15 Haziran 2017 Perşembe

Bu Ramazan Değişim Zamanıdır

Ramazan ayını çoğunluğumuz için aç kalıp susuz sigarasız ve sinir stres ile geçen bir aydan ibarettir. Sahura mahmurluğu ile yenilen enfes yemekler sonrası yakılan bir sigara ve belki bir çay, daha sonra tekrardan uykuya dalamama endişesi. Sabah bin bir ekşi suratla uyanış, etrafa bir negatif enerji saçımı, yoldayken sağa sola fazlaca bakıp bela arama telaşı. İşyerinde bir soğuk sohbetsizlik, duyarsızlık ve ilgisizlik. Sanki sadece siz bu orucu tutuyorsunuz sevabını ve ecrini bilmeden yapılan hareketler ile. İş arkadaşınla yanlış anlamalardan doğan veya müşteriniz ile telefonda yapılan atışmalar. Sonrasında çekilen sigara sancıları ve artan baskı ve stres, bu işin altından kalkılamayacağı endişesi, daha ilk günleri geçer alışırım muhabbetleri. İş çıkışı yine aynı terane ve yolda araç şoförleriyle yapılan atışmalar. Eve vardığınızda park yeri için yapılacak kavgalar. Kavgalar bununla da sınırlı değil, daha gidip pide sırasına girip orada da sıradan değil de önceliği varmış gibi arka taraftan pide alanlarla ya da aradan sıraya kaynamaya çalışanlarla yaşanacak arbede var. Bundan da kurtulduysanız bitti zannetmeyin. Daha eve gidip hazırlanmamış yemek yüzünden veya hazır olmayan sofra yüzünden yaşayacağınız tartışmaları da eklememiz lazım. Bu stres ta ki Allahuekber Allahuekber sesine kadar sürecektir. Akşam vaktinin girişi de size huzur verecek bir giriş olacaktır. Bir bardak su ile yapılan bir başlangıç ve ardından içilecek bir sigara ve yemek yemenin keyfi. Sahi ya Ramazan çoğumuz için böyle işkenceli oruçlar ile geçmiyor mu?

En azından böyle geçiyorsa şanslı bile sayılabilirsiniz. Orucun bizi eğitmesi gereken hiçbir öğretiyi algılayamayarak bir ramazan daha geçip gidecek ki ben bu yazıyı Ramazan ayı başlamadan bir Perşembe günü oruçlu olarak geçirdiğim anda kaleme alıyorum. Ramazan çoğunluk için oruç ayıdır. Ancak gerçek böyle mi? Yine başucu kitabına başvurmamız gerekmektedir.

Bakara Suresi 185nci ayetinde Rabbimiz şöyle diyor: “(O günler)[1*] Ramazan ayıdır. İnsanlara rehber olan[2*] ve rehberin açıklayıcı âyetlerinden oluşan Kur’ân’ın[3*], o Furkan’ın[4*] indirildiği aydır. Sizden kim o ayı yaşarsa, oruçlu geçirsin. Kim de hasta yahut yolculuk halinde olursa, o günlerin sayısı kadar diğer günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bunlar, sayıyı tamamlamanız, (orucun bittiği gün) sizi buna yöneltmesine karşılık (Bayram namazında) Allah’ın yüceliğini seslendirmeniz[5*] ve ona karşı görevinizi yerine getirmeniz içindir.” 

[1*] Burada, “birbirine eklenmiş  günler”i gösteren gizli mübteda vardır. هي شهر رمضان takdirindedir.

[2*] Âyetler; ana hükümleri gösteren muhkem ve onları açıklayan müteşâbih âyetler diye ikiye ayrılırlar.
[3*] Kur’ân, âyetler kümesi demektir. Ramazan için “Kur’ân’ın indirildiği ay” ifadesinin kullanılması, ilk inen âyetlerin bir âyetler kümesi halinde olduğunu gösterir.

[4*]Buradaki  Furkan, Furkan suresi 1. âyetten dolayı v’el-furkanu şeklinde nâib-i fail sayılarak meâl verilmiştir. (Furkan ile ilgili olarak Bkz. Bakara 2/53)

[5*]  Bunlar bayram tekbirleridir. Nebîmiz, Ramazan ve Kurban Bayramlarında, eşlerini ve kızlarını namaz kılınan yere çıkarır, bütün kadınların gelmelerini de emrederdi.(Buhari, lydeyn 15, 20, Hayz 23, Salât 2, Hacc 81; Müslim, Iydeyn 10-890) Bayram namazları, bu tekbirler için kılınır. (Ayrıca Bkz. Hac 22/37)

Ramazan ayı Kur’an ayıdır. Bizler için hidayet rehberi, hak ile batılı birbirinden ayırmamıza yarayacak bir kullanım kılavuzu, dosdoğru yolda olan Nebimizin izlerini takip edip rabbimizin hidayetine erişmemize yardımcı olan Kur’an ramazan ayında indirilmiştir. Ayetin ilk kısmında direkt konuya Ramazan oruç ayıdır dememektedir. İkinci kısmında bu aya ulaşanların bu ayı bazı açıklamalar ile oruçlu geçirmeleri emredilmiştir. Ayetin sonunda da hidayete erdirilmenin karşılığını yine hidayeti bahşedene şükretmek içindir. Bütün övgüler Allah’a mahsustur.

Kur’an’ ı Kerim’ den aldığımız bilgi ile bu ayın aslında öncelikli olarak Kur’an ayı olduğu vurgusudur. Hepimizin bildiği üzere Kur’an ilk besmele sonrası “Iqra” yani “Oku” ayetiyle başladı. Bu sure “Alak Suresidir”. Bu surenin indirilişi ise Nebimizin hemen hemen her gece Hira dağındaki mağaraya çekilerek yaşadığı yozlaşmış toplumun onun yüreğindeki açtığı yaralara merhem olacak bir şeyler arama çabasından ibaret olan bir günde oldu. O gece Kadir gecesiydi tabii ki ilk vahiy geldiğinde henüz onun Kadir gecesi olduğunu bilmiyordu, ancak o geceyi hayatı boyunca unutmayacağı bir gecedir. Bu kadar önemli bir hadisenin başımıza geldiğini tahayyül edebilir misiniz?

Gecenin bir yarısında karanlık bir ortam ve bir ses ve görüntü demeti, Hz. Cebrail’i her yerde görüp ki gözünü kapattığında da gören Nebimize “Oku” denmesi. O'na Allah'ın yarattığı ayetleri okuması emri verildi, vahiyle tanışmış oldu.

Buradaki surelerden anlayacağımız ilk ayetler grubu Kadir gecesinde Nebimizin gönlüne indirilmeye başlandığıdır. Peki şu Kadir Suresi’ne de bir göz atalım, bakalım orada neler anlatıyor? Mekke dönemi sırasında indirilmiş olan bu sure 5 ayettir ve Kadir gecesini anlattığı için bu isimle anılmaktadır. “Kadr” kelimesi “Azamet” ve “Şeref” demektir.

97nci Sure – Kadir Suresi:

İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla, Biz Kur’ân’ı kadir gecesinde indirdik! Kadir gecesi nedir, sen nereden bileceksin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır! O gece melekler, Rablerinin izniyle, her konudaki ruhlarla (tanımlanmış görevlerle) inerler[*]. O gece, tanyeri ağarıncaya kadar güvenlik ve esenlik gecesidir. 

[*] “Hâ, Mîm. Her şeyi açıklayan bu Kitap çok önemlidir. Onu, mübarek bir gecede indirdik. Onunla uyarılarda bulunmaktayız.(O gece görev dağıtımı olur.) Karara bağlanmış her iş o gece dağıtılır. Her iş tarafımızdan belirlenir. Biz elçiler (melekler) göndeririz. Onlar Rabbinden (Sahibinden) bir iyilik olarak gönderilir. Çünkü O, sizi dinler ve her şeyi bilir.” (Duhân 44/1-6)

O gece meleklere görev taksimatı yapılır ve her biri, aldığı emirle görev yerine gitmek için Arş’tan ayrılırlar.

Ruh, Kur’an’da 20 yerde geçer ve oldukça kapsamlı bilgiler verilir. Bu suredeki ruh, emir kelimesiyle birlikte geçmiştir. Bu şekilde üç âyet daha vardır. İlk âyet şöyledir: “Sana o ruhu soruyorlar. De ki: “Ruh Rabbimin emridir. Size ilimden sadece az bir şey verilmiştir.” (İsra 17/85)

Bize verilen az ilim ile ilgili olarak şöyle buyurulur: “… Onlar Allah’ın bilgisinden onun imkân verdiği kadarı dışında bir şey kavrayamazlar…” (Bakara 2/255)

De ki: “Rabbimin sözleri için denizler mürekkep olsaydı; bir o kadarını daha katsaydık, Rabbimin sözleri tükenmeden denizler tükenirdi.” (Kehf 18/109)

Allah’ın emri olan ruhun bir kısmı Allah’ın indirdiği kitaplardır. Bunu ikinci âyeti bildirmektedir. “Allah, kendi emrinden olan o ruhu meleklerle kullarından seçtiği kimseye indirir ve der ki, “İnsanları uyarın; benden başka ilah yoktur. Öyleyse benden çekinin.” (Nahl 16/2)

Kadir gecesi Cebrail aleyhisselamın Muhammed aleyhisselama getirdiği de Allah’ın emrinden bir ruh yani Kur’ân âyetleri idi. Bunu konunun üçüncü âyeti açıkça ifade etmektedir.

“İşte bu şekilde sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Yoksa sen bu Kitap nedir, o iman nedir, bilmezdin. Ama onu bir nur yaptık, düzenimize uyduğunu gördüğümüz kullarımızı onunla yola getiririz.  Elbette sen doğru yolu gösterirsin.” (Şûrâ 42/52)

Allah’ın emrinden olan ruh, Allah’ın kitaplarıyla sınırlı değildir. Çünkü Cebrail aleyhisselam, Kadir Gecesi inen ve sayısını bilmediğimiz meleklerden sadece bir tanesidir. Meryem örneğinde olduğu gibi melekler Peygamber olmayana da inerler. Konuyla ilgili dördüncü âyet böyle bir durumu bildirir.

“Bütün katların üstünde olan, hâkimiyeti elinde tutan Allah, insanlara yüzleşme günü uyarısı yapmak için emrinden olan o ruhu kullarından düzenine uyanın içine atar”. (Mümin 40/15)

O ruh ile kişi güçlenir ve her konuda Allah’tan yana tavır koymaya başlar. Bu kişilerin özellikleri şu âyette açıklanmıştır: “Tek bir toplum bulamazsın ki, hem Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş olsunlar hem de Allah’a ve Elçisine sınır koyan kimseleri sevsinler. Onlar isterse babaları, oğulları, kardeşleri veya aşiretleri olsun. Bunlar Allah’ın kalplerine iman yazdığı ve kendisinden bir ruh ile desteklediği kimselerdir. Onları ebedi kalmak üzere içinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Allah onlardan razı, onlar da ondan razı olmuştur. İşte onlar, Allah’tan yana olanlardır. Bilin ki, Allah’tan yana olanlar umduklarına kavuşurlar.” (Mücadele 58/22)

Bütün bu âyetlerden anlaşıldığına göre emir kelimesiyle birlikte zikredilen ruh o emrin içeriğidir. Kadir gecesinde indirilen emirlerden birinin içeriğinin de Kur’ân âyetleri olduğuna göre Kadr suresinin 4. Âyetinin meali şöyle olur:

تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ  وَ (معهم) الرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمْرٍ

O gece melekler, yanlarında o ruh (emir) olduğu halde Rablerinin izniyle her bir emir için inerler.



Kadir gecesinde hakkımızda iyi ölçülerin belirlenmesi için Allah’a çok dua etmeliyiz. İtikâfın Ramazan’da olması ve onun son on gününe tahsis edilmesi de bu tür duaların o günlerde yoğunlaşmasının önemini gösterir. Peygamberimiz her yıl bu günlerde itikâfa girerek bunu yapmıştır. Fecr suresindeki 10 gece Ramazan’daki itikâf gecelerdir.

Sureyi anlamaya çalıştığımızda şüphesiz diye başlıyor, bunda hiçbir şüphe yok ki Kadir gecesinde nazil olan Kur’an’ dır. Tabii ki yaratan yaratılanın fıtratını ve neyi bilip neyi bilmediği bilmektedir, onun için de bizim o gece hakkında hiçbir bilgiye sahip olamayacağımızı söylemektedir. Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğunu beyan eder. Genel olarak o gece yapılan ibadetlerin bin ay yani yaklaşık insanın bir ömründe yapacağı ibadete eşdeğerdir gibi algılanır ve o gece farklı şekillerde ihya edilmektedir. Kur’an’ ın dilinde bin aydan diyip yine 2nci ayetteki “sen ne bileceksin”’e atıfta bulunarak bunun tam manasıyla ne kadar hayırlı olduğunun bilinemeyeceğine temas etmektedir. Bunda çok ça hayır vardır anlamı çıkarılmalıdır, ya da o indirilen Kur’an’ a ve içindeki hükümleri uygulayanların ömürlerini heba etmediklerini söylemektedir. Dördüncü ayetteki ilgili açıklamalar yukarıda verilmiştir.

Kur’an-ı Kerimi anlamak ve yaşamak neden bu kadar önemli? Etrafımıza bakalım, çevremizde neler olup bitiyor, insanlar nelere ilgi duyuyor, kimleri izliyor, kimleri takip ediyor, kimden öğreniyor bunu? Çünkü Allah bu Kur’an-ı Kerim açık seçik anlaşılır olduğundan bahsetmektedir. Öğrenmek için kendi anlayacağınız dilden tertil ederek okumanızdır. Tertil demek yavaş yavaş anlayarak tatbik ederek okumaktır. Ama genelde tembeliz, okumaktan çok bir başkasından dinlemeyi veya seyretmeyi seviyoruz. Bu da doğal olarak sorunlar meydana getirmektedir.

Etrafa baktığımızda çokça Cemaat, Tarikat veya Gruplar vardır ve hatırı sayılır bir mürit topluluğu vardır. Şeyhlerinin ağzından çıkan kesin emirdir. "Allah’a ulaşmak için illaki aracı lazımdır, lakin insan mürşitsiz yapamaz." diyen tarikatları ve cemaatleri incelediğinizde ve şüphesiz Kur’an’ ı okuyunca bu grupların insanlar ne kadar da sıkıntılı olduğunu anlaşılmaktadır.

Din ile ilgili olarak derin araştırmalara dalınca ilk önce Hıristiyanların ve Yahudilerin yanlış din inançlarıyla ilgili araştırmalara dalmıştım. Buradaki yanlışların ortaya çıkarılması ve bu yanlışların anlatılmasını, hakikatin onların papazlarının veya ruhban sınıfının anlattığı gibi olmadığının, sadece Kitabı Mukaddesi okumalarını ve tespit ettiğim yanlışlıkların herkes tarafından kolaylıkla tespitinin mümkün olduğunu anlatan çalışmalar yaptım. Hatta papazlar ve din bilginleriyle konuştum, sorularım karşısında cevapsız ve aciz oluşları çevremizdeki diğer dinleyicilerinin de dikkatlerini çekti. Ancak o kadar çok diğer dinlere yoğunlaştım ki kendi dinimiz İslam’ın içerisindeki yanlış inanışları bulmak konusunda eksiktim. Aslında böyle bir eksikliğin olacağını hiç düşünmemiştim bile. Sağlam değişmeyen ve değişmeyeceğinin teminatı olan Allah’ın kelamı var, nasıl inanış değiştirilebilir. Halbuki diğer dinlerde olduğu gibi bizim dinimiz içerisinde de insanları Kur’an’ dan uzak tutma yoluyla da bu işi başardıklarını tespit ettim. Allah’ın ipi olduğunu bilmeyen kul “şeyhlerin” “gavsların” iplerine tutunmuşlar, İslam toplumunun büyük bir bölümü şirk işine bulaşmış ve buna bulaştığının da farkında değildir. Çünkü "Kur’an’ ı sen mi anlayacaksın", "anlaman için benim kitaplarımı okumalısın", "şu şeyhin veya bu velinin yazılarını okumalısın" gibi sözleri sizlerde işitmişsinizdir. Hatta bazı cemaatler "bize akıllı değil itaatkâr, ne dersek yapacak müritler lazım" demektedirler. Ne kadar Kur’an’ dan uzaklaşırsak işte ayetteki karanlıklar içerisindeki gecede kalmaya devam ederiz, ancak ne kadar Kur’an anlar ve hükümlerini yerine getirirsek o karanlıklardan sabahın aydınlıklarına, yani mahşerde cennete gidecek kurtulmuş olanlardan oluruz.

Benim ilk dönüşümüm geçmiş dönemde yine bir Kur’an ayında olmuştur. Tabii ki bunu istemeniz, kalben istemeniz ve işe koyulmanız gerekmektedir. Allah bizleri hidayete erdirtmek istemektedir, yoksa neden buna nebiler ve kitaplar göndererek biz kullarını uyarsın ki. Hepimizin bu değişimi ve dönüşümü yine Kur’an ayı içerisinde Kur’an’ ı anlamak, yaşamak ve yaşatmak dileğiyle… Hepimize şimdiden hayırlı Ramazanlar olsun, Rabbim tutacağımız Oruçları, yapacağımız sadakaları, vereceğimiz Zekatlarımızı şimdiden kabul etsin. Ayrıca kendi anlayacağımız dilimizden okuyacağımız Kur’an’ ın ruhunun bizleri kuşatmasını temenni ederim. İnşallah Rabbimizin de izni ile hidayete kavuşanlardan olalım… 

Saygılarımla,

Tolga KARAGÖZ

www.analizvakti.com sitesinden alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder