristiyanlar gibi, kimine inanıp kimini inkâr ederek) onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Ayrıca biz ancak O(nları gönderen Allâh-u Azîmü’şşâ)na (tam manasıyla boyun eğerek) teslim olucu (Müslüman) kimseleriz.”

Kuranı Kerim Şura 42:13 “(İslam’ı yaşayıp yaşatarak ve en ufak bir yanlışlığın bile kendisine yol bulmasına müsaade etmeyerek) o dîni ayakta tutun ve (kimine inanıp kimini reddederek ve kiminiz iman edip kiminiz inkâr ederek) onda ayrılığa düşmeyin!” diye kendisiyle Nûh’a vasiyette bulunmuş olduğu şeyi de, sana vahyetmiş olduğumuz o şeyi de, İbrâhîm’e, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya kendisini kuvvetlice emretmiş olduğumuz şeyi de din olarak sizin için O(Rabbiniz) meşrû kılmıştır. (Habîbim!) Senin onları kendisine çağırmakta bulunduğun o (gerçekçi ve çok kolay bir) şey (olan İslâm’ı yaşamak), müşrikler üzerine pek büyük (ve kabulü çok zor gelen bir şey) olmuştur. Ama(yine de onların bu durumuna üzüntünden dolayı kendini helâk etme ve onların imanından büs bütün ümidini kesme, zira bugün en azılı müşriklerden görünse de, önünde sonunda) Allâh (hidâyeti seçece ğini bildiği için, hak dine muvaffak kılmayı) dilediği kişiyi Kendisine (ve rızasına ulaştıran doğru yola) seçer, (Zât’ına ibadete) yönelmekte olan kimseyi de Kendisine (manen yakınlaştıracak özel bir feyze ir şâd ve) hidâyet eder.

Kuranı Kerim Ali İmran 3:67 İbrâhîm ne (Yahudilerin dediği gibi) bir Yahudi, ne de (Hristiyanların iddiası gibi) bir Hristiyan değildi! Velâkin o, (yanlış inançlardan uzak, Hakk’ın tevhidine inanmış ve itaatine boyun eğmiş) bir hanîf ve bir Müslüman’dı. O, (sizin gibi, Uzeyr’i ve Îsâ’yı Allâh’a ortak koşan) müşriklerden de değildi.

İslam kelime anlamıyla Allaha toptan teslim olmaktır. İsteyerek samimi olarak teslimiyetten bahsediyoruz.

İlk Ahit Yasanın Tekrarı 10:12-14 te 12  “Şimdi, ey İsrail halkı, Tanrınız RAB sizden ne istiyor? Yalnız şunu istiyor: Tanrınız RAB’den korkun, O’nun yollarında yürüyün, O’nu sevin; bütün yüreğinizle, bütün canınızla O’na kulluk edin; 13 üzerinize iyilik gelsin diye bugün size bildirdiğim buyruklarına, kurallarına uyun.14 Gökler de, göklerin gökleri de, yeryüzü ve içindeki her şey Tanrınız RAB’bindir.

Yeni Ahit Matta 19:16-17’ de 16  Adamın biri İsa’ya gelip, “Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?” diye sordu.  17 İsa, “Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var. Yaşama kavuşmak istiyorsan, O’nun buyruklarını yerine getir.”

Yeni Ahit Yakup Kitabı 4:7 Bunun için Tanrı’ya bağımlı olun. İblis’e karşı direnin, sizden kaçacaktır.

Yeni Ahit Yuhanna 5:30 “Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam. İşittiğim gibi yargılarım ve benim yargım adildir. Çünkü amacım kendi istediğimi değil, beni gönderenin istediğini yapmaktır.”

Kuranı Kerim Necm Suresi 53:3-4 3 O nefsânî bir arzudan dolayı konuşmaz! 4 O(nun söyledikleri), ancak (Allâh-u Te`âlâ tarafından Cebrâîl (Aleyhisselâm) vasıtasıyla kendisine) vahyedilmekte olan bir vahiydir.

Huzur ve Barış

Eski Ahit Yeşeya 32:17 17 Doğruluğun ürünü esenlik, Sonucu, sürekli huzur ve güven olacaktır.

Matta 5:9  Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek.

 Tolga KARAGÖZ

www.analizvakti.com sitesinden alınmıştır.