16 Temmuz 2012 Pazartesi

Tarihteki Önemli Osmanlı Kuşatmaları


Bursa Kuşatması 1326
Bursa Kuşatması 1326 yılında Osmanlı Devleti'nin Bizans İmparatorluğu'nun Anadolu'daki önemli şehirlerinden bir olan Bursa'yı almasıyla sonuçlanan kuşatmadır. Osmanlı Beyi Osman Gazi tarafından başlatılan bu kuşatma, hastalığı nedeniyle yerine vekâlet eden oğlu Orhan Bey tarafından şehrin alınmasıyla sonuçlandı. Aynı yıl içinde Osman Gazi ölmüştür. Şehrin alınmasıyla birlikte beyliğin başkenti Bilecik'ten Bursa'ya taşındı.

Kuşatma
Bilecik ve çevresini ele geçiren Osman Bey'in asıl amacı Bursa'yı almaktı. Bu nedenle şehri kuşatma altına aldı. Onun hastalanması üzerine, kuşatmaya oğlu Orhan Bey devam etti. Orhan Bey, Mudanya limanını ve Orhaneli'ni fethederek Bursa'nın Bizans ile bağlantısını kesti. Aralıklarla on yıl süren kuşatma sonunda Bursa teslim oldu. İpek üretiminin merkezi olan Bursa, Osmanlı Devleti'nin başkenti yapıldı. Osmanlıların bu dönemde Sakarya havzası ve Marmara bölgesinde yaptığı fetihlerdeki amacı, batı yönünde ilerleyip Rumeli'ye geçmekti.

İznik Kuşatması 1331

İznik Kuşatması 1328 den 1331'e kadar İznik şehrinin Osmanlı Devleti tarafından kuşatılmasıdır. Pelekanon Muharebesi ile Bizans İmparatorluğu'nun yenen ve şehre yardım gitmesini önleyen Osmanlı Devleti savaştan sonra şehri teslim aldı. Böylece 1097 yılında Selçukluların İznik'teki egemenliğini kaybetmesinden sonra ilk defa bir Türk beyliği İznik'i ele geçirdi.

İzmit Kuşatması 1333
İzmit Kuşatması Osmanlı Devleti'nin Bursa ve İznik'i ele geçirmesinden sonra Bizans İmparatorluğu'nun Anadolu'daki son toprağı olan İzmit'in kuşatılmasının başarılı olması sonucu şehir Osmanlı hâkimiyetine girdi. Böylece Anadolu'daki Bizans hâkimiyeti tamamen sona erdi. Osmanlı Devleti İzmit'in alınmasından sonra Boğazlara kadar ilerledi.
Osmanlı kuvvetleri, İznik'in fethinden bir sene yani 1331 Haziran'ından sonra şehri kuşatmışlarsa da Bizans İmparatoru VI. Andronikos'un yardıma gelmesi üzerine Orhan Bey, İmparatorla anlaşarak kuşatmayı kaldırmıştı. Orhan Bey, bu kuşatmadan altı sene sonra (1337) şehri şiddetli bir şekilde tekrar kuşattı. Bu kuşatma üzerine dışarıdan yardım alamayan şehir, teslim olmak zorunda kaldı. İzmit'in fethi ile Kocaeli Yarımadası'nın tamamı Osmanlıların eline geçmiş oluyordu. Orhan Gazi, İzmit ve havalisinin idaresini oğlu Süleyman Gazi'ye verdi. Süleyman Gazi'nin halka karşı din ve milliyet farkı gözetmeden âdil bir şekilde davranması ve çevrelerinin tamamen Osmanlılar ile kuşatılmış olmasından dolayı civarda bulunan birçok kale (Taraklı Yenicesi, Göynük, Mudurnu) de birer birer teslim oldular. Aynı şekilde İzmit Körfezi'ndeki Gemlik, Armutlu gibi mevkiler de Kara Timurtaş Bey vâsıtasıyla Orhan Bey kuvvetlerinin eline geçti.

Sofya Kuşatması 1385
Lala Şahin Paşa  komutasındaki Osmanlı Devleti tarafından yapılan kuşatmadır. Sofya' nın coğrafi konumu sebebiyle Osmanlıların ele geçirmeyi çok istedikleri bir şehirdi, buranın ele geçirilmesi ile Sırbistan ve Mekedonya ile rahatlıkla temas kurulabilecekti ve 1385 yılında Lala Şahin Paşa Sofya' yı ele geçirdi

Tırnova Kuşatması 1422
1393 İlkbaharında cereyan eden savaş ile Osmanlılar Bulgar Devletini bertaraf etmiştir. 1nci Beyazid' ın oğlu Çelebi tarafından ani bir saldırı ile kalenin dört bir tarafını sardılar ve Trınova' yı ele geçirdiler.

Konstantinopolis Kuşatması 1422
Konstantinopolis'u ilk tam teşekküllü Osmanlı kuşatması, Bizans İmparatoru II. Manuel Palaiologos'un Osmanlı Padişahı I. Mehmet'in 1421 yılında ölümü üzerine Osmanlı Sultanları'nın ardıllık işlerini karıştırmak üzere araya girmesinin bir sonucu olarak 1422 yılında meydana gelmiştir. Bu politika Bizanslı'lar tarafından komşularını zayıflatmak için başarıyla uygulanıyordu.
II. Murat kazanan ardıl olarak ortaya çıktığında, Bizans topraklarına sefere çıktı. Türkler ilk defa 1422 yılındaki kuşatmada "Falconet" adı verilen kısa fakat geniş olan topu kullanarak kendi toplarını edinmişlerdi. İki tarafda teknolojik bakımdan tamamen birbirine eşdi ve Türkler "bombardıman taşlarını almak için" barikat kurmak zorunda kalmışlardı.
Bizans savunucuları savaşı kazandı. Çağdaş Bizans ve Osmanlı geleneği Konstantinopolis'in kurtuluşunu Theotokos tarafından bir mucizevi araya girişe bağladı.
Sonuç
Bizans zaferine rağmen, imparatorluk bu defa ekonomik sorunlarla yüzyüzeydi ve II. Pius Avrupa Krallıklarından top yardımını hibe anlamında ilerletti. Hiçbir yeni top 1422 yılı kuşatmasından sonra Avrupa devletlerinden hediye değildi ve bundan başka Bizans toplarına hiç bir diğer ilerleme yapılmadı. Bundan dolayı, Sonraki Osmanlı lideri, II. Mehmet, 1453 yılında Konstantinopolis'in fethinde daha çok başarılı olacaktı.

Gelenekler 
Geleneksel sonuçlar, (çağdaş Bizans ve Osmanlı raporlarıyla başlayan) kuşatmanın kaldırılmasını şehrin duvarları üzerindeki Theotokos'un hayaletine bağlar. Bu şehri savunanları çokca etkiler. John Kananos kayıtlar şöyle der:
Romalılar, yorgunluktan bitip tükenmelerine rağmen, zıplayıp, sıçradılar ve memnundular… İlahi okuyarak Meryem Ana'yı kalplerinin derinliklerinden yücelterek bağırıyorlardı.
Selanik Kuşatması 1422 - 1430
Osmanlı devletine karşı isyan başlatan Palaiologoi Hanedanlığına karşı Sultan 2nci Murad tarafından şehir öncelikle denizden kuşatılmıştır. Şehri Venediklilere veren Bizanslılar bundan kurtulsalar da Venedikliler bir şehir savunmasının bu denli masraflı olduğunu bilmiyorlardı. 1430 yılına kadar deniz ablukasında kalan şehir Osmanlılar aldılar.

Kocacık Kuşatması 1448
Sultan 2nci Murad tarafından uzun uğraşlar sonunda feth edilmiştir. 80.000 kişilik birlikten 20.000 kişi şehit olmuştur.

İstanbul'un Fethi 1453
İstanbul'un Fethi ya da Avrupa kaynaklarında geçen ismiyle Konstantinopolis'in Düşüşü, 29 Mayıs 1453 tarihinde Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'in, Fatih Sultan Mehmet önderliğindeki Osmanlı ordusu tarafından alınmasıdır. Daha sonra şehir Osmanlı Devleti'ne başkentlik yapmıştır. İstanbul'un fethi ile 1058 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu sona ermiş, Orta Çağ kapanıp Yeni Çağ süreci başlamıştır.

Öncesi
Konstantinopolis, Müslümanlar tarafından ilk olarak Hz.Muhammed'i (SAV) Hicret döneminde evinde misafir eden sahabe Ebu Eyyûb el-Ensarî tarafından 668 - 669 yıllarında kuşatılmıştır. Daha sonra birçok farklı kuşatmaya sahne olan İstanbul, 1204 yılında Haçlılar tarafından kuşatılmış ve 1261 yılına dek Latin İmparatorluğu himayesinde kalmıştır. Kentin 15. yüzyılda Osmanlı topraklarının ortasında kalması, iki kıtayı birleştirmesi ve oldukça gelişmiş bir şehir olması bölgenin Osmanlı'nın eline geçmesi ve başkent olması ihtiyacını getiriyordu. Konstantinopolis, Osmanlılar tarafından ilk olarak Yıldırım Bayezid döneminde kuşatılmıştır. 1390 yılında yapılan kuşatma başarısız olmuş, Ankara Muharebesi'ne dek şehir aralıklarla abluka altında tutulmuştur. II. Mehmed'in tahta geçtiği dönemde, Anadolu'da Ankara Savaşı ile dağılan siyasi birlik toparlanmış, Rumeli'de fetih çalışmaları yeniden başlamıştı. II. Mehmed'in amacı Osmanlı Devleti'ni dünya çapında güçlü bir konuma getirmek, gücüne güç katmaktı. Bu siyasi yol ile önündeki ilk engel Doğu Roma İmparatorluğu ve İstanbul'un Türklerin elinde olmayışıydı. Ayrıca İstanbul, bölgenin en büyük ticaret ve kültür merkezi konumundaydı. Ortodoks Kilisesi'nin merkezinin de İstanbul'da olması, İstanbul'un politik ve dini önemini arttırmaktaydı. II. Mehmed'in hedefi Konstantiniyye'yi fethederek büyük bir İslam şehri yapmaktı.

Hazırlıklar
II. Mehmed, Konstantinopolis'i ele geçirmek için öncelikle deniz yardımının kesilmesi gerektiğini düşünmekteydi. Bu gerekçe ile büyük dedesi Yıldırım Bayezid'in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısında Rumeli Hisarı'nı yaptırdı. Bu hisar, Tuna Nehri ile Karadeniz'den gelecek yardımı önlemenin yanında, Osmanlı Donanması için bir üs konumu üstlenecekti. İstanbul'u kuşatacak ordunun arkasını korumak amacı ile Avrupa'da bir çok stratejik noktaya birlikler gönderildi. Mora Yarımadası kuşatıldı. İstanbul'un yüksek ve kalın surlarını yıkmak amacı ile Edirne'de, devrin önemli mühendisleri Musluhiddin, Saruca Sekban ile Osmanlılar'a sığınan Macar Urban'a toplar döktürüldü. Edirne ve Konstantinopolis arasındaki yol düzenlendi ve topların geçebileceği kaliteye yükseltildi. II. Mehmed'in tasarlamış olduğu aşırtma gülleleri, günümüz ismi ile havan topları yapıldı.

Rumeli Hisarı'nın inşaası
Hisarın inşaatına 15 Nisan 1452'de başlanmıştır. İş bölümü yapılarak her bölümün inşaası bir paşanın denetimine verilmiş, deniz tarafına düşen bölümün inşaasını da II. Mehmed bizzat kendisi üstlenmiştir. Denizden bakıldığında sağ taraftaki kulenin yapımına Saruca Paşa, sol taraftakinin yapımına Zağanos Paşa, kıyıdaki kulenin yapımına da Çandarlı Halil Paşa nezaret etmiştir. Buralardaki kuleler de bu paşaların adlarını taşımaktadır. Hisarın inşaası 31 Ağustos 1452'de tamamlanmıştır. Hisarın yapımında kullanılan keresteler İznik ve Karadeniz Ereğlisi'nden, taşlar ve kireç Anadolu'nun değişik yerlerinden ve spoliler (devşirme parça taş) çevredeki harap Bizans İmparatorluğu yapılarından temin edilmiştir. Hisarın yapımında yaklaşık 300 usta, 700-800 işçi, 200 arabacı, kayıkçı, nakliyeci ve diğer tayfa çalışmıştır.

Bizans'a savaş ilanı
1452 yılında II. Mehmed, Bizans İmparatorluğu'na savaş ilan etti. 28 Haziran 1452'de Rumeli Hisarı'ndan 50.000 kişilik ordu ile hareket etti.İstanbul Surları karşısında çadırlar kuruldu. 31 Ağustos'a kadar ordu İstanbul'da kaldı. Ancak 31 Ağustos'ta Edirne'ye gidildi.

Şahi topların icadı
Edirne'de eski Bizans esiri olan Macar asıllı Urban ve diğer Osmanlı top dökümcüleri Şahi toplarını icat etti. Ünlü tarihçi Joseph von Hammer-Purgstall'a göre Urban, topu yapma konusunda şu sözleri söylemiştir:
"
Konstantiniyye ve hatta Babil surlarını hak ile yeksan edilecek top imal edebilirim. Ben sanatımdan eminim, fakat topun ne kadar mesafeye gideceğini evvelden tahmin edemem."

Dîvân-ı Hümâyûn'un toplanması
1452 yılının sonlarına doğru, II. Mehmed Dîvân-ı Hümâyûn'u topladı. Toplantıya Akşemseddin de katılmıştı. Toplantıda ilk sözü Vezir-î Azam Çandarlı Halil Paşa aldı. Eğer fetih gerçekleşirse, Haçlı seferi başlayacağını belirtti. Ancak Zağanos Paşa, Şahabeddin Paşa, Akşemseddin ve çoğu vezir Çandarlı Halil Paşa'nın görüşüne katılmadı. Sonuç olarak da İstanbul kuşatması gerçekleşti.

Bizans'ın durumu
Bizans İmparatoru XI. Konstantin Palaiologos, Papa V. Nikola'ya iki büyük Hıristiyan mezhebini (Ortodoksluk ve Katolik) birleştirmek için başvurdu. Konstantinopolis'in nüfusu da hızla azalıyordu. 1450 yılında 70.000 ile 80.000 arasında olduğu tahmin edilen nüfus henüz kuşatmadan önce 36.000 oluyordu. Papa V. Nikola ise aslen Rum olan ve eskiden Rusya Başpiskopos'u olan Polonya Kardinali İzidor adındaki zatı gönderdi. İzidor, Ayasofya'da Katolik usulüne uygun bir ayin düzenledi. İstanbul halkının bir kısmı ise bu durumu kabullenemeyerek:
"Konstantinopolis'te Latin serpuşu görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederim!"
diyorlardı. Papa V. Nikola'dan Bizans'a 3 kadırga ve 200 asker, savaş gereçleri ve gıda maddeleri geldi. 30 geminin de vaadi bildirildi. Sakız Adası'nda bulunan Cenevizliler'den 2 gemi ile 700 asker, Galata'daki Cenevizliler'den de 2 gemi ve 300 asker, İspanya ve adalardan da bazı kuvvetler gelmişti. Cenova'dan da Cenevizliler'in teklifi üzerine 500 asker ile 1 gemi gelmişti. Ücretli Türk askeri ise nadiren bulunuyordu. En önemlisi ise Ceneviz'deki Giustiniani ailesinden Giovanni Giustiniani 700 askeri ile yardım ediyordu. Eğer, Osmanlılar yenilirse Limni Adası'na düka tayin edebilme hakkına sahip olacaktı. Toplamında ise 20.000 asker Bizans'ı koruyordu. Gıda durumu ise genellikle Mora Despotluğu ve Sakız Adası'ndan karşılanıyordu. Bizans, ayrıca İstanbul Surları'na ve Galata'dan Sarayburnu'na çekilen zincirlere çok güveniyorlardı.

Edirne'den Konstantinopolis'e hareket
II. Mehmed, Şubat 1453'de, dökülen iri topların İstanbul önlerine götürülmesini emretti. 60 mandanın çektiği topun iki tarafında ikiyüzer asker yürüyor; kaymaması için çaba sarfediliyordu. Karaca Paşa komutasındaki 10.000 kişilik ordu İstanbul yakınındaki Vize, Silivri ve Ayestefanos kalelerini kuşattı. Nisan ayına gelindiğinde II. Mehmed, eyalet ve sancaklara orduya katılmaları için haber gönderdi. 5 Nisan 1453'de Osmanlı Ordusu, II. Mehmed'in komutasında İstanbul'a hareket etti. Asker sayısı 150.000 ile 200.000 arasında değişiyordu. Ayrıca, önemli hocalardan Akşemseddin, Akbıyık ve Molla Gürani de orduda bulunuyordu. 6 Nisan 1453'de 10.000 sipahi Maltepe civarını tuttu. II. Mehmed de Anadolu ve Haliç'i tutmuştu. Zağanos Paşa da Beyoğlu'nu fethetti, Galata üzerine yürüdü. Aynı gün padişah, Veli Mahmud Paşa'yı elçi olarak imparatora gönderdi. Ama barış teklifi kabul edilmedi.

Kuşatma süreci
II. Mehmet hazırlıklarını tamamladıktan sonra Bizans kralına elçi göndererek şehrin teslim edilmesini istedi. Red cevabı üzerine 6 Nisan 1453 tarihinde İstanbul kuşatmasına başlandı. Osmanlı Ordusu kenti karadan ve denizden kuşatma altına aldı. Osmanlı Ordusu surlarda gedikler açtıkça Bizanslılar surları yeniliyor, Türklerin şehre girişine izin vermiyordu. Osmanlı Donanmasının da Bizans'a yardıma gelen Ceneviz ve Venedik gemilerine engel olamaması savaşın seyrini değiştirmeye başladı. Haliç ile Karaköy arasına çekilen zincirden ötürü Osmanlı donanmasının Haliç'e girememesi savaşın seyrini Osmanlı aleyhine çeviriyordu. Bu gelişmeleri üzerine Fatih Sultan Mehmet 21 Nisan'ı 22 Nisan'a bağlayan gece 72 parça kadırganın karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesi emrini verdi. Dolmabahçe üzerinden Haliç'e indirilen gemilerle savaşın seyri değişmeye başladı.

Kuşatmanın başlaması
Rumen) başladı. 12 Nisan'da sürekli bombardıman başladı. 17-18 Nisan'da ise Prens Adaları Baltaoğlu Süleyman Paşa tarafından fethedildi. 20 Nisan'da Bizans'a yardıma gelen 5 tane Rum ve Latin gemisi Osmanlı donanması'nı geçerek Haliç'e girdi. Bu olay, Baltaoğlu Süleyman Paşa'nın azline sebep oldu. Kaptan-ı Derya Hamza Bey oldu. (1456'ya kadar) Sultan Mehmet ve kumandanlar tarafından donanmanın nasıl Haliç'i aşabileceği görüşülmeye başlandı.

Gemilerin karadan Haliç'e indirilmesi
II. Mehmed, donanmanın karadan yürütülüp Haliç'e indirilebileceğni belirtti. Birçok vezir ve paşa bu duruma tepki gösterdi. Sultan görüşlere tepki göstererek:
Biz Peygamber müjdesini gerçekleştirmeye geldik. Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed Han'ız. Allah'ın izni ve yardımı ile imkansızı mümkün yaparız. Davranın, amele bulun, usta bulun! Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına doğru geniş bir yol açın. Yol boyunca kızakları döşeyin. Cenevizliler'den yağ alıp kızakları yağlayın. Amma çok gizli tutun. Bizans bu durumu fark etmemeli.
dedi.
Bunun üzerine 67 (veya 72) parçalık donanmanın Haliç'e indirilmesi kararlaştırıldı. Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına uzanan bir yol yapıldı. Kızaklar döşenip, yağlandı. Gemilerin altına konacak arabalar hazırlandı. Çok sayıda manda ve öküz sağlandı. Cenevizli casuslar ise yoğun çalışmayı görüyor, ama kestiremiyorlardı. Bu sırada Molla Gürani, yanında talebeleriyle geldi. Molla Gürani, fethin Sultan Mehmet'e gerçekleşeceğini belirterek:
Hünkarım, fetih size nasip olacaktır. Sakın vazgeçmeyin. Müritlerimle geldim. Kefenlerimiz boynumuzdadır. Ölene kadar fetih yolunda yürümeye andımız var.
dedi.
Bir gece içerisinde donanma Haliç'e indirildi. 22 Nisan'da donanma Haliç'ten ateşe başladı. Bizans Başkumandanı olan Giovanni Giustinianiise, donanmanın Haliç'e indirilmesine inanamıyordu. Ayrıca, bu sırada İstanbul'a padişahın emri ile Zağanos Paşa tarafından köprü yapıldı.

Şahi toplarının icadı
II. Mehmed, Konstantinopolis'i almak istiyordu, fakat bu hiç de kolay olmayacaktı. Ancak II. Mehmed'in tutkusu büyüktü ve bu tutku dehası ve zekasıyla birleşince Şahi toplarını döktürdü. Bu topları Macar asıllı olan Urban Usta dökmüştür. Bu top kuşatma esnasında Bizans Surları'nda gedikler açmıştır.

Bizans elçileriyle görüşme
II. Mehmed'e Bizans İmparatoru tarafından elçiler gönderildi. İmparator teklifte bulunarak:
Kuşatma kaldırılırsa padişahın istediği kadar vergi vermeye hazırım. Konstantinopolis surlarına kadar olan bütün topraklar da kendilerinin olsun. Ayrıca şehrin güvenliğinden sorumlu, padişah tarafından tayinine hazırım.
dedi.
Ancak Sultan bu teklifi kabul etmeyerek:
Efendinize söyleyin, direnmeyi bırakıp şehri teslim etsin. Bunu yaparsa Mora'nın hakimiyetini kendisine ihsan edeceğiz. Razı olmazsa şehre zorla gireceğiz! Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed Han olarak peygamber müjdesi peşindeyiz.
dedi.

Meryem tasvirinin yere düşmesi
25 Mayıs günü, Meryem'in tasvirinin Konstantinopolis'te dolaştırılacağı bildirildi. 26 Mayıs Cumartesi günü de Meryem'in tasviri şehir boyu dolaştırılmaya başladı. Eğrikapı'ya girerken tasvir yüz üstü yere düştü. Hıristiyanlar korkuya kapıldı. O sırada ani bir fırtına koptu, sağanak yağmur başladı. Halk bu olayı kötüye yorarak:
Meryem Ana da Osmanlılar'dan yana! Artık şehrimizi korumuyor.
dediler.

Fetih sonlanıyor
Osmanlı Donanması'nın Haliç'e indirilmesi ile birlikte savaşın seyri Osmanlılar'a döndü. İstanbul'a 19 Nisan, 6 Mayıs ve 12 Mayıs'ta büyük hücumlar düzenlendi fakat şehir ele geçirilmedi. Kuşatma oldukça uzun sürmüş, Osmanlı askerleri moral ve fizikî açıdan kötü duruma düşmüştü. Bu gelişmeler üzerine II. Mehmed, 29 Mayıs'ta büyük taaruz için emir verdi. 29 Mayıs'ta günün ilk ışıkları ile başlayan taaruz sonucu, Ulubatlı Hasan'ın Bizans surlarına çıkarak Osmanlı sancağını dikmesi ile Osmanlı ordusu moral kazandı ve savaşa topyekün karşılık verdi. Açılan gediklerin kapatılamaması ve Osmanlı ordusunun topyekün saldırısı karşısında Konstantinopolis, 29 Mayıs 1453 Salı günü II. Mehmed'in önderliğindeki Osmanlı birliklerine teslim oldu. Konstantinopolis'in alınması ile birlikte topların deldiği surlardan içeri giren II. Mehmed, halkın sevgi gösterisi ile karşılandı. Bu fetihten sonra II. Mehmed, Fatih unvanını aldı ve Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başladı.

Son gece ve fetih
II. Mehmed, 28 Mayıs'ı 29 Mayıs'a bağlayan gece Akşemseddin'e Konstantinopolis hakkındaki görüşlerini öğrenmek için Ahmet Paşa'yı gönderdi. Akşemseddin ise şehrin yarın fethedileceğini söyledi. Konstantinopolis'te ise XI. Konstantin, Ayasofya'dan çıkınca, atına binip askeri mevkileri dolaştı. Halkı ve askerleri heyecandıracak konuşmalar yaptı. Osmanlı tarafının kesin hücuma kalkacağı Galata'daki Cenevizliler ile Osmanlı Rumları tarafından XI. Konstantin'e bildirilmişti. II. Mehmed ise 29 Mayıs günü şehrin fethedileceğini belirterek:
"
Ya ben Bizans'ı alırım, ya da Bizans beni!"
demişti.

29 Mayıs sabahı, namazını kıldıktan sonra atına binen II. Mehmed, maiyetiyle birlikte ön safa geldi. Verilen emirle toplar ateşlendi. Osmanlı Ordusu hücuma başladı. Lağımcılar kaleyi patlatmaya çalışırken, Bizans askeri de kaynar katranları surların üzerinden Osmanlı askerlerine döküyordu. Padişah ise Topkapı önlerinde demir topuz ile savaşıyordu. bu sırada Giovanni Giustiniani ağır yaralandı. Konstantin'den tedavi için izin istediği zaman Konstantin:
Yaranız ağır değildir; bununla beraber, buradan nasıl çıkacaksınız?
diye sordu. Giovanni ise:
Cenab-ı Hakk'ın Türklere açmış olduğu yolu takip edeceğim.
dedi. Ardından da Galata'ya sığındı ve orada öldü.


700 kişilik birliğiyle gelen Giovanni, bölgeyi terk edince Bizans ordusu iyice bozulmaya başladı. Ulubatlı Hasan adlı bir yeniçeri ise 30 arkadaşı ile kaleye tırmanıyordu. Bizanslılar sekizini ok ve top atışlarıyla vurmuş ise de 22 kişi surlara tırmandı ama kısa sürede ok ve top atışlarında yaralandı. Ulubatlı Hasan ise sancağı kaleye dikti. Ancak ok darbeleri ve açılan ateşlerle orada vefat etti. Söylediği son söz ise:
"Allah'ım bu sancağı buradan indirme!"
idi.

Bir Yeniçeri müfrezesi Ulubatlı Hasan'ın naaşını II. Mehmed'in huzuruna getirir. Padişah, cenazeyi gözlerinden öperek:
Eğer Sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim!
demiştir.

Bu sırada imparator öldü. İmparatorun ölümü ile ilgili çeşitli rivayetler vardır. Aynı zamanda veliahtlardan Kantakuzen de ölmüştü. Şehzade Orhan ise intihar etmişti. Bu sırada II. Mehmed, Topkapı'dan şehre girdi. Böylece şehir fethedildi. II. Mehmed, Fatih ünvanını aldı. Bu sırada Giritli askerler bahçede halen çatışma içindeydi. Fatih bunları görünce, silahlarıyla beraber Girit'e dönmelerine izin vermiştir. Daha sonra Bizans Patriği'ni telkin ederek:
Ben Sultan Mehmed, sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki, bugünden itibaren ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız.
dedi ve sancağı burçlarda gördüğüne sevinerek:
Aciz, fakir kulun Mehmed'e bu günleri gösterdiğin için sana şükürler olsun Rabbim!
dedi. Konstantinopolis halkının bir kısmı ise hala umutluydu. Çünkü Çemberlitaş Sütunu inançlarına göre Türklerin şehre girmesini önleyecekti. Ancak Çemberlitaş da geçildi ve Ayasofya'ya varıldı. Camii'ye çevrilmesi emri verildi.

Çandarlı Halil Paşa'nın idamı 
Çandarlı ailesi öteden beri Osmanlı Devleti'ne büyük hizmetler vermişti. Ancak, Çandarlı Halil Paşa'nın Bizans ile uzlaştığı söylentileri yayılıyordu. Ayrıca Çandarlı Halil Paşa'nın kuşatma sırasında "Kuşatmanın Kaldırılması" yolunda teklifleri de olmuştu. Fatih, o zaman için olayın üzerine yürümemişti. Bizans'ın son megadükü Lukas Notaras'a niye bu kadar direndiklerini sorduklarında da:
Çandarlı imparatorumuzdan gizlice dayanmasını istemişti.
demesi üzerine soruşturma büyüdü. Ve Çandarlı önce tutuklanıp, sonra da 10 Temmuz 1453'te idam edildi. Edirne'deki idamına kadar, Yedikule Zindanları'na kapatıldı. Çandarlı Halil Paşa, ilk günler bir başvezirin ağırlığına yakışır şekilde zindandaki hücresinde ağırlandı. Son ana kadar idam edileceğine inanmamakta direndi, çünkü kendisinden önce idam edilmiş başka bir vezir yoktu. Üstelik ailesi, kısa aralıklarla tam 154 yıldır iktidardaydı.
İdamından önce gözlerine mil çekilirken, cellat:
- Padişahın yüzüne dik bakanların akıbeti işte budur.
dediğinde,
- Zağanos'un bayramı olsun, ahrette iki elim yakasındadır.
diye mukabele etmeyi başardı.
Gerçekten de zindanda bulunduğu bir buçuk ay boyunca, Zağanos Paşa, aleni olarak Çandarlı ve etrafındaki tüm Türk beylerinin hain oldukları propagandasını başarıyla yaymış, kilit noktalardaki diğer Türk paşaları ve beylerini de benzer akıbetlere sürüklemişti. Çandarlı'nın 120.000 dükalık hazinesi ve tüm mal varlığı müsadere edildi. Böylelikle, Osmanlı devletinde devşirmelerin hakimiyet kuracağı dönem açılmış oldu. Sadrazamlığa Veli Mahmud Paşa getirildi.

Fethin Avrupa'daki yankıları
İstanbul'un fethi Avrupa'da büyük yankı uyandırdı. Başta Vatikan ve Sırbistan Prensliği sıranın kendilerine geldiğini düşünmekteydi. Papa'nın önderliğinde bir Haçlı Ordusu toplanmak istendiyse de, Avrupa'nın o dönemki iç siyaset karışıklıklarından ötürü bu gerçekleştirilemedi. Yunanlar, Bizans'ın mirasçısı olduklarını iddia ettiler, bu iddialar üzerine Bizans'ın yaşayan son prensleri Mora Yarımadası'nda, Fatih'in emri ile öldürüldü. İstanbul'un fethi ile bir çok bilimadamının İstanbul'dan Avrupa'ya kaçarak rönesans hareketini başlatmışlardır.

Belgrad Kuşatması 1456
Belgrad Kuşatması, 1456 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun Macaristan Krallığı'nın elinde olan Belgrad'ı 2. kez ele geçirme girişimidir. İlk kuşatma Osmanlı sultanı I. Murat tarafından gerçekleştirilmiştir.

Savaş öncesi 
Sırpların başkenti olan Belgrad, Osmanlı baskısı nedeniyle 15. yüzyıl başlarında Macarlara bırakılmıştı. Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet 1453'te İstanbul'un fethinden sonra, Macaristan Krallığı'nı hükmü altına almak için güçlerini toplamaktaydı. Öncelikli hedefi Belgrad (eski Macarca Nándorfehérvár) şehrinin sınır kalesiydi (Macarca végvár). Önceki yirmi yıllık süreçte Osmanlı ile birçok savaşta bulunmuş, Valak soyundan soylu ve savaşçı lider olan János Hunyadi, saldırıyı bekliyordu.

Kuşatma
Kuşatma, sonunda büyük bir savaşa dönüştü. Hunyadi'nin komutasındaki ani karşı saldırı ile Osmanlı kampını istila etmesi sonucunda, yaralanan Fatih Sultan Mehmet kuşatmayı kaldırmak ve geri dönmek zorunda kaldı. Bu arada Macar kampındaki vebaya yakalanan János Hunyadi, savaştan üç hafta sonra öldü.

Sonuçları
Belgrad kuşatması "Hristiyanlığın kaderini belirlemiştir". Papa III. Callixtus'un emriyle bu galibiyeti anmak için başlatılan öğle çanının çalınması, Hıristiyan dünyasında halen kullanılmaktadır.

Akçahisar Kuşatması 1478
Önceden 3 kere kuşatılıp alınamayan kaleyi II. Mehmet tekrardan kuşattı. Açlık, malzeme eksikliği ve demoralize olmuş halk II.Mehmet'in eğer kaleyi teslim ederseniz öldürülmeyeceksiniz teklifi ile kaleyi teslim etmişler. Böylelikle kale 4ncü seferinde Osmanlı kontrolüne geçmiş oluyor.

Rodos Kuşatması 1480
1480 yılında Osmanlı birliklerinin Hospitaller Şovalyelerinin savunduğu Rodos' ta geçmiştir.

Sayıları 10.000 ila 15.000 arasındaki Osmanlı birlikleri, 500 den fazla şovalye, 2000 den fazla asker ile Hospitaller birlikleri savunmadaydı. Osmanlı'ya Gedik Ahmed Paşa ve  Mesih Paşa komuta etmekteyken, Hospitallere ise Pierre d'Aubusson ve Antoine d'Aubusson komuta etmekteydiler. 

Osmanlı birlikleri kuşatmada başarısız olmuş ve II. Mehmet ' in emri ile kuşatma kaldırılmıştır. Yeni hedef Otronto' dur.

Otronto Kuşatması 1481
Otranto Seferi, 1480 yılında Osmanlı seferiyle başlayıp 1481 yılında biten sefer.
Savaş öncesi
II. Mehmet, Arnavutluk'u feth etmek amacıyla birçok akıncı birliği gönderdi. Akıncılar Dalmaçya kıyılarını geçip akınlarını yoğunlaştırdıkça Adriyatik denizinin karşı yakasında, İtalya'da korku baş gösterdi. Osmanlılar karşıda yangın çıkardıkça Venedik San Marko kilisesi alarm çanlarını çalıyordu. Akıncılar daha 1477'de İtalya'nın kuzeybatısındaki Friuli'ye girerek bazı yerleşim birimlerini yağmaladılar. Fakat ertesi sene daha büyük kuvvetlerle gelen başıbozuklar ülkede büyük bir paniğe neden oldu. Bunun üzerine Venedikliler Osmanlı-Venedik Antlaşması (1479) istemek zorunda kaldı.

Osmanlı tehlikesini bertaraf eden Venedik Cumhuriyeti, Katolik Ferdinand adıyla ün yapmış İspanya kralıyla da savaşıyordu ki Napoli kralı Ferdinand da bu savaşta İspanya'yı destekliyordu. Napoli'ye gaile çıkarmak isteyen Venedik, İstanbul'a Sebastiyano Giritti adında bir elçi yollar. Elçi, Puy ve Kalabra 'nın büyük şehirlerinin Doğu Roma İmparatorluğu'na ait olarak Yunan göçmenler tarafından kurulmuş olması dolayısıyla Mora ve Bizans fatihinin bu şehirleri kendi malı olarak isteme hakkı olduğuna Sultan II. Mehmet'i ikna eder. Napoli Krallığı'nın, Osmanlı ile varolan ittifak anlaşmasını bozarak Türk kuşatması altındaki Rodos Şövalyelerine yardım göndermesini de göz önüne alan padişah, Gedik Ahmet Paşa'ya donanmasını hemen yukarı Arnavutluk sahilinden Avlonya limanına götürmesini ve oradan asker alarak Puy kıyılarına çıkmasını emreder.

Sefer
100 gemiden oluşan Osmanlı donanması 28 Temmuz 1480 tarihinde Otranto limanına demir attı. Karaya çıkma yeri olarak ilk Brindisi düşünüldüyse de kıyı savunması olmadığı için Otranto tercih edildi. Sipahiler hemen şehri kuşattı, şehir direnmek istedi fakat fazla dayanamadan 11 Ağustos'ta fetholundu. Türkler şehre yerleştikten sonra Brindisi, Lecce, Taranto yönünde hamleler yapsalar da Napoli'den gelen büyük kuvvetler tarafından püskürtüldüler. Sultan ileriki zamanlardaki fetihler için Otranto'yu bir üs olarak kullanmak istiyordu fakat halkın büyük kısmı şehirden firar etti. Halk, şehre dönmeyi ve Türklere yiyecek ikmali yapmayı reddediyordu. Sonuçta Osmanlılar, kuvvetlerin çok büyük bir kısmını İtalya'dan çekerek şehirde, denizyoluyla beslenebilecek küçük bir garnizon bıraktı. Sultanın bir ordunun başında bizzat İtalya'ya geleceği söylentileri dolaşıyordu. Türk istilası korkusu öyle bir hal aldı ki Papa Fransa'daki Avignon'a kaçmayı bile düşündü. Ama bunu yapmak yerine Cenova,İspanya, Portekiz gibi çeşitli yerlerden yardım temin etti.

Çekiliş
II. Mehmet'in 3 Mayıs 1481'deki ölümü ve II.Bayezid'in, Cem Sultan vakası yüzünden pasif bir siyaset izlemek durumunda kalması sebebiyle Osmanlı Devleti İtalya Seferine gereken önemi verememiş ve bölgeyi boşaltmak zorunda kalmıştır.

Kahire Kuşatması 1517
I.Selim'e hem Mercidabık (1516) hem de Ridaniye (1517) yılında yenilen Memlüklerin son kalesi Kahire kalmıştı. I.Selim şehir önüne gelip hemen kuşatma yapmadı, çünkü şehirde Kansu gavri' nin yeğeni sultan Tomanbay ve şehrin ileri gelenlerinden Kayıtbay bulunmaktaydı. Bunların yakalanması Sultan I.Selim özel birliklerini gönderdi. 26 Ocak - 3 Şubat 1517 yılları arasında şehirde şiddetli çatışmalar yaşandı, çatışma sonundan Sultan I.Selim şehre girerek Zafernamesini tüm ilgili yerlere göndererek Kahire' nin Osmanlı topraklarına katıldığını duyurdu.


Rodos Kuşatması 1522
Osmanlı Padişahı I. Süleyman'ın, 1522 yılında bir donanma göndererek Rodos'u topraklarına katması olayıdır. Rodos'u daha önce II. Mehmet'in orduları kuşatmış lakin alamamıştır. I. Selim'in de kuşatmaya genelde olumsuz baktığı tarihçilerce bildirilir. Rodos'u almadan, Suriye ve Mısır’ı idare etmenin imkânsız olduğunu düşünen. Süleyman, Belgrat’ı fethettikten sonra (1521), Rodos’a yönelmiştir. Rodos Kalesi beş ay kadar direnmesine rağmen, teslim olmak zorunda kaldı. Rodos'la beraber on iki ada ve Bodrum Kalesi de teslim olmuştur. Rodos'un fethi ile Rodos'taki Hospitalier Şövalyeleri Malta'ya sığınmıştır. Osmanlıların Akdeniz'de güvenliği sağlaması kolaylaşmıştır. Fetihten sonra Türk nüfusu yerleştirilerek Cezayir-i Bahr-i Sefid (Akdeniz Adaları) eyaletine bağlanmıştır. Sancakbeyi olarak Mehmed Bey tayin edildi.

Cezayir Kuşatması 1529
Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki birlikler İspanya İmparatorluğunun kontrolündeki şehri 1529 yılında feth etmişlerdir. Ocak 1529 yılında Osmanlı İmparatorluğu Habsburg hanedanlığından Ferdinand' a savaş ilan ettikten sonra Barbaros' a destek verdi. Barbaros Osmanlı' dan 2.000 yeniçeri, top ve teknik destek aldı. Ardından Cezayir'e giderek buranın halkından da destek aldı. Ardından 22 gün sürecek top ateşi ile Cezayir kuşatıldı. 22 gün sonunda İspanyol' lar şehri teslim ettiler.


I. Viyana Kuşatması 1529
I. Viyana Kuşatması, 27 Eylül-16 Ekim 1529 tarihlerinde Avusturya Arşidüklüğü'nün başkenti Viyana'nın I. Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından kuşatılmasıdır. Başarısız olan kuşatma sonucunda kale alınamamış veOsmanlı ordusu İstanbul'a geri dönmüştür.

Kuşatmanın nedenleri
Mohaç Savaşı (1526) sonrasında Budin'in Osmanlı Devleti tarafından ele geçirilmesinin ardından, savaşa katılmamış olan Erdel voyvodası János Szapolyai Macar kralı olarak taç giymişti. Kanunî Sultan Süleyman 16 Ekim 1526'da Macaristan tacını Szapolyai'ye veren târihî fermanını imzaladi. Mohaç Savaşı (1526) öncesinde kral II. Lajos dolayısıyla Macaristan ile bağlantılı olan, ancak savaş sonrasında Osmanlı ordularının girmediği Bohemya, Moravya, Slovakya ve Silezya gibi ülke ve bölgeler ise, II. Lajos'un karısının ve Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlken'in kardeşi olan Avusturya arşidükü Ferdinand'da kaldı. Kanunî Sultan Süleyman İstanbul'a döndükten sonra harekete geçen Ferdinand, Pressburg'da Osmanlılara karşı olan asillerden teşekkül ettirilmiş bir diyet meclisi toplayarak kendini Macaristan ve Bohemya kralı ilan ettirdi. Bu olay, Macaristan'da egemenlik için Osmanlı-Avusturya rekabetini başlattı. Kanunî Sultan Süleyman, Mohaç zaferi sonrasında fethedilen geniş Macar topraklarının Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu ile bağlantılı bir hükümdarın eline geçmesine müsâde edemezdi. Bu durum, bölgedeki güçler dengesinin Osmanlı Devleti aleyhine bozulmasına yol açabilirdi.

Ağabeyi Habsburg İmparatoru Şarlken'in de desteğini alan Ferdinand, Osmanlı ordusu geri döndükten sonra saldırıya geçti ve Tokaj Meydan Muharebesinde Szapolyai'yi yenerek Budin'i ele geçirdi. Lehistan'a kaçan Szapolyai Osmanlı Devleti'nden yardım istedi. Kanunî Sultan Süleyman sefer hazırlıklarıyla meşgulken, Macaristan'dan fethedilen arazinin geri verilmesi karşılığında barış yapmak isteğiyle Ferdinand'ın elçileri geldi. Fakat Habsburgları Macaristan'dan çıkarmak, Ferdinand'a gözdağı vermek, Habsburg ordusunu yakalayıp yok etmeyi amaçlayan Kanunî Sultan Süleyman, o zamanın âdetleri gereği elçileri tevkif ettirdi. Hazırlıklarını tamamladıktan sonra serbest bırakıp savaş için yola çıktığı haberiyle Ferdinand'a gönderdi.

10 Mayıs 1529'da İstanbul'dan yola çıkan Kanuni Sultan Süleyman 20 Haziran'da Sofya'ya ve 18 Agustos'da Mohaç ovasına ulaştı. Szapolyai de 6.000 Macar askeri ile orduya katıldı ve burada padişahın elini öptü. Eylül'de Budin'i kuşatan Kanuni Sultan Süleyman, teslim teklifinin reddedilmesi üzerine şiddetli bir muhasara savaşına başladı. 8 Eylül'de Budin kalesinin kapılarından biri ele geçirilip genel hücum başlatılınca, ümit kalmadığını anlayan müdâfiler, hayatlarına dokunulmamak şartıyla kaleyi teslim ettiler. Kısa zamanda gösterilen bu muvaffakiyet karşısında, Osmanli hâkimiyetine daha fazla karşı duramayacağını anlayan Boğdan voyvodasi IV. Petru Rareş de ordugâha gelerek bir tâbiiyyet antlaşması imzaladı. Elbasan sancakbeyi Hasan Bey'i Budin'de muhafız bırakan Kanunî, 12 Eylül'de Macar taht şehrinden ayrılıp Viyana üzerine yürüdü. Bu arada Ferdinand'in adamları tarafından kaçırılmak üzereyken İzvornik sancakbeyi Sultanzâde Bâli Bey'in ele geçirdigi Macar kraliyet tacı, yeniçeri sekbanbaşısı tarafından Szapolyai'ye giydirildi. Budin kalesinin fethinden sonra Osmanlı Ordusu Avusturya üzerine yürüdü.

Kuşatma
Kanunî Sultan Süleyman, 22 Eylül'de Avusturya sınırını geçti. Ertesi gün Bâli Bey'in kardeşi Semendire sancakbeyi Sultanzâde Mehmed Bey, Alman öncü kuvvetlerinin büyük bir kısmını Viyana'nın on beş kilometre güneydoğusundaki Bruck kasabası yakınlarında imha etti. Esir edilen Alman kuvvetleri komutanı Christophe Von Zedlitz ve altı general Sultan'a gönderildi. 27 Eylül'de Viyana önlerine gelen ordu, Avusturya Arşidüklüğü'nün başkentini kuşatmaya başladı.
Kanunî Sultan Süleyman, 120.000 kişilik bir orduyla Budin'den ayrılıp Viyana üzerine yürüdüğü haberi duyulunca, sâdece Avusturya ve Almanya'da değil, bütün Avrupa'da bir korku başlamış, Osmanlı ilerlemesi karşısında, o sırada had safhada olan mezhep mücâdeleleri bile bir tarafa bırakılarak, Viyana'ya yardım seferi başlatılmış ve Avrupa'nın her yerinden muhtelif milletlere mensup yardım kuvveti gelmeye başlamıştı. Kuşatmadan biraz evvel bu kuvvetlerin büyük bir kısmı kaleye yerleşmişti. Ferdinand şehri terk ederek kaçmış, yerine ihtiyar ve tecrübeli bir asker olan Kont Nicolos Von Salm'i kale komutanı olarak bırakmıştı. Savunma hazırlıklarına baslayan Kont Salm de, Türk ordusu gelmeden Viyana yakınlarındaki mahalleleri tamamen yakıp yıkmış, birinci istihkâm hattından yirmi adım içerde ikinci bir istihkâm inşâ etmiş, Tuna sahillerine kazıklar diktirerek müdâfaa için gerekli tedbirleri almıştı. Osmanli humbaracılarının yakıcı tesirlerinden korunmak için evlerin ahşap çatılarını yıktırmış, top güllelerinin tesirini azaltmak için de, sokakların kaldırımlarını söktürmüştü. Ayrıca iki ay yetecek kadar erzak temin edip, şehirdeki sivil halkı dışarı çıkarmıştı.
Kaleyi muhasaraya başlayan Kanunî Sultan Süleyman, on yedi gün boyunca döverek, şehrin surlarını iyice tahrip etmişti. Bu sırada bir Osmanlı güllesinin isâbetiyle kale komutanı Kont Salm de ölmüştü. Bununla birlikte kuşatma uzuyor; kış aylarının tahrip edici etkisi ve beklenen top mühimmatının gecikmesi Osmanlı ordusu için kuşatma şartlarını zorlaştırıyordu. Çevreden aldığı istihbaratlar sonunda Viyana'ya yüz elli kilometre uzaktaki Linz'de bir Alman ordusunun toplandığı anlaşılınca, Kanunî, orduya muhasarayı kaldırma emrini verdi. Aynı zamanda çeşitli beyler kumandasındaki akıncı kuvvetlerini akına göndererek, Avusturya, Güney Almanya (Bavyera), Moravya, Bohemya, Yukarı Macaristan (şimdiki Slovakya), Silezya ve Slovenya gibi Habsburg'lara bağlı ülkelerde saldırılar düzenletti. 16 Ekim'de Viyana önlerinden hareket eden ordu-yı hümâyûn, 25 Ekim'de Budin'e, 16 Aralık'ta da İstanbul'a döndü.

Güns Kuşatması 1532
Güns Kuşatması veya diğer adıyla Kőszeg Savaşı', Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya Arşidüklüğü arasında yapılmıştır.

Avusturya Saldırısı
I. Süleyman'ın Viyana'yı 1529'da kuşatması sonucu Ferdinand 1530'da güç gösterisi yapmak için bir karşı saldırı gerçekleştirdi. I. Süleyman'ın 60.000 kişi civarındaki güçlü ordusuna karşı yürüdü. Tuna Irmağı yakınlarına kadar ele geçirerek yürüyen Ferdinand saldırı için hazırlıkları tam olarak bitirdi. Stratejik yerleri ele geçirdi.

Kőszeg Kuşatması
1532'de 60.000 kişi civarındaki ordusu Viyana'yı kuşattı. Ferdinand 700 asker dışındaki tüm askerlerini geri çekti. 700 askeri Köszeg'i savunması için bırakmıştı. I. Süleyman kaleyi 700 kişinin savunduğunu öğrenince bir bölüm askerini kaleye doğru saldırttı. Ancak başarılı bir savunma sonucu kale alınamadı. Bu da Osmanlı İmparatorluğu için bir yenilgi oldu. Kaleyi Ağustos'a kadar kuşatmasına rağmen başarı alamayan bir bölüm Osmanlı birlikleri Ağustos yağmurları ile kuşatmayı kaldırdı.

Barış ve Savaş
Ferdinand ve I. Süleyman arasında bir anlaşma imzalandı. O anki sınırlar korunuldu ve Macaristan yine de Osmanlı hakimiyeti altında kaldı.

Osijek Kuşatması
Bu anlaşma Yanoş Zapolya'yı tatmin etmedi. Ferdinand sınırlara birlik sevkiyatına başladı. Ancak Osmanlıların güçlü ordusu karşısında geri çekildiler. Kuşatma uzun sürmedi ve iki taraftanda çok kayıp verilmedi. Daha sonra içerisinde Avusturya (Habsburg) donanmasıda bulunan Haçlı donanması Preveze'de Osmanlılara yenilince I. Ferdinand Osmanlı'ya hiç yanaşmadı. Osmanlılar daha sonra Tuna Nehri'ni de ele geçirdi.

I. Süleyman'ın Seferi 
1543 Nisan'ında I. Süleyman Macaristan üzerine yeni bir sefer düzenledi. I. Süleyman, Macaristan'da kalan son kale olan Eger (Eğri) Kalesi'ni almak istedi. Eger Kalesi şimdiki Köszeg bölgesinde olduğundan Köszeg savaşı denilmektedir. Eger tüm çabalara rağmen alınamadı ve bu Avusturya zaferi Avrupa'da büyük sevinçle karşılandı. Böylelikle Osmanlı İmparatorluğu'nun son Macaristan seferi'de son buldu.


Tunus Kuşatması 1534
16 Ağustos 1534 yılında Barbaros Hayreddin Paşa tarafından kuşatılmıştır. 1533 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından davet edilen Barbaros Hayreddin Paşa' ya yeni 70 kadırga inşa ettirildi. Bu güç ile İtalya kıyılarını bombalayan Barbaros rotasını Tunus' a yöneltti. Batı akdenize geçişteki üstün coğrafi konumu Tunus seferini önemli kılıyordu ve 16 Ağustos' ta feth edildi.


Bağdat Kuşatması 1534
1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından ele geçirilmiştir. 1532-1535 yılları arasında cereyan eden Safevi - Osmanlı savaşı sırasında meydana gelmiştir. Irakeyn seferindeki Osmanlı birlikleri tarafından Bağdat' a düzenlenen başarılı bir sefer ile Osmanlı topraklarına katılmıştır ve 1nci Dünya savaşı sonuna kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır.


Klise Kuşatması 1537
Klise Kuşatması, Osmanlı'nın Hırvatistan Krallığıkontrolünde bulunan Klise Kalesi'nin 31 Ağustos 1536-12 Mart 1537 tarihleri arasında kuşatmasıdır. Kuşatma sonunda, Osmanlı kaleyi almayı başarmıştır.

Korfu Kuşatması 1537
Korfu Kuşatması, Osmanlı Padişahı I. Süleyman'ın 1537 yazında Korfu adasına yaptığı kuşatma. Sefer sırasında Korfu adası ve diğer adalar alınmaya çalışılmış, Korfu adası alınamamış, Şira, Patmos, Naksos adaları ise Barbaros Hayreddin Paşa tarafından fethedilmiştir.

Diu Kuşatması 1538
Gucerat hükümdarı Bahadır Şah, 1535′te Delhi sultanı Hümayun Şah ile yaptığı savaşta yenilerek Diu kalesine sığın­dı. Hümayun Şaha karşı Goa’daki Portekiz valisiyle anlaştı. Portekizliler de Diu lima­nına hâkim tepede bir kale yaptırarak lima­nı denetimleri altına aldılar. Bunun üzerine hatasını anlayan Bahadır Şah, Portekizlileri Diu’dan çıkarmak amacıyle Kanunî Sultan Süleyman’a başvurdu ve bir ihtiyat tedbiri olmak üzere de hazinelerini Mekke’de gü­ven altına aldırdı. Kanunî de Hindistan ile Akdeniz arasındaki güvenliği sağlamak ama­cıyla, doğu ticaretini ellerinde bulunduran ve Kızıldeniz’de serbestçe dolaşan Portekizlilere karşı harekete karar verdi. Doğu müslümanlarının koruyucusu olarak Mısır valisi Hadım Süleyman Paşa'ya Süveyş’te Cenovalı mühen­disler yönetiminde bir donanma yaptırmasını emretti. Bu hazırlık arasında Bahadır Şahın öldürüldüğü öğrenilince Mekke’de bulunan hazinesi İstanbul’a gönderildi. Mısır vali­si Hadım Süleyman Paşa, 13 Haziran 1538′de 20.000 kişi ve 74 gemiden meydana gelen bir donanma ile Süveyş’ten yola çıktı. Kameran ve Babülmendeb’i geçerek Benderi Aden önüne geldi; Portekizliler ile işbirliği yapan Âmir bin Davud’u astırdıktan sonra 4 ey­lül 1538′de Gucerat kıyılarına geldi. Gokalat (Benderi Türk) ve Kat adlarındaki iki kaleyi alarak eylül başlarında Diu kalesini ku­şattı. 20 Gün süren kuşatma sırasında, Por­tekizliler bütün güçleriyle karşı koydular; Osmanlı Ordusu'nda kıtlık çıktı. Yeni Guce­rat hükümdarı Mahmud III’ün Portekizliler tarafını tutarak Osmanlılar'a yiyecek sağla­maması, sıkıntının artmasına yol açtı. As­ker, gemilerine çekildi. Bunun üzerine Ha­dım Süleyman Paşa kuşatmayı kaldırarak Yemen’e döndü

Aden Kuşatması 1538
Aden'in Fethi, Portekiz İmparatorluğu'nun kontrolündeki Aden'in, 26 Şubat 1548'de Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirilişi.

Arka plân, fetih ve sonrası
1538'de Gucerat Sultanı Bahadur Şah'ın, Portekiz İmparatorluğu'na karşı gerçekleştirdiği mücadele için yardım istemesi üzerine Osmanlı Padişahı I. Süleyman, Hint Okyanusu üzerine seferler düzenlenmesini istedi ve bu seferlerde gönderilecek gemilerin yönetimi için Hadım Süleyman Paşa'yı görevlendirdi. 13 Haziran 1538'de Süveyş'ten yola çıkan Hadım Süleyman Paşa, ilk durağı olan ve Portekizlilerin elinde bulunan Aden'i aldı. 19 Ağustos günü Aden'dan ayrılan donanma, 4 Eylül'de Diu'ya ulaştı. Şehre yapılan kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı. Aden'e dönen Hadım Süleyman Paşa, sonrasında başkent San'a'da dahil olmak üzere tüm Yemen'i Osmanlı İmparatorluğu topraklarına kattı.
Ancak bir süre sonra Aden, Portekizliler tarafından geri alındı. Piri Reis komutasında Hindistan üzerine düzenlenen ikinci sefer öncesinde, 26 Şubat 1548 tarihinde ise şehir ikinci kez Osmanlı egemenliğine girdi. Yaklaşık dört yıl sonra, 1552'de Maskat'ı da ele geçiren Piri Reis, 1554'e kadar seferlerine devam etti.

Yeni Hersek Kuşatması 1538
Osmanlı-Habsburg arasındaki Akdeniz siyaseti sebebiyle birçok savaşa olmuştur. Yeni Hersek Kuşatması bunlar arasında destansı olanıdır. Barbaros Hayreddin emrindeki 50.000 kişilik ordusu ile şehri karadan ve denizden kuşattı. Habsburglular çok direndiler, inatçılar dı ve kaybedeceklerini bildikleri halde şehri savunmaya devam ettiler. 20.000 kişilik kayıp veren Osmanlı İmparatorluğu 100 kişi hariç 3.400 kişiyi savaş esnasında öldürmüştür. Hristiyanlar bu yenilgi ile Doğu Akdeniz'i Osmanlılara terk etmek zorunda kalacaklardı. Ancak bu savunma için Avrupa' da birçok hayran kazanmalarına ve şiirlere konu olmalarını sağlayacaktır.


Buda Kuşatması 1541
Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1541 yılında feth edilmiştir. 50.000 kişilik Osmanlı' ya Süleyman, 31.000 kişilik Habsburglara Wilhelm von Roggendorf kamuta etmekteydi. İlk çarpışmada Habsburglular ağır bir yara aldılar ve 7.000 askerlerini kaybettiler. Osmanlı bunu kutluyordu ve şehir kuşatıldı ve ele geçirildi. Savaş sonunda 16.000 asker kaybeden Ferdinand büyük bir kayıp yaşadı ve Macaristan'da 150 yıl boyunca sürecek Osmanlı egemenliği başladı.

Nice Kuşatması 1543
Nice Kuşatması, 1543 yılında gerçekleştirilen ve 1542-1546 İtalya Savaşı'nın bir parçası olan; Fransa-Osmanlı ittifakı çerçevesinde Osmanlı İmparatorluğu ve Fransa Krallığı gemilerinden oluşan donanmanın, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'na bağlı olan ve Savoie Dükalığı tarafından yönetilen Nice şehrine yaptığı kuşatma. Kuşatma sonucunda Osmanlı ve Fransa kuvvetleri şehri ele geçirdi.

Arka plân ve kuvvetler
Savoie Dükalığı'nın bir parçası olan Nice, yıllarca Fransa Krallığı'nın koruması altında varlığını sürdürmekteydi. Ancak Savoie Dükü III. Charles'ın, Portekiz Kralı I. Manoel'in kızı Beatrice ile evlenmesinin ardından Habsburgların müttefiki olmasına sinirlenen Fransa Kralı I. François, bu sebeple Nice şehrine saldırı yapmayı planladı.

Osmanlı İmparatorluğu ile ittifak halinde olan I. François, 1542-1546 İtalya Savaşı kapsamında Akdeniz'de yapılacak saldırılar için Osmanlı Padişahı I. Süleyman'dan yardım istedi. Bunun üzerine 29 Mayıs 1543'te İstanbul'dan yola çıkan Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması, ağustos ayında Marsilya'ya ulaştı ve burada Fransa Donanması ile buluştu. Osmanlı kuvvetleri yaklaşık 110 kadırga ile 30.000 askerden oluşurken, François de Bourbon komutasındaki Fransa Donanması yaklaşık 50 kadırgadan meydana gelmekteydi. İki donanmanın birleşiminden oluşan kuvvetler, 5 Ağustos'ta Marsilya'dan ayrıldı. Öte yandan François de Bourbon, Osmanlı Donanması gelmeden önce Nice'e bazı saldırılar düzenlense de bu saldırılar Andrea Doria komutasındaki gemiler tarafından geri püskürtülmüştü.

Kuşatma
İlk olarak Nice'in 6 km kadar doğusundaki Villefranche-sur-Mer'e çıkartma yapan Osmanlı askerleri, burayı ele geçirdi. 6 Ağustos 1543 günü iki ülkenin donanması, birlikte Nice şehrine saldırdı. 20 Ağustos günü şehir ele geçirilse de, kale alınamadı.

8 Eylül'de kaleye bir büyük saldırı daha gerçekleştirildi. Ancak Nice'i kurtarmak için Piyemonte'de ordu oluşturan III. Charles'ın harekete geçtiği öğrenilince, bu orduyla karşılaşmak için şehre düzenlenen saldırılar durduruldu. Ayrıldığı günden önceki akşam şehri yağmalayan Barbaros Hayreddin Paşa, bazı yerleri ateşe verirken, yanına 5.000 kadar esir aldı.

Catherine Ségurane
Kuşatma esnasında Catherine Ségurane isimli Fransız bir kadının, kalenin surlarına tırmanarak Fransız askerlerine cesaret verdiği ve Osmanlı askerlerinin bu durum karşısında şaşırarak saldırıdan vazgeçtiği yönünde hikâyeler vardır. Bu hareketiyle bir halk kahramanı haline gelen Ségurane anısına her yıl, 25 Kasım günü Nice'de Aziz Catherine günü olarak kutlanmaktadır.

Kuşatma sonrası
Kuşatmanın ardından I. François, ileride düzenlenecek saldırılarda yardımın kısa sürede ulaşması amacıyla Osmanlı Donanması'nın kışı Toulon'da geçirmesini istedi. Öte yandan Toulon'da kalması halinde, Tunus'un alınmasında Barbaros Hayreddin Paşa'ya yardım edeceğini belirtti. Bunun üzerine donanma, 1543-44 yıllarının kış aylarını Toulon'da geçirdi. Bu dönemde Salih Reis komutasında İspanya'daki Barselona, Sanremo, Borghetto Santo Spirito ve Ceriale şehirlerine saldırılar düzenlendi ve İspanya ile İtalya donanmaları karşısında zaferler elde edildi. Tüm donanmayla birlikte Cenova'ya sefer düzenleyen Barbaros Hayreddin Paşa, Andrea Doria'nın esaretindeki Turgut Reis'in salınması konusunda anlaştı. Yaklaşık sekiz ay süren konaklamanın ardından Osmanlı Donanması, 23 Mayıs 1544'te şehirden ayrıldı.

Estergon Kuşatması 1543
Estergon Kuşatması, 25 Temmuz ile 10 Ağustos 1543 tarihleri arasında gerçekleştirilen ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun elindeki Estergon'un Osmanlı İmparatorluğu tarafından kuşatılması. Yaklaşık iki hafta süren kuşatma sonrasında şehir Osmanlı egemenliğine girdi.

Arka plân ve kuşatma
Macar Kralı János Szapolyai'nin 1540 yılında ölümünün ardından Avusturyalılar ile Osmanlılar arasında Macaristan'ın yönetimi konusunda bir rekabet başladı. Daha önce Budin ve Peşte'yi fetheden Osmanlı padişahı I. Süleyman, 1543 yılı nisan ayı sonlarında Edirne'den yola çıktı ve 29 Temmuz 1543'te ordusuyla Estergon Kalesi'ni kuşattı. Kale, 10 Ağustos 1543 tarihinde, on iki günlük bir kuşatmanın sonunda I. Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından zaptedildi. Kalenin bulunduğu bölge bir sancakbeyliği haline getirilerek Budin Beylerbeyliği'ne bağlandı. Süleyman, İstanbul'a dönüş sırasında Saruhan sancakbeyi olan oğlu Şehzade Mehmed'in Manisa'da vefat ettiği haberini aldı. İstanbul'a gedikten sonra da oğlunun cenazesinin Manisa'dan İstanbul'a getirilmesini emretti ve cenaze, Şehzade Camii yanına defnedildi.

Van Kuşatması 1547
Van Kuşatması, Safevî Devleti'nin elinde bulunan Van'ın 1548 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından kuşatılması. 25 Ağustos 1548 günü sona eren kuşatma sonrasında şehir, Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine girdi.

Arka plân ve kuşatma 
Safevî Şahı I. Tahmasb'a karşı isyan başlatan kardeşi Elkas Mirza, 1547 yılında İstanbul'a gelerek Osmanlı Padişahı I. Süleyman'dan yardım istedi. Eşi Hürrem Sultan ile birlikte 1544, 1545 ve 1546 yıllarını Edirne'de geçiren Süleyman, İstanbul'a döndükten sonra Elkas Mirza'yı doğuya gönderdi ve 29 Mart 1548'de İran üzerine sefere çıktı. Seferde Süleyman'a, Fransa Krallığı'nın İstanbul elçisi Gabriel de Luetz de, Jacques Gassut ve Jean Chesneau isimli iki yardımcısıyla birlikte eşlik etti.


Süleyman yönetimindeki ordu, önce Safevî Devleti'nin elinde bulunan Tebriz'i ele geçirdi. Ancak Safevîlerin geri çekilirken uyguladığı yakıp yıkma taktiği sebebiyle Süleyman, kuvvetlerini geri çekmek zorunda kaldı. Kısa bir süre sonra, yine Safevîlerin elindeki Van'ı kuşattı. Sonraları kuşatmayı Erzurum Beylerbeyi Ulama Paşa devralırken, 25 Ağustos 1548 tarihinde şehir Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı. Öte yandan Şirvanşahlar Devleti'nin de Osmanlı İmparatorluğu'na bağlandığı sefer, 21 Aralık 1549'da sona erdi.

Trablus Kuşatması 1551
Trablus Kuşatması, 1551 yılında gerçekleştirilen ve Osmanlı İmparatorluğu'nun, Malta Şövalyeleri'nin elinde bulunan Trablus şehrine yaptığı kuşatma. 14-15 Ağustos 1551 tarihinde, Osmanlı İmparatorluğu'nun Trablus'u ele geçirmesiyle sonuçlandı.

Arka plân ve kuvvetler
Kaptan-ı derya Sinan Paşa yönetiminde olan ve Salih Reis ile Turgut Reis'in eşlik ettiği donanmanın, temmuz 1551'de Gozo adasını ele geçirdikten sonra, 18 Temmuz 1551 günü Malta adasına yaptığı saldırı başarısızlıkla sonuçlandı. Kısa bir süre sonra ise, iki ülke arasındaki ittifak gereğince Osmanlı askerlerine ek olarak Fransa Krallığı'nın İstanbul elçisi Gabriel de Luetz'ün de iki kadırga ve bir galyot ile destek verdiği kuvvetler, Malta Şövalyeleri'nin kontrolündeki Trablus'u kuşattı.
Öte yandan Trablus, Gaspard de Vallier tarafından yönetilmekteydi. Bu dönemde şehirde yaklaşık 30 ile 200 arası şövalye ile 630 kadar Calabrialı ve Sicilyalı paralı asker bulunmaktaydı.

Kuşatma
Sinan Paşa komutasındaki gemiler, altı gün kadar süren bombardımanın ardından, 14-15 Ağustos 1551 günlerinde şehri ele geçirdi. Tacura'yı üs edinmiş olan Murad Ağa da saldırıya karadan ve denizden destek verdi.

Kuşatma sonrası 
Çoğu Fransız olan şövalyeler, Fransa elçisinin müdahalesiyle Malta'ya dönerken; esir alınan paralı askerler ise serbest bırakıldı. Gabriel de Luetz Malta'ya vardıktan sonra, şövalyeleri adaya getirmesi hakkında II. Henri'ye bir mektup yazdı. V. Karl ve Papa III. Julius, de Luetz'ü; Osmanlı İmparatorluğu'nun Trablus'u alması yönünde cesaretlendirdiği şüphesiyle eleştirdi. Osmanlıların elde ettiği zaferin ardından düzenlediği ziyafete de Luetz'ün de katılmasını V. Karl, bu kuşatmada Fransa kuvvetlerinin de yer aldığının göstergesi olarak yorumladı.

Öte yandan şehrin alınmasının ardından kurulan Trablusgarp Eyaleti'nin beylerbeyliğine, saldırılara destek veren Tacura şehrinin beyi Murad Ağa getirildi.

1551-1559 İtalya Savaşı'nın başlangıcı olarak kabul edilen Trablus Kuşatması'nın ardından, Marsilya'daki Fransa kadırgalarının Osmanlı Donanması'na katılması emredildi.

Maskat Kuşatması 1551
Maskat'ın Fethi, Portekiz İmparatorluğu yönetimindeki Maskat'ın, 1552'nin ağustos ayında Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirilişi.

Arka plân ve fetih 
1507'de, Afonso de Albuquerque komutasındaki Portekiz Donanması tarafından civardaki birkaç şehirle birlikte alınan Safevî Devleti'nin yönetimindeki Maskat, bu tarihten beri Portekiz İmparatorluğu yönetimindeydi. 1546'da şehir, dört Osmanlı gemisi tarafından bombalandı.
1548 yılında başlatılan ikinci Hint deniz seferinin başında Piri Reis bulunmaktaydı. 1548'de, Kızıldeniz'deki gücenliği sağlamak amacıyla Aden'i fetheden Piri Reis, 1552 yılının ağustos ayında ise Maskat'a saldırdı. Osmanlı kuvvetleri yaklaşık olarak 4 kalyon, 25 kadırga ve 850 kişiden oluşmaktaydı. João de Lisboa komutasında 60 kadar askerin bulunduğu ve birkaç ay önce inşa edilen El Mirani Kalesi'ne yapılan kuşatma, Osmanlı zaferiyle sonuçlandı.

Sonrası 
Maskat'ın alınmasının ardından ilerlemeye devam eden Osmanlı gemileri; Arap Yarımadası kıyıları, Hürmüz Adası, Bahreyn ve Basra'ya kadar olan bölgeleri Osmanlı İmparatorluğu topraklarına kattı. 1553 yılında Hindistan'ın güneyinde, buradaki inci avcılığının kontrolünü ele geçirmeye başlayan Portekiz kuvvetleriyle birtakım çatışmalara giren Osmanlı kuvvetleri, buralardaki Müslüman halktan da yardım aldı. Portekizlilere karşı sağlanan üstünlüğün ardından sözlü bir anlaşma yapıldı ve 52 kadar Portekiz askeri, Osmanlı kuvvetleri tarafından esir alındı.

Hürmüz Kuşatması 1552
1552 Ağustos ayında Hürmüz ele geçirilmiştir, Ancak Portekizliler Eylül 1552 de kaleyi ele geçirdiler. Portekizliler Osmanlı birliklerini denizde takibe devam etmiştir, ancak Basra' da yakalamışlardır. Pusuya düşen 29 gemi 850 personel hayatını kaybetmiştir.

Eğri Kuşatması 1552
Macar savunmacıları ile Osmanlı İmparatorluğu arasında meydana gelmiştir. Şehri kuşatan 35-40.000 kişilik Osmanlı kuvvetini 2.100 kişilik bir savunma ile durdurmaya çalışmışlar ve başarılı olmuşlardır. Kuşatma boyunca Osmanlı birlikler yaklaşık 12.000 top atışı yaptığı tespit edilmiştir. Ancak Osmanlı birlikleri ağır kayıplar vermişlerdir ve kuşatma sona ermiştir.

Oran Kuşatması-1 1556
1556 yılında 40 kadar kadırga ile Oran İspanyol garnizonu kuşatmaya alındı, ancak yeni bir emirle kuşatma kaldırılmıştır.

Oran Kuşatması-2 1563
1563 Nisan - Haziran ayları arasında tekrardan Oran İspanyol garnizonu kuşatıldı. 1.500 asker ve 90 top'a karşılık Osmanlı yaklaşık 100.000 kişilik asker ile saldırıya geçmişlerdi. Ancak istediklerini 2nci seferde de alamadılar ve İspanyollar savaşı kazanmışlardı.

Malta Kuşatması 1565
Malta Kuşatması ya da Malta Seferi, 1565 yılında Malta adasının Osmanlı İmparatorluğu kuvvetleri tarafından kuşatılması ve Hospitalier Şövalyeleri tarafından adanın savunulması sürecidir.
Tarih boyunca yaşanan en kanlı ve şiddetli savaşlardan biri olarak gösterilen kuşatma, Hospitalier Şövalyeleri'nin galibiyeti ve Osmanlı kuvvetlerinin kuşatmayı kaldırması ile sonuçlanmış ve bu olay 16. yüzyıl Avrupa'sında büyük ses getirmiştir. Hatta ünlü düşünür Voltaire'in bile bu savaştan abartılı bir şekilde bahsederken "Hiçbirşey Malta Kuşatması kadar ünlü değildir." dediği belirtilir. Kuşatmanın sonunda Avrupalı'larca benimsenen Osmanlı ordularının yenilmezliği algısı değişerek yerini Akdeniz'deki İspanyol hakimiyetine bırakmıştır. Kuşatma, Akdeniz'i kontrol etme adına 16. yüzyılda Osmanlı Komutanı Turgut Reis'in 1551'de Malta'ya saldırılar düzenlemesi ile başlayan ve 1560 Cerbe Deniz Savaşı'nda Osmanlı Filosunun Haçlı Donanması'nı ağır bir yenilgiye uğratması ile devam eden, Osmanlı İmparatorluğu ve Hristiyan Birliği arasında hızla artan rekabetin doruk noktası olarak tanımlanır. Bu savaşın nedenleri arasında Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı olan Mihrimah Sultan'ın 107 yaşındaki sütannesininde aralarında bulunduğu hacca gitmekte olan Osmanlı bandıralı bir kalyon şövalyeler tarafından kaçırılıp Malta adasına götürülmüştür. Ayrıca Malta orta Akdeniz'in güvenliği açısından önemli bir yere sahiptir.

Kuşatma öncesi 
Cerbe Deniz Muharebesi'nde ağır bir yenilgi alan Kutsal İttifak ülkeleri, İspanya kralı II. Felipe'nin önderliğinde yeni bir donanma hazırlığına başlayıp ve ittifak bünyesindeki mevcut donanmaların birleştirilerek yeni bir Haçlı donanması meydana getirmeyi amaçlıyorlardı. Bu kapsamda Papalık, Ceneviz, Portekiz, Malta ve Toskana donanmalarının Akdeniz'in hakimi olabilme adına yeniden Osmanlı donanmasına karşı birleştirilmesi öngörüldü. İlk hedef olarak İspanya yakınlarındaki kayalık bir ada olan Peñón de Vélez'e saldırı düzenlendi. Bu ada Osmanlı donanması tarafından sadece uğrak yeri olarak kullanılıyor ve az sayıda Türk muhafız tarafından korunuyordu. Bu nedenle nicelik olarak kendisinden oldukça üstün olan Haçlı ordusuna karşı direnmesi mantıksızdı. Bu nedenle sözkonusu ada Osmanlı kuvvetlerince kayıp verilmeden boşaltıldı. Peñón de Vélez'in savaşmadan alınması Kutsal İttifak birliklerinin motivasyonunu yükseltti ve müttefik ülkelerde büyük ses getirdi. Kuşatmadan birkaç ay önce Osmanlı mühendisleri balıkçı kılığında şehire girip şehrin tahkimat ve savunma bölgelerini ve ayrıca denizden çıkarma yapılabilecek önemli yerleri tespit etmiştir.
Öte yandan Malta Şövalyeleri, Akdeniz'de Türk gemilerine taciz saldırılarına devam ettiler. 1564 yılı ortalarında, şövalyelerin en kıdemli denizcilerinden Mathurin Romegas komutasındaki birliklerin yaptığı bir saldırıda, içlerinde Osmanlı sarayının haremağası, İskenderiye ve Kahire valileri ve pek çok önemli tacirin esir alınması, padişah Kanuni Sultan Süleyman'ın Malta adasına sefer düzenlenmesi ve şövalyelerin hakimiyetinin sonlandırılması konusunda ikna edilmesini kolaylaştırmıştır.
Söz konusu olaydan kısa bir süre sonra, Piyale Paşa ve Trablusgarp beylerbeyi Turgut Reis'in Akdeniz'de oldukça stratejik bir konumda olan ve Osmanlı topraklarına karşı tehdit oluşturan Malta adasının ele geçirilmesi konusundaki ısrarlı yaklaşımları, bu isteklerinin Divan'da kabul edilmesini sağladı ve Osmanlı donanması kaptan-ı derya Piyale Paşa komutasında Akdeniz'e açıldı.
Türk donanması 144 savaş gemisi (büyük ve küçük kadırga) ve 50 nakliye gemisinden oluşuyordu. Söz konusu gemiler 30.000 civarı asker taşıyorlardı. (O döneme ait yabancı kaynaklar da benzer rakamlardan bahsetmektedirler). Donanmaya Piyale Paşa, kara ordusuna ise Kızılahmedli Mustafa Paşa komuta ediyordu. Ayrıca Trablusgarp'tan hareket edecek Turgut Reis ve Cezayir'den hareket edecek Hasan Paşa'da ellerindeki birliklerle kuşatmaya dahil olacaklardı.
Bu durumdan 1565 yılı başlarında İstanbul'daki casusları vasıtasıyla haberdar olan Hospitalier Şövalyeleri'nin lideri Jean de Valette, adanın savunması için İtalya'dan asker toplamaya ve St. Angelo, St. Michael ve St. Elmo kalelerini güçlendirme çalışmalarına başladı.
İtalyan-İspanyol paralı askeri olarak kuşatmada savaşan Francisco Balbi di Correggio'nun ünlü kuşatma günlüğünde, kuşatmaya girilirken her iki tarafın askeri gücünden aşağıdaki rakamlarla bahsettiği görülmektedir.

Hospitalier Şövalyeleri
Osmanlı İmparatorluğu
500 Hospitalier Şövalyesi
6.000 Sipahi (Süvari)
400 İspanyol asker
500 Karaman Sipahisi
800 İtalyan asker
6.000 Yeniçeri
500 Kadırgalardan gelenler
400 Mytheline'li maceracı
200 Yunan ve Sicilyalı asker
2.500 Cezayir'li Sipahi
100 St. Elmo Kalesi garnizonunu askeri
3.500 Cezayir'li maceracı
100 Şövalye kölesi
4.000 "gönüllü mücahid"
500 Kadırga kölesi
6.000 Diğer gönüllüler
3.000 Malta halkından seçilenler
Trablus ve Cezayir Korsanları
Total: 6,100
Total: Doğudan gelen 28.500, toplamda 48.000

Kuşatma
Osmanlı donanması Malta'ya ulaştığında 20.000 asker karaya çıkarıldı. Karaya çıkan ilk birlikler adanın en güçlü ikinci direniş noktası olan Saint Elmo kalesini kuşattılar. Kuşatma başladıktan birkaç gün sonra Turgut Reis ve Uluç Ali Reis komutasındaki filolar da adaya ulaştı.
Saint Elmo kalesi önünde çok şiddetli çarpışmalar yaşandı. Ard arda yapılan saldırılarda her iki taraf da ağır kayıplar verdi. Surlardaki tahribat arttıktan sonra Turgut Reis komutasındaki kuvvetler 5000 kişi ile hücüma geçti. Kaleye düzenlenen altıncı saldırı olan bü harekatın ardından kale surlarına ulaşıldı, fakat Turgut Reis başına isabet eden bir şarapnel parçası ile ağır yaralandı ve kısa süre sonra öldü. Altı gün sonra, 23 Haziran 1565'te kaleye yapılan sekizinci saldırıda kaleye girildi ve göğüs göğüse yapılan şiddetli çarpışmalar sonunda kalenin kontrolü ele geçirildi. St. Elmo kalesinin fethi, Osmanlı ordusuna Turgut Reis dışında 4.000 kişilik bir kayba (bu kaybın yaklaşık yarısı seçkin yeniçeri askerleridir) malolmasına rağmen, Kızılahmedli Mustafa Paşa sefere devam etme kararından vazgeçmemiştir.
Bazı kaynaklarda, St. Elmo kalesinin fethinin ve kuşatmanın devam etmesinin Avrupa'da yarattığı yankının küçük çaplı bir panik ortamına sebebiyet verdiğinden ve Avrupalıların Malta'dan sonra sıranın Tunus'ta İspanyol kontrolündeki La Goleta kalesinde olduğundan, hatta Kanuni Sultan Süleyman'ın İtalya üzerinden Avrupa'yı işgal etme planları yaptığından bahsetmeye başladıklarından bahsedilir.
Kuşatmanın devamında St. Angelo ve St. Michael kalelerine kara ve denizden saldırılar devam etti. Yabancı kaynaklara göre 7 Temmuz 1565'te yapılan büyük saldırılarda Osmanlı ordusunun St.Michael kale duvarlarında önemli bir gedik açtığı, fakat beklenmeyen bir şekilde geri çekildiğinden bahsedilirken, bu hareketin nedeninin şövalyelerin süvari komutanı Vincenzo Anastagi'nin rutin hücümlarından birinde Osmanlı sahra hastanelerinden birine saldırdığı ve buradaki hasta ve yaralıların hepsini katlettiği, bundan dolayı Osmanlı birliklerinin Malta Şövalyeleri tarafından Sicilya'dan beklenen desteğin gelmiş olabileceği düşüncesi ile geri çekildiğinden bahsedilmektedir.
Eylül ayına kadar devam eden çarpışmalardan net bir sonuç elde edilememesi, hava koşullarının kötü gidecek olması ve Sicilya'dan beklenen askeri yardımın adanın kuzeyinden karaya çıkarılması sonucunda başkomutan Kızılahmedli Mustafa Paşa kuşatmayı kaldırmaya ve geri çekilmeye karar verdi. 11 Eylül 1565'de kuşatma tamamen kaldırıldı.

Kuşatma sonrası 
Kuşatmanın Hospitalier Şövalyeleri'nin zaferi ile sonuçlanması Avrupa'da büyük yankı uyandırdı. Kaynaklara göre değişen rakamlar ışığında Osmanlı kuvvetlerinin 25.000-35.000 arası kayıp verdiğinden bahsedilir. Özellikle Roma'da papa Malta'nın kurtulmasından dolayı kiliselerin çanlarını çaldırmıştır.Çünkü Malta kaybedilseydi Roma da kaybedilecekti.
Şövalyelerin lideri de Valette'in bu zaferinden sonra Avrupa'daki saygınlığı yükselmiş ve adaya yapılan maddi destek artmış ve bu sayede Valletta isimli surlarla çevrili yeni bir şehir kurulmuştur.
Osmanlı ordusu Malta'ya yeni bir sefer düzenlememiş, Osmanlı ordusunun yaklaşık 100 yıl süren yenilmezliğinin sona ermesi Avrupa'da büyük bir moral-motivasyon artışına sebebiyet vermiştir. Öte yandan Malta Şövalyeleri uzun bir süre doğu Akdeniz'deki Türk sahillerine saldıramamışlardır.

Zigetvar Kuşatması 1566
Zigetvar Muharebesi, Avusturya Arşidükü Maksimilyan'ın İstanbul Antlaşması'nı bozması, vergisini ödememesi ve Erdel'e girmesi üzerine, I. Süleyman'ın hasta olmasına rağmen son seferi olacak olan Zigetvar Seferine çıkması sonucu gerçekleşen muharebedir.
Asıl hedef Viyana olmasına rağmen, Zigetvar Kalesi zorlukla alınmıştır. Bu sefer sırasında I. Süleyman ölmüştür. Dönemin sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa orduyu yetersiz görüp, kaleyi aldıktan sonra İstanbul'a dönmüştür. Savaşta I. Süleyman'ın öldüğü askerlere söylenmemiştir. Nedeni ise askerlerin moralinin bozulmasını engellemektir.
Bir süre sonra, I. Süleyman'ın yerine oğlu II. Selim geçti.

Tunus Kuşatması 1574
Tunus'un fethi, İspanya Kralı II. Felipe'nin Tunus'u topraklarına katmasını engellemek için yapılan bir savaştır. 1574'te son Hafsi hukümdarı İstanbul'a getirilerek öldürülmüştür.

Gvozdansko Kuşatması 1578
Ferhat Paşa tarafından 10.000 askeri ile 3 Ekim 1577 tarihinde kale kuşatmaya alınmıştır. 300 kişilik Habsburg savunmasını 13 Ocak 1578 tarihinde yararak kaleyi feth etmiştir.

Kulpa Kuşatması 1593
22 Haziran, 1593 tarihinde Sisak-Moslavina bölgesinde, Kulpa Irmağı'nın Sava Nehri ile kavşağı yakınlarında Osmanlı Devleti'nın sınır komutanı olan ve daha bir yıl önce Bosna Beylerbeyi olarak atanmış olan Telli Hasan Paşa'nın Bosna Eyalet Sipahileri ile Avusturya Arşidüklüğü ve Hırvatistan Krallığı birleşik ordusu arasında gerçekleşmiş muharebedir.
Muharebede, Bosna Beylerbeyi Telli Hasan Paşa'nın güçleri ağır bir şekilde yenildi. Bosna Beylerbeyi Telli Hasan Paşa; Hersek Sancakbeyi Sultanzade Mehmet Bey ve diğer birkaç paşa şehit düştüler. Bu muharebenin sonucu 1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşı'nı tetikledi.

Eğri Kuşatması 1596
Sultan IIIncü Mehmet' in bizzat iştirak ettiği Eğri kuşatması 1596 yılında gerçekleşmiştir. Kaleyi 7.000 kadar paralı asker savunuyordu, Ancak kale buna rağmen feth edildi.

Bağdat Kuşatması-2 1638
Safeviler tarafından ele geçirilen Bağdat tekrardan ele geçirmişti, bunun için Sultan IV Murat 35.000 kişilik Asker, 73.000 kişilik Süvari, 200 top, 8.000 lağımcı ve 24.000 istihkamcı görevlendirmiştir. İstanbul' dan yola çıkan ordu yaklaşık 197 gün sonra Bağdat'a vardı ve 15 Kasım 1638 yılında kuşatmaya başladı. Kuşatma 40 gün sürdü. Safeviler 35.000 asker ve 100 top ile şehri savunuyordu. 25 Aralık 1638' de şehir Osmanlılar ele geçirdiler.

Uyvar Kuşatması 1663
17nci yüzyıldaki Osmanlı Habsburg barışından sonra çatışmalar tekrardan başlamıştı. Habsburglular Kaninje Kalesinin karşısına Uyvar kalesini inşa ettiler. Bu arada Osmanlı-Venedik savaşları devam etmekteydi. Sutltan IV Mehmet bu savaşı durdurarak yeni bir emirle orduyu Habsburglara yönlendirdi.

Komutan vezir Fazıl Ahmet paşa Avusturyaya doğru yürüyüşe geçti, ve bir barış çağrısında bulundu. Görüşmeler 3 kere ayrı yerlerde görüşüldü. Osmanlı 200.000 florin ve Avusturya ordusunun çekilmesini talep ediyordu ama bu teklif rededildi.

Fazıl Ahmet paşa Uyvar kalesine doğru yönelmeye karar verdi. Uyvar çok önemli bir kale idi. Kale önünde kamp yapan Osmanlılara karşı kale komutanının yaptığı baskın bertaraf edildi. Kale kuşatması Ağustos ayında başlandı ve 13 Eylül tarihinde son buldu. 

Fazıl Ahmet Paşa daha Nógrád (Kuzey Macaristan) ele geçirdi. 1663-1664 kışında sonraki çatışmalar ve 1664 yılında Vasvár Barışı ile sona erdi.: Uyvar ve mücavir alan beylerbey bir koltuk (Uyvar Beylerbeyliği Türkçe) ilan edildi.

Kandiye Kuşatması 1669
Tarihin en uzun dönemli kuşatması olarak anılmaktadır. Venedik kontrolündeki Kandiye Osmanlılar tarafından 1648 yılında kuşatılmıştır ve 1669 yılında kuşatma tamamlanmıştır. 21 yıl süren kuşatmaya Osmanlıdan 60.000 asker ve 20.000 lağamcı katılmıştır. Venediklilere ise 100.000 den fazla destekçi ve 12.000 sivil de destek olmuştur. Hospitaller Şovalyelerinin Haç dönüşü bir Osmanlı gemisini ele geçirip Kandiye' ye götürmeleri ve o geminin padişah haremine ait olduğu için acil olarak Osmanlılar kuşatmaya aldılar. Bunun için 21 yıl sonunda burası feth edilmiştir.

Kamaniçe Kuşatması 1672
Podolya bölgesinin anahtarı olarak görünen kalede yaklaşık 1.500 kişilik önemli bir askeri bir güç bulunmaktaydı, bu askerler Polonyalı, Lehli ve Ukraynalı askerlerdi. Köprülü Fazıl Ahmet paşa komutasındaki 150.000 kişilik ordu, Tatar, Eflak, Moldova ve Kazak askerleri ile destekleniyordu. Kale 2 hafta boyunca kuşatma altında kaldı, ancak 27 Ağustos 1672 tarihinde kale teslim oldu. Polonyalılar kilit bir kaleyi kaptırmakla kalmıyor, Bucaç anlaşması ile Osmanlılara 22.000 duka altın ödemek zorunda kalıyorlardı. 


IInci Viyana Kuşatması 1683
Kutsal Roma İmparatorluğu ile Osmanlı arasında yaşanmıştır. Kuşatma 11 Eylül'de başlayıp 12 Eylül 1683 tarihinde sona ermiştir. Bu galibiyet ile Avrupa' da Habsburg hanedanlığının siyasi hegomanyası başlamıştır. 

Belgrad Kuşatması 1683
Belgrad Kuşatması, 1739 yılında yapılan Belgrad'ın tekrar Osmanlı İmparatorluğu'nun eline geçmesini sağlayan kuşatma.

Kuşatma Öncesi
1711 Prut savaşı sonrası Rusya'nın Polonya'ya ve Osmanlı İmparatorluğu topraklarına doğru yayılması önlenmişti; ancak Polonya kralı 2.Agustus ölünce hükümdarlık konusunda Lehistan'da iç savaş başladı.Bu başlayan veraset savaşında Rusya, Avusturya (Habsburg hanedanı) ile birlikte ölen eski Polonya Kralı 2.Agustus yerine seçilen Polonya kralı Saksonya Prensi 3.Agustus lehine müdahalede bulundular.Buna karşılık Fransa,İspanya (Burbon hanedanlığı)da bunun karşısında bir müdahalede bulundu. Rusya'nın yaptığı müdahalenin hem 1711 Prut anlaşmasına aykırılığını hem de kendi topraklarına doğru Rus yayılmasını hızlandıracağını düşünen Osmanlı İmparatorluğu Rusya'ya karşı bir savaşa girişti.Buna karşılık Avusturya'da Osmanlı'nın Bosna'da ki topraklarına el atmak için Rusya yanında savaşa girdi. İlk başta Avusturya ordusu Bosna'da çeşitli kaleleri ele geçirse de;2 büyük devlete karşı savaşmasına karşın Osmanlı İmparatorluğu Banja Luka Muharebesi gibi önemli bir muharebeyi kazanarak Bosna üzerinde Avusturya saldırısını durdurdu ve geri püskürttü ve karşı saldırıya geçerek Avusturya'nın Bosna'da işgal ettiği kaleleri geri aldı,daha da ilerleyen Osmanlı ordusu Pasarofça Antlaşması'nda kaybedilen Belgrad ve Romanya'daki topraklar için Avusturya'yı zorlamaya başladı.Avusturya buna karşılık Mareşal Wallis komutasında bir orduyu Osmanlı ordusu üzerine gönderdi ancak bu orduda Hisarcık Muharebesi'nde İvaz Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından ağır yenilgiye uğratıldı;çekilen avusturya ordusunu takip eden Osmanlı Kuvvetleri, Belgrad kalesinde bu orduyu ve kaleyi kuşattılar.

Kuşatma
Temmuz ayında İvaz Mehmet Paşa tarafından başlatılan kuşatmada Avusturya ordusuna karşı baskı ağustos ayında Banja luka Muharebesini kazanan eski sadrazam, Bosna Valisi Hekimoğlu Ali Paşa'nında kuşatmaya katılması ile dahada arttı.51 günlük kuşatmadan sonra Mareşal Wallis, Osmanlı ordusunun her an şehri alabileceğini,yardım gelmesininde mümkün olmadığını anladığından Avusturya'nın o bölgedeki Tuna filosunun Osmanlı ordusunun eline geçmemesi için yaktırttı ve barış görüşmelerine geçildi.

Görüşmeler 
Avusturya diplomatı Wilhelm Reinhard von Neipperg ile Osmanlı diplomatı Koca Ragıp Paşa arasında yapılan ilk görüşmelerde Avusturya Belgrad kalesinin kendisinde kalması buna karşılık bir kısım Osmanlı'nın toprak kazanımlarını içeren teklif sundu bu teklif reddedildi,ikinci teklif olarak Belgrad kalesinin yıkılarak Osmanlıya teslimi teklifide kabul görmedi.Çıkmaza giren görüşmelerde Fransa, Louis Sauveur Villeneuve adlı büyükelçisini arabulucu olarak göndererek görüşmelere Osmanlı İmparatorluğu yanında müdahale etti. Bunun neticesinde 18 Eylül 1739'da antlaşma imzalanıp Belgrad Osmanlı İmparatorluğu'na teslim edildi.

Sonrası
Avustturya 1787-1791 Avusturya-Osmanlı savaşında geçici olarak Belgrad'ı tekrar işgal etsede yapılan antlaşma neticesi şehri Osmanlı İmparatoluğu'na teslim etmek zorunda kaldı ve bir daha Belgrad'ı geri alamadı.Belgrad 1815 Sırp isyanına kadar doğrudan doğruya Osmanlı İmparatorluğu elinde kaldı.1815'de Osmanlı'ya bağlı özerk Sırbistan'ın şehri oldu;1878 Berlin antlaşması ile Sırbistan bağımsız devlet olunca Belgrad'da resmi olarak Osmanlı İmparatorluğu elinden çıktı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder