Bursa Kuşatması 1326
Bursa Kuşatması 1326 yılında Osmanlı
Devleti'nin Bizans İmparatorluğu'nun Anadolu'daki önemli şehirlerinden bir
olan Bursa'yı almasıyla sonuçlanan kuşatmadır. Osmanlı Beyi Osman Gazi
tarafından başlatılan bu kuşatma, hastalığı nedeniyle yerine vekâlet eden oğlu
Orhan Bey tarafından şehrin alınmasıyla sonuçlandı. Aynı yıl içinde Osman Gazi
ölmüştür. Şehrin alınmasıyla birlikte beyliğin
başkenti Bilecik'ten Bursa'ya taşındı.
Kuşatma
Bilecik ve çevresini ele geçiren Osman Bey'in asıl amacı Bursa'yı
almaktı. Bu nedenle şehri kuşatma altına aldı. Onun hastalanması üzerine,
kuşatmaya oğlu Orhan Bey devam etti. Orhan Bey, Mudanya limanını
ve Orhaneli'ni fethederek Bursa'nın Bizans ile bağlantısını kesti.
Aralıklarla on yıl süren kuşatma sonunda Bursa teslim oldu. İpek üretiminin
merkezi olan Bursa, Osmanlı Devleti'nin başkenti yapıldı. Osmanlıların bu
dönemde Sakarya havzası ve Marmara bölgesinde yaptığı fetihlerdeki amacı, batı
yönünde ilerleyip Rumeli'ye geçmekti.
İznik Kuşatması 1331
İznik Kuşatması 1328 den 1331'e
kadar İznik şehrinin Osmanlı Devleti tarafından
kuşatılmasıdır. Pelekanon Muharebesi ile Bizans
İmparatorluğu'nun yenen ve şehre yardım gitmesini önleyen Osmanlı Devleti
savaştan sonra şehri teslim aldı. Böylece 1097 yılında Selçukluların İznik'teki
egemenliğini kaybetmesinden sonra ilk defa bir Türk beyliği İznik'i ele
geçirdi.
İzmit Kuşatması 1333
İzmit
Kuşatması Osmanlı Devleti'nin Bursa ve İznik'i ele
geçirmesinden sonra Bizans İmparatorluğu'nun Anadolu'daki son toprağı olan İzmit'in
kuşatılmasının başarılı olması sonucu şehir Osmanlı hâkimiyetine girdi. Böylece
Anadolu'daki Bizans hâkimiyeti tamamen sona erdi. Osmanlı Devleti İzmit'in
alınmasından sonra Boğazlara kadar ilerledi.
Osmanlı
kuvvetleri, İznik'in fethinden bir sene yani 1331 Haziran'ından sonra
şehri kuşatmışlarsa da Bizans İmparatoru VI. Andronikos'un yardıma gelmesi
üzerine Orhan Bey, İmparatorla anlaşarak kuşatmayı kaldırmıştı. Orhan Bey, bu
kuşatmadan altı sene sonra (1337) şehri şiddetli bir şekilde tekrar kuşattı. Bu
kuşatma üzerine dışarıdan yardım alamayan şehir, teslim olmak zorunda kaldı.
İzmit'in fethi ile Kocaeli Yarımadası'nın tamamı Osmanlıların eline geçmiş
oluyordu. Orhan Gazi, İzmit ve havalisinin idaresini oğlu Süleyman Gazi'ye
verdi. Süleyman Gazi'nin halka karşı din ve milliyet farkı gözetmeden âdil bir
şekilde davranması ve çevrelerinin tamamen Osmanlılar ile kuşatılmış olmasından
dolayı civarda bulunan birçok kale (Taraklı
Yenicesi, Göynük, Mudurnu) de birer birer teslim oldular. Aynı
şekilde İzmit Körfezi'ndeki Gemlik, Armutlu gibi mevkiler
de Kara Timurtaş Bey vâsıtasıyla Orhan Bey kuvvetlerinin eline geçti.
Sofya Kuşatması 1385
Lala Şahin Paşa komutasındaki Osmanlı Devleti tarafından yapılan
kuşatmadır. Sofya' nın coğrafi konumu sebebiyle Osmanlıların ele geçirmeyi çok
istedikleri bir şehirdi, buranın ele geçirilmesi ile Sırbistan ve Mekedonya ile
rahatlıkla temas kurulabilecekti ve 1385 yılında Lala Şahin Paşa Sofya' yı ele
geçirdi
Tırnova Kuşatması
1422
1393 İlkbaharında cereyan eden savaş ile Osmanlılar Bulgar Devletini
bertaraf etmiştir. 1nci Beyazid' ın oğlu Çelebi tarafından ani bir saldırı ile
kalenin dört bir tarafını sardılar ve Trınova' yı ele geçirdiler.
Konstantinopolis
Kuşatması 1422
Konstantinopolis'u
ilk tam teşekküllü Osmanlı kuşatması, Bizans İmparatoru II. Manuel
Palaiologos'un Osmanlı Padişahı I. Mehmet'in 1421 yılında ölümü
üzerine Osmanlı Sultanları'nın ardıllık işlerini karıştırmak üzere araya
girmesinin bir sonucu olarak 1422 yılında meydana gelmiştir. Bu
politika Bizanslı'lar tarafından komşularını zayıflatmak için başarıyla
uygulanıyordu.
II.
Murat kazanan ardıl olarak ortaya çıktığında, Bizans topraklarına sefere
çıktı. Türkler ilk defa 1422 yılındaki kuşatmada "Falconet" adı
verilen kısa fakat geniş olan topu kullanarak kendi toplarını
edinmişlerdi. İki tarafda teknolojik bakımdan tamamen birbirine eşdi ve
Türkler "bombardıman taşlarını almak için" barikat kurmak zorunda
kalmışlardı.
Bizans
savunucuları savaşı kazandı. Çağdaş Bizans ve Osmanlı geleneği Konstantinopolis'in
kurtuluşunu Theotokos tarafından bir mucizevi araya girişe bağladı.
Sonuç
Bizans zaferine rağmen, imparatorluk bu defa ekonomik sorunlarla
yüzyüzeydi ve II. Pius Avrupa Krallıklarından top yardımını hibe
anlamında ilerletti. Hiçbir yeni top 1422 yılı kuşatmasından sonra Avrupa
devletlerinden hediye değildi ve bundan başka Bizans toplarına hiç bir diğer
ilerleme yapılmadı. Bundan dolayı, Sonraki Osmanlı lideri, II.
Mehmet, 1453 yılında Konstantinopolis'in fethinde daha çok başarılı
olacaktı.
Gelenekler
Geleneksel
sonuçlar, (çağdaş Bizans ve Osmanlı raporlarıyla başlayan) kuşatmanın
kaldırılmasını şehrin duvarları üzerindeki Theotokos'un hayaletine bağlar. Bu
şehri savunanları çokca etkiler. John Kananos kayıtlar şöyle der:
“
|
Romalılar,
yorgunluktan bitip tükenmelerine rağmen, zıplayıp, sıçradılar ve memnundular…
İlahi okuyarak Meryem Ana'yı kalplerinin derinliklerinden
yücelterek bağırıyorlardı.
|
”
|
Selanik Kuşatması
1422 - 1430
Osmanlı devletine karşı isyan başlatan Palaiologoi Hanedanlığına
karşı Sultan 2nci Murad tarafından şehir öncelikle denizden kuşatılmıştır.
Şehri Venediklilere veren Bizanslılar bundan kurtulsalar da Venedikliler bir
şehir savunmasının bu denli masraflı olduğunu bilmiyorlardı. 1430 yılına kadar
deniz ablukasında kalan şehir Osmanlılar aldılar.
Kocacık Kuşatması
1448
Sultan 2nci Murad tarafından uzun uğraşlar sonunda feth edilmiştir.
80.000 kişilik birlikten 20.000 kişi şehit olmuştur.
İstanbul'un Fethi
1453
İstanbul'un Fethi ya da Avrupa kaynaklarında geçen
ismiyle Konstantinopolis'in Düşüşü, 29
Mayıs 1453 tarihinde Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nun
başkenti Konstantinopolis'in, Fatih Sultan
Mehmet önderliğindeki Osmanlı ordusu tarafından alınmasıdır.
Daha sonra şehir Osmanlı Devleti'ne başkentlik yapmıştır. İstanbul'un fethi
ile 1058 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu sona ermiş, Orta
Çağ kapanıp Yeni Çağ süreci başlamıştır.
Öncesi
Konstantinopolis, Müslümanlar tarafından ilk olarak Hz.Muhammed'i
(SAV) Hicret döneminde evinde misafir eden sahabe Ebu Eyyûb
el-Ensarî tarafından 668 - 669 yıllarında kuşatılmıştır. Daha sonra birçok
farklı kuşatmaya sahne olan
İstanbul, 1204 yılında Haçlılar tarafından kuşatılmış
ve 1261 yılına dek Latin İmparatorluğu himayesinde
kalmıştır. Kentin 15. yüzyılda Osmanlı topraklarının ortasında kalması,
iki kıtayı birleştirmesi ve oldukça gelişmiş bir şehir olması bölgenin
Osmanlı'nın eline geçmesi ve başkent olması ihtiyacını
getiriyordu. Konstantinopolis, Osmanlılar tarafından ilk
olarak Yıldırım Bayezid döneminde kuşatılmıştır. 1390 yılında
yapılan kuşatma başarısız olmuş, Ankara Muharebesi'ne dek şehir
aralıklarla abluka altında tutulmuştur. II. Mehmed'in tahta geçtiği
dönemde, Anadolu'da Ankara Savaşı ile dağılan siyasi birlik
toparlanmış, Rumeli'de fetih çalışmaları yeniden başlamıştı. II. Mehmed'in
amacı Osmanlı Devleti'ni dünya çapında güçlü bir konuma getirmek, gücüne
güç katmaktı. Bu siyasi yol ile önündeki ilk engel Doğu Roma
İmparatorluğu ve İstanbul'un Türklerin elinde olmayışıydı. Ayrıca
İstanbul, bölgenin en büyük ticaret ve kültür merkezi
konumundaydı. Ortodoks Kilisesi'nin merkezinin de İstanbul'da olması,
İstanbul'un politik ve dini önemini arttırmaktaydı. II. Mehmed'in
hedefi Konstantiniyye'yi fethederek büyük bir İslam şehri
yapmaktı.
Hazırlıklar
II. Mehmed, Konstantinopolis'i ele geçirmek için öncelikle deniz
yardımının kesilmesi gerektiğini düşünmekteydi. Bu gerekçe ile büyük dedesi
Yıldırım Bayezid'in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın
karşısında Rumeli Hisarı'nı yaptırdı. Bu hisar, Tuna
Nehri ile Karadeniz'den gelecek yardımı önlemenin
yanında, Osmanlı Donanması için bir üs konumu üstlenecekti.
İstanbul'u kuşatacak ordunun arkasını korumak amacı ile Avrupa'da bir çok
stratejik noktaya birlikler gönderildi. Mora Yarımadası kuşatıldı.
İstanbul'un yüksek ve kalın surlarını yıkmak amacı ile Edirne'de, devrin
önemli mühendisleri Musluhiddin, Saruca Sekban ile Osmanlılar'a
sığınan Macar Urban'a toplar döktürüldü. Edirne ve
Konstantinopolis arasındaki yol düzenlendi ve topların geçebileceği
kaliteye yükseltildi. II. Mehmed'in tasarlamış olduğu aşırtma gülleleri,
günümüz ismi ile havan topları yapıldı.
Rumeli
Hisarı'nın inşaası
Hisarın inşaatına 15 Nisan 1452'de başlanmıştır. İş bölümü yapılarak her
bölümün inşaası bir paşanın denetimine verilmiş, deniz tarafına düşen bölümün
inşaasını da II. Mehmed bizzat kendisi üstlenmiştir. Denizden
bakıldığında sağ taraftaki kulenin yapımına Saruca Paşa, sol taraftakinin
yapımına Zağanos Paşa, kıyıdaki kulenin yapımına da Çandarlı Halil
Paşa nezaret etmiştir. Buralardaki kuleler de bu paşaların adlarını
taşımaktadır. Hisarın inşaası 31 Ağustos 1452'de tamamlanmıştır. Hisarın
yapımında kullanılan keresteler İznik ve Karadeniz
Ereğlisi'nden, taşlar ve kireç Anadolu'nun değişik yerlerinden ve spoliler
(devşirme parça taş) çevredeki harap Bizans İmparatorluğu yapılarından
temin edilmiştir. Hisarın yapımında yaklaşık 300 usta, 700-800 işçi, 200
arabacı, kayıkçı, nakliyeci ve diğer tayfa çalışmıştır.
Bizans'a
savaş ilanı
1452 yılında II. Mehmed, Bizans İmparatorluğu'na savaş ilan
etti. 28 Haziran 1452'de Rumeli Hisarı'ndan 50.000
kişilik ordu ile hareket etti.İstanbul Surları karşısında
çadırlar kuruldu. 31 Ağustos'a kadar ordu İstanbul'da kaldı. Ancak 31
Ağustos'ta Edirne'ye gidildi.
Şahi
topların icadı
Edirne'de
eski Bizans esiri olan Macar asıllı Urban ve diğer Osmanlı
top dökümcüleri Şahi toplarını icat etti. Ünlü tarihçi Joseph
von Hammer-Purgstall'a göre Urban, topu yapma konusunda şu sözleri söylemiştir:
"
|
Konstantiniyye
ve hatta Babil surlarını hak ile yeksan edilecek top imal
edebilirim. Ben sanatımdan eminim, fakat topun ne kadar mesafeye gideceğini
evvelden tahmin edemem."
|
Dîvân-ı Hümâyûn'un toplanması
1452 yılının sonlarına doğru, II. Mehmed Dîvân-ı Hümâyûn'u
topladı. Toplantıya Akşemseddin de katılmıştı. Toplantıda ilk
sözü Vezir-î Azam Çandarlı Halil Paşa aldı. Eğer fetih
gerçekleşirse, Haçlı seferi başlayacağını belirtti.
Ancak Zağanos Paşa, Şahabeddin Paşa, Akşemseddin ve çoğu
vezir Çandarlı Halil Paşa'nın görüşüne katılmadı. Sonuç olarak da İstanbul
kuşatması gerçekleşti.
Bizans'ın
durumu
Bizans
İmparatoru XI. Konstantin Palaiologos, Papa V. Nikola'ya iki
büyük Hıristiyan mezhebini (Ortodoksluk ve Katolik)
birleştirmek için başvurdu. Konstantinopolis'in nüfusu da hızla
azalıyordu. 1450 yılında 70.000 ile 80.000 arasında olduğu tahmin edilen nüfus
henüz kuşatmadan önce 36.000 oluyordu. Papa V. Nikola ise
aslen Rum olan ve eskiden Rusya Başpiskopos'u
olan Polonya Kardinali İzidor adındaki zatı gönderdi.
İzidor, Ayasofya'da Katolik usulüne uygun bir ayin düzenledi.
İstanbul halkının bir kısmı ise bu durumu kabullenemeyerek:
"Konstantinopolis'te Latin serpuşu
görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederim!"
|
|
diyorlardı.
Papa V. Nikola'dan Bizans'a 3 kadırga ve 200 asker, savaş
gereçleri ve gıda maddeleri geldi. 30 geminin de vaadi bildirildi. Sakız
Adası'nda bulunan Cenevizliler'den 2 gemi ile 700
asker, Galata'daki Cenevizliler'den de 2 gemi ve 300
asker, İspanya ve adalardan da bazı kuvvetler
gelmişti. Cenova'dan da Cenevizliler'in teklifi üzerine 500 asker ile
1 gemi gelmişti. Ücretli Türk askeri ise nadiren bulunuyordu. En önemlisi
ise Ceneviz'deki Giustiniani ailesinden Giovanni
Giustiniani 700 askeri ile yardım ediyordu.
Eğer, Osmanlılar yenilirse Limni Adası'na düka tayin edebilme
hakkına sahip olacaktı. Toplamında ise 20.000 asker Bizans'ı koruyordu.
Gıda durumu ise genellikle Mora Despotluğu ve Sakız Adası'ndan
karşılanıyordu. Bizans, ayrıca İstanbul Surları'na
ve Galata'dan Sarayburnu'na çekilen zincirlere çok güveniyorlardı.
Edirne'den
Konstantinopolis'e hareket
II. Mehmed, Şubat 1453'de, dökülen iri topların İstanbul önlerine
götürülmesini emretti. 60 mandanın çektiği topun iki tarafında ikiyüzer
asker yürüyor; kaymaması için çaba sarfediliyordu. Karaca Paşa komutasındaki
10.000 kişilik ordu İstanbul yakınındaki Vize, Silivri ve Ayestefanos kalelerini
kuşattı. Nisan ayına gelindiğinde II. Mehmed, eyalet ve sancaklara orduya
katılmaları için haber gönderdi. 5 Nisan 1453'de Osmanlı Ordusu, II.
Mehmed'in komutasında İstanbul'a hareket etti. Asker sayısı 150.000 ile 200.000
arasında değişiyordu. Ayrıca, önemli hocalardan Akşemseddin, Akbıyık
ve Molla Gürani de orduda bulunuyordu. 6 Nisan 1453'de
10.000 sipahi Maltepe civarını tuttu. II. Mehmed de Anadolu
ve Haliç'i tutmuştu. Zağanos Paşa da Beyoğlu'nu
fethetti, Galata üzerine yürüdü. Aynı gün padişah, Veli Mahmud
Paşa'yı elçi olarak imparatora gönderdi. Ama barış teklifi kabul edilmedi.
Kuşatma süreci
II. Mehmet hazırlıklarını tamamladıktan sonra Bizans kralına elçi
göndererek şehrin teslim edilmesini istedi. Red cevabı üzerine 6 Nisan 1453 tarihinde
İstanbul kuşatmasına başlandı. Osmanlı Ordusu kenti karadan ve
denizden kuşatma altına aldı. Osmanlı Ordusu surlarda gedikler
açtıkça Bizanslılar surları yeniliyor, Türklerin şehre girişine izin vermiyordu. Osmanlı
Donanmasının da Bizans'a yardıma
gelen Ceneviz ve Venedik gemilerine engel olamaması savaşın
seyrini değiştirmeye başladı. Haliç ile Karaköy arasına
çekilen zincirden ötürü Osmanlı donanmasının Haliç'e girememesi savaşın
seyrini Osmanlı aleyhine çeviriyordu. Bu gelişmeleri üzerine Fatih
Sultan Mehmet 21 Nisan'ı 22 Nisan'a bağlayan gece 72 parça kadırganın
karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesi emrini
verdi. Dolmabahçe üzerinden Haliç'e indirilen gemilerle savaşın
seyri değişmeye başladı.
Kuşatmanın başlaması
Rumen) başladı. 12 Nisan'da sürekli bombardıman başladı. 17-18 Nisan'da
ise Prens Adaları Baltaoğlu Süleyman Paşa tarafından fethedildi. 20
Nisan'da Bizans'a yardıma gelen 5 tane Rum ve Latin gemisi Osmanlı
donanması'nı geçerek Haliç'e girdi. Bu olay, Baltaoğlu Süleyman Paşa'nın
azline sebep oldu. Kaptan-ı Derya Hamza Bey oldu. (1456'ya kadar)
Sultan Mehmet ve kumandanlar tarafından donanmanın nasıl Haliç'i
aşabileceği görüşülmeye başlandı.
Gemilerin karadan Haliç'e indirilmesi
II.
Mehmed, donanmanın karadan yürütülüp Haliç'e indirilebileceğni belirtti.
Birçok vezir ve paşa bu duruma tepki gösterdi. Sultan görüşlere tepki
göstererek:
Biz
Peygamber müjdesini gerçekleştirmeye geldik. Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed
Han'ız. Allah'ın izni ve yardımı ile imkansızı mümkün yaparız. Davranın,
amele bulun, usta bulun! Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına
doğru geniş bir yol açın. Yol boyunca kızakları
döşeyin. Cenevizliler'den yağ alıp kızakları yağlayın. Amma çok gizli
tutun. Bizans bu durumu fark etmemeli.
|
|
dedi.
Bunun
üzerine 67 (veya 72) parçalık donanmanın Haliç'e indirilmesi
kararlaştırıldı. Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına uzanan bir yol yapıldı.
Kızaklar döşenip, yağlandı. Gemilerin altına konacak arabalar hazırlandı. Çok
sayıda manda ve öküz sağlandı. Cenevizli casuslar ise yoğun çalışmayı görüyor,
ama kestiremiyorlardı. Bu sırada Molla Gürani, yanında talebeleriyle
geldi. Molla Gürani, fethin Sultan Mehmet'e gerçekleşeceğini
belirterek:
Hünkarım,
fetih size nasip olacaktır. Sakın vazgeçmeyin. Müritlerimle geldim. Kefenlerimiz
boynumuzdadır. Ölene kadar fetih yolunda yürümeye andımız var.
|
|
dedi.
Bir
gece içerisinde donanma Haliç'e indirildi. 22 Nisan'da
donanma Haliç'ten ateşe başladı. Bizans Başkumandanı olan Giovanni
Giustinianiise, donanmanın Haliç'e indirilmesine inanamıyordu. Ayrıca, bu
sırada İstanbul'a padişahın emri ile Zağanos Paşa tarafından köprü
yapıldı.
Şahi toplarının icadı
II. Mehmed, Konstantinopolis'i almak istiyordu, fakat bu hiç de
kolay olmayacaktı. Ancak II. Mehmed'in tutkusu büyüktü ve bu tutku dehası
ve zekasıyla birleşince Şahi toplarını döktürdü. Bu topları Macar
asıllı olan Urban Usta dökmüştür. Bu top kuşatma esnasında Bizans
Surları'nda gedikler açmıştır.
Bizans elçileriyle görüşme
II.
Mehmed'e Bizans İmparatoru tarafından elçiler gönderildi. İmparator teklifte
bulunarak:
Kuşatma
kaldırılırsa padişahın istediği kadar vergi vermeye
hazırım. Konstantinopolis surlarına kadar olan bütün topraklar
da kendilerinin olsun. Ayrıca şehrin güvenliğinden sorumlu, padişah
tarafından tayinine hazırım.
|
|
dedi.
Ancak
Sultan bu teklifi kabul etmeyerek:
Efendinize
söyleyin, direnmeyi bırakıp şehri teslim etsin. Bunu yaparsa Mora'nın
hakimiyetini kendisine ihsan edeceğiz. Razı olmazsa şehre zorla gireceğiz!
Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed Han olarak peygamber müjdesi peşindeyiz.
|
|
dedi.
Meryem tasvirinin yere düşmesi
25
Mayıs günü, Meryem'in tasvirinin Konstantinopolis'te dolaştırılacağı
bildirildi. 26 Mayıs Cumartesi günü de Meryem'in tasviri şehir boyu
dolaştırılmaya başladı. Eğrikapı'ya girerken tasvir yüz üstü yere
düştü. Hıristiyanlar korkuya kapıldı. O sırada ani bir fırtına koptu,
sağanak yağmur başladı. Halk bu olayı kötüye yorarak:
Meryem Ana
da Osmanlılar'dan yana! Artık şehrimizi korumuyor.
|
|
dediler.
Fetih sonlanıyor
Osmanlı Donanması'nın Haliç'e indirilmesi ile birlikte savaşın
seyri Osmanlılar'a döndü. İstanbul'a 19 Nisan, 6 Mayıs ve 12 Mayıs'ta
büyük hücumlar düzenlendi fakat şehir ele geçirilmedi. Kuşatma oldukça uzun
sürmüş, Osmanlı askerleri moral ve fizikî açıdan kötü duruma düşmüştü. Bu
gelişmeler üzerine II. Mehmed, 29 Mayıs'ta büyük taaruz için emir verdi.
29 Mayıs'ta günün ilk ışıkları ile başlayan taaruz sonucu, Ulubatlı
Hasan'ın Bizans surlarına çıkarak Osmanlı sancağını dikmesi ile Osmanlı ordusu
moral kazandı ve savaşa topyekün karşılık verdi. Açılan gediklerin
kapatılamaması ve Osmanlı ordusunun topyekün saldırısı
karşısında Konstantinopolis, 29
Mayıs 1453 Salı günü II. Mehmed'in önderliğindeki Osmanlı
birliklerine teslim oldu. Konstantinopolis'in alınması ile birlikte topların
deldiği surlardan içeri giren II. Mehmed, halkın sevgi gösterisi ile
karşılandı. Bu fetihten sonra II. Mehmed, Fatih unvanını
aldı ve Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başladı.
Son gece ve fetih
II.
Mehmed, 28 Mayıs'ı 29 Mayıs'a bağlayan gece Akşemseddin'e Konstantinopolis hakkındaki
görüşlerini öğrenmek için Ahmet Paşa'yı gönderdi. Akşemseddin ise
şehrin yarın fethedileceğini söyledi. Konstantinopolis'te ise XI.
Konstantin, Ayasofya'dan çıkınca, atına binip askeri mevkileri dolaştı.
Halkı ve askerleri heyecandıracak konuşmalar yaptı. Osmanlı tarafının kesin
hücuma kalkacağı Galata'daki Cenevizliler ile Osmanlı Rumları
tarafından XI. Konstantin'e bildirilmişti. II. Mehmed ise 29
Mayıs günü şehrin fethedileceğini belirterek:
"
|
Ya ben
Bizans'ı alırım, ya da Bizans beni!"
|
demişti.
29
Mayıs sabahı, namazını kıldıktan sonra atına binen II. Mehmed, maiyetiyle
birlikte ön safa geldi. Verilen emirle toplar ateşlendi. Osmanlı Ordusu hücuma
başladı. Lağımcılar kaleyi patlatmaya çalışırken, Bizans askeri de kaynar
katranları surların üzerinden Osmanlı askerlerine döküyordu. Padişah ise
Topkapı önlerinde demir topuz ile savaşıyordu. bu
sırada Giovanni Giustiniani ağır yaralandı. Konstantin'den tedavi
için izin istediği zaman Konstantin:
Yaranız
ağır değildir; bununla beraber, buradan nasıl çıkacaksınız?
|
|
diye
sordu. Giovanni ise:
Cenab-ı
Hakk'ın Türklere açmış olduğu yolu takip edeceğim.
|
dedi. Ardından da Galata'ya sığındı ve orada öldü.
700
kişilik birliğiyle gelen Giovanni, bölgeyi terk edince Bizans ordusu
iyice bozulmaya başladı. Ulubatlı Hasan adlı bir yeniçeri ise 30
arkadaşı ile kaleye tırmanıyordu. Bizanslılar sekizini ok ve top atışlarıyla
vurmuş ise de 22 kişi surlara tırmandı ama kısa sürede ok ve top atışlarında
yaralandı. Ulubatlı Hasan ise sancağı kaleye dikti. Ancak ok
darbeleri ve açılan ateşlerle orada vefat etti. Söylediği son söz ise:
"Allah'ım
bu sancağı buradan indirme!"
|
|
idi.
Bir
Yeniçeri müfrezesi Ulubatlı Hasan'ın naaşını II. Mehmed'in huzuruna
getirir. Padişah, cenazeyi gözlerinden öperek:
Eğer
Sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim!
|
|
demiştir.
Bu
sırada imparator öldü. İmparatorun ölümü ile ilgili çeşitli rivayetler vardır.
Aynı zamanda veliahtlardan Kantakuzen de ölmüştü. Şehzade Orhan ise
intihar etmişti. Bu sırada II. Mehmed, Topkapı'dan şehre girdi.
Böylece şehir fethedildi. II. Mehmed, Fatih ünvanını aldı. Bu
sırada Giritli askerler bahçede halen çatışma içindeydi. Fatih bunları görünce,
silahlarıyla beraber Girit'e dönmelerine izin vermiştir. Daha sonra Bizans
Patriği'ni telkin ederek:
Ben Sultan
Mehmed, sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki, bugünden itibaren
ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız.
|
|
dedi
ve sancağı burçlarda gördüğüne sevinerek:
Aciz,
fakir kulun Mehmed'e bu günleri gösterdiğin için sana şükürler olsun Rabbim!
|
|
dedi. Konstantinopolis halkının bir kısmı ise hala umutluydu.
Çünkü Çemberlitaş Sütunu inançlarına göre Türklerin şehre girmesini
önleyecekti. Ancak Çemberlitaş da geçildi ve Ayasofya'ya varıldı. Camii'ye
çevrilmesi emri verildi.
Çandarlı Halil Paşa'nın idamı
Çandarlı
ailesi öteden beri Osmanlı Devleti'ne büyük hizmetler vermişti.
Ancak, Çandarlı Halil Paşa'nın Bizans ile uzlaştığı söylentileri
yayılıyordu. Ayrıca Çandarlı Halil Paşa'nın kuşatma sırasında "Kuşatmanın
Kaldırılması" yolunda teklifleri de olmuştu. Fatih, o zaman için
olayın üzerine yürümemişti. Bizans'ın son megadükü Lukas Notaras'a niye bu
kadar direndiklerini sorduklarında da:
Çandarlı
imparatorumuzdan gizlice dayanmasını istemişti.
|
|
demesi üzerine soruşturma büyüdü. Ve Çandarlı önce tutuklanıp,
sonra da 10 Temmuz 1453'te idam edildi. Edirne'deki idamına
kadar, Yedikule Zindanları'na kapatıldı. Çandarlı Halil Paşa, ilk
günler bir başvezirin ağırlığına yakışır şekilde zindandaki hücresinde
ağırlandı. Son ana kadar idam edileceğine inanmamakta direndi, çünkü
kendisinden önce idam edilmiş başka bir vezir yoktu. Üstelik ailesi, kısa
aralıklarla tam 154 yıldır iktidardaydı.
İdamından
önce gözlerine mil çekilirken, cellat:
-
Padişahın yüzüne dik bakanların akıbeti işte budur.
|
|
dediğinde,
- Zağanos'un
bayramı olsun, ahrette iki elim yakasındadır.
|
|
diye mukabele etmeyi başardı.
Gerçekten
de zindanda bulunduğu bir buçuk ay boyunca, Zağanos Paşa, aleni olarak Çandarlı ve
etrafındaki tüm Türk beylerinin hain oldukları propagandasını başarıyla yaymış,
kilit noktalardaki diğer Türk paşaları ve beylerini de benzer akıbetlere
sürüklemişti. Çandarlı'nın 120.000 dükalık hazinesi ve tüm mal varlığı müsadere edildi.
Böylelikle, Osmanlı devletinde devşirmelerin hakimiyet kuracağı dönem açılmış
oldu. Sadrazamlığa Veli Mahmud Paşa getirildi.
Fethin Avrupa'daki yankıları
İstanbul'un fethi Avrupa'da büyük yankı uyandırdı.
Başta Vatikan ve Sırbistan Prensliği sıranın kendilerine
geldiğini düşünmekteydi. Papa'nın önderliğinde bir Haçlı
Ordusu toplanmak istendiyse de, Avrupa'nın o dönemki iç siyaset
karışıklıklarından ötürü bu gerçekleştirilemedi. Yunanlar, Bizans'ın
mirasçısı olduklarını iddia ettiler, bu iddialar üzerine Bizans'ın yaşayan son
prensleri Mora Yarımadası'nda, Fatih'in emri ile öldürüldü. İstanbul'un
fethi ile bir çok bilimadamının İstanbul'dan Avrupa'ya kaçarak
rönesans hareketini başlatmışlardır.
Belgrad Kuşatması 1456
Belgrad Kuşatması, 1456 yılında Osmanlı
İmparatorluğu'nun Macaristan Krallığı'nın elinde olan Belgrad'ı 2.
kez ele geçirme girişimidir. İlk kuşatma Osmanlı sultanı I.
Murat tarafından gerçekleştirilmiştir.
Savaş öncesi
Sırpların başkenti olan Belgrad, Osmanlı baskısı nedeniyle 15. yüzyıl başlarında
Macarlara bırakılmıştı. Osmanlı sultanı Fatih Sultan
Mehmet 1453'te İstanbul'un fethinden sonra, Macaristan
Krallığı'nı hükmü altına almak için güçlerini toplamaktaydı. Öncelikli
hedefi Belgrad (eski Macarca Nándorfehérvár) şehrinin
sınır kalesiydi (Macarca végvár). Önceki yirmi yıllık süreçte
Osmanlı ile birçok savaşta bulunmuş, Valak soyundan soylu ve savaşçı lider
olan János Hunyadi, saldırıyı bekliyordu.
Kuşatma
Kuşatma, sonunda büyük bir savaşa dönüştü. Hunyadi'nin komutasındaki ani
karşı saldırı ile Osmanlı kampını istila etmesi sonucunda, yaralanan Fatih
Sultan Mehmet kuşatmayı kaldırmak ve geri dönmek zorunda kaldı. Bu arada Macar
kampındaki vebaya yakalanan János Hunyadi, savaştan üç hafta sonra öldü.
Sonuçları
Belgrad kuşatması "Hristiyanlığın kaderini
belirlemiştir". Papa III. Callixtus'un emriyle bu galibiyeti anmak
için başlatılan öğle
çanının çalınması, Hıristiyan dünyasında halen kullanılmaktadır.
Akçahisar Kuşatması
1478
Önceden 3 kere kuşatılıp alınamayan kaleyi II. Mehmet tekrardan kuşattı.
Açlık, malzeme eksikliği ve demoralize olmuş halk II.Mehmet'in eğer kaleyi
teslim ederseniz öldürülmeyeceksiniz teklifi ile kaleyi teslim etmişler.
Böylelikle kale 4ncü seferinde Osmanlı kontrolüne geçmiş oluyor.
Rodos Kuşatması 1480
1480 yılında Osmanlı birliklerinin Hospitaller Şovalyelerinin savunduğu
Rodos' ta geçmiştir.
Sayıları 10.000 ila 15.000 arasındaki Osmanlı birlikleri, 500 den fazla
şovalye, 2000 den fazla asker ile Hospitaller birlikleri savunmadaydı.
Osmanlı'ya Gedik Ahmed Paşa
ve Mesih Paşa komuta etmekteyken, Hospitallere ise Pierre
d'Aubusson ve Antoine d'Aubusson komuta etmekteydiler.
Osmanlı birlikleri kuşatmada başarısız olmuş ve II. Mehmet ' in emri ile
kuşatma kaldırılmıştır. Yeni hedef Otronto' dur.
Otronto Kuşatması
1481
Otranto Seferi, 1480 yılında Osmanlı seferiyle
başlayıp 1481 yılında biten sefer.
Savaş öncesi
II.
Mehmet, Arnavutluk'u feth etmek amacıyla birçok akıncı birliği gönderdi.
Akıncılar Dalmaçya kıyılarını geçip akınlarını yoğunlaştırdıkça Adriyatik
denizinin karşı yakasında, İtalya'da korku baş gösterdi. Osmanlılar karşıda
yangın çıkardıkça Venedik San Marko kilisesi alarm çanlarını çalıyordu.
Akıncılar daha 1477'de İtalya'nın kuzeybatısındaki Friuli'ye girerek
bazı yerleşim birimlerini yağmaladılar. Fakat ertesi sene daha büyük
kuvvetlerle gelen başıbozuklar ülkede büyük bir paniğe neden oldu.
Bunun üzerine Venedikliler Osmanlı-Venedik Antlaşması (1479) istemek
zorunda kaldı.
Osmanlı
tehlikesini bertaraf eden Venedik Cumhuriyeti, Katolik Ferdinand adıyla ün
yapmış İspanya kralıyla da savaşıyordu ki Napoli kralı Ferdinand da bu savaşta
İspanya'yı destekliyordu. Napoli'ye gaile çıkarmak isteyen Venedik, İstanbul'a
Sebastiyano Giritti adında bir elçi yollar. Elçi, Puy ve Kalabra 'nın büyük
şehirlerinin Doğu Roma İmparatorluğu'na ait olarak Yunan göçmenler
tarafından kurulmuş olması dolayısıyla Mora ve Bizans fatihinin bu şehirleri
kendi malı olarak isteme hakkı olduğuna Sultan II. Mehmet'i ikna eder.
Napoli Krallığı'nın, Osmanlı ile varolan ittifak anlaşmasını bozarak Türk
kuşatması altındaki Rodos Şövalyelerine yardım göndermesini de göz
önüne alan padişah, Gedik Ahmet Paşa'ya donanmasını hemen yukarı
Arnavutluk sahilinden Avlonya limanına götürmesini ve oradan asker alarak Puy
kıyılarına çıkmasını emreder.
Sefer
100 gemiden oluşan Osmanlı donanması 28 Temmuz 1480 tarihinde Otranto
limanına demir attı. Karaya çıkma yeri olarak
ilk Brindisi düşünüldüyse de kıyı savunması olmadığı
için Otranto tercih edildi. Sipahiler hemen şehri kuşattı, şehir direnmek
istedi fakat fazla dayanamadan 11 Ağustos'ta fetholundu. Türkler şehre
yerleştikten sonra Brindisi, Lecce, Taranto yönünde
hamleler yapsalar da Napoli'den gelen büyük kuvvetler tarafından
püskürtüldüler. Sultan ileriki zamanlardaki fetihler için Otranto'yu bir üs
olarak kullanmak istiyordu fakat halkın büyük kısmı şehirden firar etti. Halk,
şehre dönmeyi ve Türklere yiyecek ikmali yapmayı reddediyordu. Sonuçta
Osmanlılar, kuvvetlerin çok büyük bir kısmını İtalya'dan çekerek şehirde,
denizyoluyla beslenebilecek küçük bir garnizon bıraktı. Sultanın bir ordunun
başında bizzat İtalya'ya geleceği söylentileri dolaşıyordu. Türk istilası
korkusu öyle bir hal aldı ki Papa Fransa'daki Avignon'a kaçmayı bile düşündü.
Ama bunu yapmak yerine Cenova,İspanya, Portekiz gibi çeşitli yerlerden yardım
temin etti.
Çekiliş
II. Mehmet'in 3 Mayıs 1481'deki ölümü ve II.Bayezid'in, Cem Sultan vakası
yüzünden pasif bir siyaset izlemek durumunda kalması sebebiyle Osmanlı Devleti
İtalya Seferine gereken önemi verememiş ve bölgeyi boşaltmak zorunda kalmıştır.
Kahire Kuşatması 1517
I.Selim'e hem Mercidabık (1516) hem de Ridaniye (1517) yılında yenilen
Memlüklerin son kalesi Kahire kalmıştı. I.Selim şehir önüne gelip hemen kuşatma
yapmadı, çünkü şehirde Kansu gavri' nin yeğeni sultan Tomanbay ve şehrin ileri
gelenlerinden Kayıtbay bulunmaktaydı. Bunların yakalanması Sultan I.Selim özel
birliklerini gönderdi. 26 Ocak - 3 Şubat 1517 yılları arasında şehirde şiddetli
çatışmalar yaşandı, çatışma sonundan Sultan I.Selim şehre girerek Zafernamesini
tüm ilgili yerlere göndererek Kahire' nin Osmanlı topraklarına katıldığını
duyurdu.
Rodos Kuşatması 1522
Osmanlı Padişahı I. Süleyman'ın, 1522 yılında bir donanma
göndererek Rodos'u topraklarına katması olayıdır. Rodos'u daha
önce II. Mehmet'in orduları kuşatmış lakin alamamıştır. I. Selim'in
de kuşatmaya genelde olumsuz baktığı tarihçilerce bildirilir. Rodos'u
almadan, Suriye ve Mısır’ı idare etmenin imkânsız olduğunu
düşünen. Süleyman, Belgrat’ı fethettikten sonra (1521), Rodos’a
yönelmiştir. Rodos Kalesi beş ay kadar direnmesine rağmen, teslim olmak zorunda
kaldı. Rodos'la beraber on iki ada ve Bodrum Kalesi de teslim
olmuştur. Rodos'un fethi ile Rodos'taki Hospitalier
Şövalyeleri Malta'ya sığınmıştır. Osmanlıların Akdeniz'de güvenliği
sağlaması kolaylaşmıştır. Fetihten sonra Türk nüfusu
yerleştirilerek Cezayir-i Bahr-i Sefid (Akdeniz Adaları) eyaletine
bağlanmıştır. Sancakbeyi olarak Mehmed Bey tayin edildi.
Cezayir Kuşatması
1529
Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki birlikler İspanya İmparatorluğunun
kontrolündeki şehri 1529 yılında feth etmişlerdir. Ocak 1529 yılında Osmanlı
İmparatorluğu Habsburg hanedanlığından Ferdinand' a savaş ilan ettikten sonra
Barbaros' a destek verdi. Barbaros Osmanlı' dan 2.000 yeniçeri, top ve teknik
destek aldı. Ardından Cezayir'e giderek buranın halkından da destek aldı.
Ardından 22 gün sürecek top ateşi ile Cezayir kuşatıldı. 22 gün sonunda
İspanyol' lar şehri teslim ettiler.
I. Viyana Kuşatması
1529
I. Viyana Kuşatması, 27 Eylül-16 Ekim 1529 tarihlerinde Avusturya
Arşidüklüğü'nün başkenti Viyana'nın I.
Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından kuşatılmasıdır.
Başarısız olan kuşatma sonucunda kale alınamamış veOsmanlı
ordusu İstanbul'a geri dönmüştür.
Kuşatmanın nedenleri
Mohaç Savaşı (1526) sonrasında Budin'in Osmanlı
Devleti tarafından ele geçirilmesinin ardından, savaşa katılmamış olan
Erdel voyvodası János Szapolyai Macar kralı olarak taç
giymişti. Kanunî Sultan Süleyman 16 Ekim
1526'da Macaristan tacını Szapolyai'ye veren târihî fermanını imzaladi. Mohaç
Savaşı (1526) öncesinde kral II.
Lajos dolayısıyla Macaristan ile bağlantılı olan, ancak savaş
sonrasında Osmanlı ordularının girmediği Bohemya, Moravya, Slovakya ve Silezya
gibi ülke ve bölgeler ise, II. Lajos'un karısının ve Kutsal Roma-Germen
İmparatoru Şarlken'in kardeşi olan Avusturya arşidükü Ferdinand'da kaldı.
Kanunî Sultan Süleyman İstanbul'a döndükten sonra harekete geçen Ferdinand,
Pressburg'da Osmanlılara karşı olan asillerden teşekkül ettirilmiş bir diyet
meclisi toplayarak kendini Macaristan ve Bohemya kralı ilan
ettirdi. Bu olay, Macaristan'da egemenlik için Osmanlı-Avusturya rekabetini
başlattı. Kanunî Sultan Süleyman, Mohaç zaferi sonrasında fethedilen geniş Macar
topraklarının Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu ile bağlantılı bir
hükümdarın eline geçmesine müsâde edemezdi. Bu durum, bölgedeki güçler
dengesinin Osmanlı Devleti aleyhine bozulmasına yol açabilirdi.
Ağabeyi Habsburg İmparatoru Şarlken'in de desteğini alan
Ferdinand, Osmanlı ordusu geri döndükten sonra saldırıya geçti ve Tokaj Meydan
Muharebesinde Szapolyai'yi yenerek Budin'i ele geçirdi. Lehistan'a
kaçan Szapolyai Osmanlı Devleti'nden yardım istedi. Kanunî Sultan Süleyman
sefer hazırlıklarıyla meşgulken, Macaristan'dan fethedilen arazinin geri
verilmesi karşılığında barış yapmak isteğiyle Ferdinand'ın elçileri geldi.
Fakat Habsburgları Macaristan'dan çıkarmak, Ferdinand'a gözdağı
vermek, Habsburg ordusunu yakalayıp yok etmeyi amaçlayan Kanunî Sultan Süleyman,
o zamanın âdetleri gereği elçileri tevkif ettirdi. Hazırlıklarını tamamladıktan
sonra serbest bırakıp savaş için yola çıktığı haberiyle Ferdinand'a gönderdi.
10
Mayıs 1529'da İstanbul'dan yola çıkan Kanuni Sultan Süleyman 20 Haziran'da
Sofya'ya ve 18 Agustos'da Mohaç ovasına ulaştı. Szapolyai de 6.000 Macar askeri
ile orduya katıldı ve burada padişahın elini öptü. Eylül'de Budin'i kuşatan
Kanuni Sultan Süleyman, teslim teklifinin reddedilmesi üzerine şiddetli bir
muhasara savaşına başladı. 8 Eylül'de Budin kalesinin kapılarından
biri ele geçirilip genel hücum başlatılınca, ümit kalmadığını anlayan
müdâfiler, hayatlarına dokunulmamak şartıyla kaleyi teslim ettiler. Kısa
zamanda gösterilen bu muvaffakiyet karşısında, Osmanli hâkimiyetine daha fazla
karşı duramayacağını anlayan Boğdan voyvodasi IV. Petru Rareş de ordugâha
gelerek bir tâbiiyyet antlaşması imzaladı. Elbasan sancakbeyi Hasan Bey'i
Budin'de muhafız bırakan Kanunî, 12 Eylül'de Macar taht şehrinden ayrılıp
Viyana üzerine yürüdü. Bu arada Ferdinand'in adamları tarafından kaçırılmak
üzereyken İzvornik sancakbeyi Sultanzâde Bâli Bey'in ele geçirdigi Macar
kraliyet tacı, yeniçeri sekbanbaşısı tarafından Szapolyai'ye giydirildi. Budin kalesinin
fethinden sonra Osmanlı Ordusu Avusturya üzerine yürüdü.
Kuşatma
Kanunî
Sultan Süleyman, 22 Eylül'de Avusturya sınırını geçti. Ertesi gün Bâli Bey'in
kardeşi Semendire sancakbeyi Sultanzâde Mehmed Bey, Alman öncü kuvvetlerinin
büyük bir kısmını Viyana'nın on beş kilometre güneydoğusundaki Bruck kasabası yakınlarında
imha etti. Esir edilen Alman kuvvetleri komutanı Christophe Von Zedlitz ve altı
general Sultan'a gönderildi. 27 Eylül'de Viyana önlerine gelen
ordu, Avusturya Arşidüklüğü'nün başkentini kuşatmaya başladı.
Kanunî
Sultan Süleyman, 120.000 kişilik bir orduyla Budin'den ayrılıp Viyana üzerine
yürüdüğü haberi duyulunca, sâdece Avusturya ve Almanya'da değil,
bütün Avrupa'da bir korku başlamış, Osmanlı ilerlemesi karşısında, o sırada had
safhada olan mezhep mücâdeleleri bile bir tarafa bırakılarak, Viyana'ya yardım
seferi başlatılmış ve Avrupa'nın her yerinden muhtelif milletlere mensup yardım
kuvveti gelmeye başlamıştı. Kuşatmadan biraz evvel bu kuvvetlerin büyük bir
kısmı kaleye yerleşmişti. Ferdinand şehri terk ederek kaçmış, yerine ihtiyar ve
tecrübeli bir asker olan Kont Nicolos Von Salm'i kale komutanı olarak
bırakmıştı. Savunma hazırlıklarına baslayan Kont Salm de, Türk ordusu gelmeden
Viyana yakınlarındaki mahalleleri tamamen yakıp yıkmış, birinci istihkâm
hattından yirmi adım içerde ikinci bir istihkâm inşâ etmiş, Tuna sahillerine
kazıklar diktirerek müdâfaa için gerekli tedbirleri almıştı. Osmanli
humbaracılarının yakıcı tesirlerinden korunmak için evlerin ahşap çatılarını
yıktırmış, top güllelerinin tesirini azaltmak için de, sokakların kaldırımlarını
söktürmüştü. Ayrıca iki ay yetecek kadar erzak temin edip, şehirdeki sivil
halkı dışarı çıkarmıştı.
Kaleyi
muhasaraya başlayan Kanunî Sultan Süleyman, on yedi gün boyunca döverek, şehrin
surlarını iyice tahrip etmişti. Bu sırada bir Osmanlı güllesinin isâbetiyle
kale komutanı Kont Salm de ölmüştü. Bununla birlikte kuşatma uzuyor; kış
aylarının tahrip edici etkisi ve beklenen top mühimmatının gecikmesi Osmanlı
ordusu için kuşatma şartlarını zorlaştırıyordu. Çevreden aldığı istihbaratlar
sonunda Viyana'ya yüz elli kilometre uzaktaki Linz'de bir Alman ordusunun
toplandığı anlaşılınca, Kanunî, orduya muhasarayı kaldırma emrini verdi. Aynı
zamanda çeşitli beyler kumandasındaki akıncı kuvvetlerini akına göndererek,
Avusturya, Güney Almanya (Bavyera), Moravya, Bohemya, Yukarı Macaristan
(şimdiki Slovakya), Silezya ve Slovenya gibi Habsburg'lara bağlı ülkelerde
saldırılar düzenletti. 16 Ekim'de Viyana önlerinden hareket eden ordu-yı
hümâyûn, 25 Ekim'de Budin'e, 16 Aralık'ta da İstanbul'a döndü.
Güns Kuşatması 1532
Güns Kuşatması veya diğer adıyla Kőszeg Savaşı', Osmanlı
İmparatorluğu ile Avusturya Arşidüklüğü arasında yapılmıştır.
Avusturya Saldırısı
I. Süleyman'ın Viyana'yı 1529'da kuşatması
sonucu Ferdinand 1530'da güç gösterisi yapmak için bir karşı saldırı
gerçekleştirdi. I. Süleyman'ın 60.000 kişi civarındaki güçlü ordusuna karşı
yürüdü. Tuna Irmağı yakınlarına kadar ele geçirerek yürüyen Ferdinand
saldırı için hazırlıkları tam olarak bitirdi. Stratejik yerleri ele geçirdi.
Kőszeg Kuşatması
1532'de 60.000 kişi civarındaki ordusu Viyana'yı kuşattı. Ferdinand 700
asker dışındaki tüm askerlerini geri çekti. 700 askeri Köszeg'i savunması için
bırakmıştı. I. Süleyman kaleyi 700 kişinin savunduğunu öğrenince bir bölüm
askerini kaleye doğru saldırttı. Ancak başarılı bir savunma sonucu kale
alınamadı. Bu da Osmanlı İmparatorluğu için bir yenilgi oldu. Kaleyi Ağustos'a
kadar kuşatmasına rağmen başarı alamayan bir bölüm Osmanlı birlikleri Ağustos
yağmurları ile kuşatmayı kaldırdı.
Barış ve Savaş
Ferdinand ve I. Süleyman arasında bir anlaşma imzalandı. O anki sınırlar
korunuldu ve Macaristan yine de Osmanlı hakimiyeti altında kaldı.
Osijek
Kuşatması
Bu anlaşma Yanoş Zapolya'yı tatmin etmedi. Ferdinand sınırlara
birlik sevkiyatına başladı. Ancak Osmanlıların güçlü ordusu karşısında geri
çekildiler. Kuşatma uzun sürmedi ve iki taraftanda çok kayıp verilmedi. Daha
sonra içerisinde Avusturya (Habsburg) donanmasıda bulunan Haçlı
donanması Preveze'de Osmanlılara yenilince I. Ferdinand Osmanlı'ya hiç
yanaşmadı. Osmanlılar daha sonra Tuna Nehri'ni de ele geçirdi.
I.
Süleyman'ın Seferi
1543 Nisan'ında I. Süleyman Macaristan üzerine yeni bir sefer düzenledi.
I. Süleyman, Macaristan'da kalan son kale olan Eger (Eğri) Kalesi'ni almak
istedi. Eger Kalesi şimdiki Köszeg bölgesinde olduğundan Köszeg savaşı
denilmektedir. Eger tüm çabalara rağmen alınamadı ve bu Avusturya zaferi
Avrupa'da büyük sevinçle karşılandı. Böylelikle Osmanlı İmparatorluğu'nun son
Macaristan seferi'de son buldu.
Tunus Kuşatması 1534
16 Ağustos 1534 yılında Barbaros Hayreddin Paşa tarafından kuşatılmıştır.
1533 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından davet edilen Barbaros Hayreddin
Paşa' ya yeni 70 kadırga inşa ettirildi. Bu güç ile İtalya kıyılarını
bombalayan Barbaros rotasını Tunus' a yöneltti. Batı akdenize geçişteki üstün
coğrafi konumu Tunus seferini önemli kılıyordu ve 16 Ağustos' ta feth edildi.
Bağdat Kuşatması 1534
1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından ele geçirilmiştir.
1532-1535 yılları arasında cereyan eden Safevi - Osmanlı savaşı sırasında
meydana gelmiştir. Irakeyn seferindeki Osmanlı birlikleri tarafından Bağdat' a
düzenlenen başarılı bir sefer ile Osmanlı topraklarına katılmıştır ve 1nci
Dünya savaşı sonuna kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır.
Klise Kuşatması 1537
Klise Kuşatması, Osmanlı'nın Hırvatistan Krallığıkontrolünde
bulunan Klise Kalesi'nin 31 Ağustos 1536-12 Mart 1537 tarihleri arasında
kuşatmasıdır. Kuşatma sonunda, Osmanlı kaleyi almayı başarmıştır.
Korfu Kuşatması 1537
Korfu Kuşatması, Osmanlı Padişahı I. Süleyman'ın 1537
yazında Korfu adasına yaptığı kuşatma. Sefer sırasında Korfu adası ve
diğer adalar alınmaya çalışılmış, Korfu adası alınamamış, Şira, Patmos,
Naksos adaları ise Barbaros Hayreddin Paşa tarafından fethedilmiştir.
Diu Kuşatması 1538
Gucerat hükümdarı Bahadır Şah, 1535′te Delhi sultanı Hümayun
Şah ile yaptığı savaşta yenilerek Diu kalesine sığındı. Hümayun Şaha karşı
Goa’daki Portekiz valisiyle
anlaştı. Portekizliler de Diu limanına hâkim tepede bir
kale yaptırarak limanı denetimleri altına aldılar. Bunun üzerine hatasını
anlayan Bahadır Şah, Portekizlileri Diu’dan çıkarmak amacıyle Kanunî
Sultan Süleyman’a başvurdu ve bir ihtiyat tedbiri olmak üzere de
hazinelerini Mekke’de güven altına aldırdı. Kanunî
de Hindistan ile Akdeniz arasındaki güvenliği sağlamak amacıyla,
doğu ticaretini ellerinde bulunduran ve Kızıldeniz’de serbestçe dolaşan
Portekizlilere karşı harekete karar verdi. Doğu müslümanlarının koruyucusu
olarak Mısır valisi Hadım Süleyman Paşa'ya Süveyş’te
Cenovalı mühendisler yönetiminde bir donanma yaptırmasını emretti. Bu hazırlık
arasında Bahadır Şahın öldürüldüğü öğrenilince Mekke’de bulunan hazinesi
İstanbul’a gönderildi. Mısır valisi Hadım Süleyman Paşa, 13
Haziran 1538′de 20.000 kişi ve 74 gemiden meydana gelen bir donanma ile
Süveyş’ten yola çıktı. Kameran ve Babülmendeb’i geçerek Benderi Aden önüne
geldi; Portekizliler ile işbirliği yapan Âmir bin Davud’u astırdıktan sonra 4
eylül 1538′de Gucerat kıyılarına geldi. Gokalat (Benderi Türk) ve Kat
adlarındaki iki kaleyi alarak eylül başlarında Diu kalesini kuşattı. 20 Gün
süren kuşatma sırasında, Portekizliler bütün güçleriyle karşı
koydular; Osmanlı Ordusu'nda kıtlık çıktı. Yeni Gucerat hükümdarı Mahmud
III’ün Portekizliler tarafını tutarak Osmanlılar'a yiyecek sağlamaması,
sıkıntının artmasına yol açtı. Asker, gemilerine çekildi. Bunun üzerine Hadım
Süleyman Paşa kuşatmayı kaldırarak Yemen’e döndü
Aden Kuşatması 1538
Aden'in Fethi, Portekiz İmparatorluğu'nun
kontrolündeki Aden'in, 26 Şubat 1548'de Osmanlı
İmparatorluğu tarafından ele geçirilişi.
Arka plân, fetih ve sonrası
1538'de Gucerat
Sultanı Bahadur Şah'ın, Portekiz İmparatorluğu'na karşı gerçekleştirdiği
mücadele için yardım istemesi üzerine Osmanlı Padişahı I.
Süleyman, Hint Okyanusu üzerine seferler düzenlenmesini
istedi ve bu seferlerde gönderilecek gemilerin yönetimi için Hadım
Süleyman Paşa'yı görevlendirdi. 13 Haziran 1538'de Süveyş'ten yola
çıkan Hadım Süleyman Paşa, ilk durağı olan ve Portekizlilerin elinde
bulunan Aden'i aldı. 19 Ağustos günü Aden'dan ayrılan donanma, 4
Eylül'de Diu'ya ulaştı. Şehre
yapılan kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı. Aden'e dönen Hadım
Süleyman Paşa, sonrasında başkent San'a'da dahil olmak üzere
tüm Yemen'i Osmanlı İmparatorluğu topraklarına kattı.
Ancak
bir süre sonra Aden, Portekizliler tarafından geri alındı. Piri
Reis komutasında Hindistan üzerine düzenlenen ikinci sefer öncesinde, 26
Şubat 1548 tarihinde ise şehir ikinci kez Osmanlı egemenliğine
girdi. Yaklaşık dört yıl sonra, 1552'de Maskat'ı da ele
geçiren Piri Reis, 1554'e kadar seferlerine devam etti.
Yeni Hersek Kuşatması
1538
Osmanlı-Habsburg arasındaki Akdeniz siyaseti sebebiyle birçok savaşa
olmuştur. Yeni Hersek Kuşatması bunlar arasında destansı olanıdır. Barbaros
Hayreddin emrindeki 50.000 kişilik ordusu ile şehri karadan ve denizden
kuşattı. Habsburglular çok direndiler, inatçılar dı ve kaybedeceklerini
bildikleri halde şehri savunmaya devam ettiler. 20.000 kişilik kayıp veren
Osmanlı İmparatorluğu 100 kişi hariç 3.400 kişiyi savaş esnasında öldürmüştür.
Hristiyanlar bu yenilgi ile Doğu Akdeniz'i Osmanlılara terk etmek zorunda
kalacaklardı. Ancak bu savunma için Avrupa' da birçok hayran kazanmalarına ve
şiirlere konu olmalarını sağlayacaktır.
Buda Kuşatması 1541
Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1541 yılında feth edilmiştir. 50.000
kişilik Osmanlı' ya Süleyman, 31.000 kişilik Habsburglara Wilhelm von Roggendorf kamuta etmekteydi. İlk
çarpışmada Habsburglular ağır bir yara aldılar ve 7.000 askerlerini
kaybettiler. Osmanlı bunu kutluyordu ve şehir kuşatıldı ve ele geçirildi. Savaş
sonunda 16.000 asker kaybeden Ferdinand büyük bir kayıp yaşadı ve Macaristan'da
150 yıl boyunca sürecek Osmanlı egemenliği başladı.
Nice Kuşatması 1543
Nice Kuşatması, 1543 yılında gerçekleştirilen ve 1542-1546 İtalya
Savaşı'nın bir parçası olan; Fransa-Osmanlı
ittifakı çerçevesinde Osmanlı İmparatorluğu ve Fransa
Krallığı gemilerinden oluşan donanmanın, Kutsal Roma Cermen
İmparatorluğu'na bağlı olan ve Savoie Dükalığı tarafından
yönetilen Nice şehrine yaptığı kuşatma. Kuşatma sonucunda Osmanlı ve
Fransa kuvvetleri şehri ele geçirdi.
Arka plân ve kuvvetler
Savoie
Dükalığı'nın bir parçası olan Nice, yıllarca Fransa Krallığı'nın koruması
altında varlığını sürdürmekteydi. Ancak Savoie Dükü III. Charles'ın,
Portekiz Kralı I. Manoel'in kızı Beatrice ile evlenmesinin
ardından Habsburgların müttefiki olmasına sinirlenen Fransa
Kralı I. François, bu sebeple Nice şehrine saldırı yapmayı planladı.
Osmanlı
İmparatorluğu ile ittifak halinde olan I. François, 1542-1546 İtalya Savaşı
kapsamında Akdeniz'de yapılacak saldırılar için Osmanlı Padişahı I.
Süleyman'dan yardım istedi. Bunun üzerine 29 Mayıs 1543'te İstanbul'dan
yola çıkan Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması,
ağustos ayında Marsilya'ya ulaştı ve burada Fransa Donanması ile
buluştu. Osmanlı kuvvetleri yaklaşık 110 kadırga ile 30.000
askerden oluşurken, François de Bourbon komutasındaki Fransa
Donanması yaklaşık 50 kadırgadan meydana gelmekteydi. İki donanmanın
birleşiminden oluşan kuvvetler, 5 Ağustos'ta Marsilya'dan ayrıldı. Öte
yandan François de Bourbon, Osmanlı Donanması gelmeden önce Nice'e bazı
saldırılar düzenlense de bu saldırılar Andrea Doria komutasındaki
gemiler tarafından geri püskürtülmüştü.
Kuşatma
İlk
olarak Nice'in 6 km kadar doğusundaki Villefranche-sur-Mer'e çıkartma
yapan Osmanlı askerleri, burayı ele geçirdi. 6 Ağustos 1543 günü iki
ülkenin donanması, birlikte Nice şehrine saldırdı. 20 Ağustos günü şehir
ele geçirilse de, kale alınamadı.
8
Eylül'de kaleye bir büyük saldırı daha gerçekleştirildi. Ancak Nice'i kurtarmak
için Piyemonte'de ordu oluşturan III. Charles'ın harekete geçtiği
öğrenilince, bu orduyla karşılaşmak için şehre düzenlenen saldırılar
durduruldu. Ayrıldığı günden önceki akşam şehri yağmalayan Barbaros
Hayreddin Paşa, bazı yerleri ateşe verirken, yanına 5.000 kadar esir aldı.
Catherine
Ségurane
Kuşatma esnasında Catherine Ségurane isimli Fransız bir
kadının, kalenin surlarına tırmanarak Fransız askerlerine cesaret verdiği ve
Osmanlı askerlerinin bu durum karşısında şaşırarak saldırıdan vazgeçtiği
yönünde hikâyeler vardır. Bu hareketiyle bir halk
kahramanı haline gelen Ségurane anısına her yıl, 25 Kasım günü Nice'de
Aziz Catherine günü olarak kutlanmaktadır.
Kuşatma sonrası
Kuşatmanın ardından I. François, ileride düzenlenecek saldırılarda
yardımın kısa sürede ulaşması amacıyla Osmanlı Donanması'nın
kışı Toulon'da geçirmesini istedi. Öte yandan Toulon'da kalması
halinde, Tunus'un alınmasında Barbaros Hayreddin Paşa'ya yardım edeceğini
belirtti. Bunun üzerine donanma, 1543-44 yıllarının kış
aylarını Toulon'da geçirdi. Bu dönemde Salih Reis komutasında
İspanya'daki Barselona, Sanremo, Borghetto Santo
Spirito ve Ceriale şehirlerine saldırılar düzenlendi ve İspanya
ile İtalya donanmaları karşısında zaferler elde edildi. Tüm donanmayla
birlikte Cenova'ya sefer düzenleyen Barbaros Hayreddin Paşa, Andrea
Doria'nın esaretindeki Turgut Reis'in salınması konusunda
anlaştı. Yaklaşık sekiz ay süren konaklamanın ardından Osmanlı Donanması,
23 Mayıs 1544'te şehirden ayrıldı.
Estergon Kuşatması
1543
Estergon Kuşatması, 25 Temmuz ile 10 Ağustos 1543 tarihleri arasında
gerçekleştirilen ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun
elindeki Estergon'un Osmanlı İmparatorluğu tarafından
kuşatılması. Yaklaşık iki hafta süren kuşatma sonrasında şehir Osmanlı
egemenliğine girdi.
Arka plân ve kuşatma
Macar Kralı János Szapolyai'nin 1540 yılında ölümünün ardından
Avusturyalılar ile Osmanlılar arasında Macaristan'ın yönetimi konusunda
bir rekabet başladı. Daha önce Budin ve Peşte'yi fetheden
Osmanlı padişahı I. Süleyman, 1543 yılı nisan ayı
sonlarında Edirne'den yola çıktı ve 29 Temmuz 1543'te
ordusuyla Estergon Kalesi'ni kuşattı. Kale, 10 Ağustos 1543
tarihinde, on iki günlük bir kuşatmanın sonunda I. Süleyman komutasındaki
Osmanlı ordusu tarafından zaptedildi. Kalenin bulunduğu bölge bir
sancakbeyliği haline getirilerek Budin Beylerbeyliği'ne
bağlandı. Süleyman, İstanbul'a dönüş sırasında Saruhan sancakbeyi
olan oğlu Şehzade Mehmed'in Manisa'da vefat ettiği haberini
aldı. İstanbul'a gedikten sonra da oğlunun cenazesinin Manisa'dan
İstanbul'a getirilmesini emretti ve cenaze, Şehzade Camii yanına
defnedildi.
Van Kuşatması 1547
Van Kuşatması, Safevî Devleti'nin elinde bulunan Van'ın 1548
yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından kuşatılması. 25 Ağustos 1548
günü sona eren kuşatma sonrasında şehir, Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine
girdi.
Arka plân ve kuşatma
Safevî Şahı I. Tahmasb'a karşı isyan başlatan kardeşi Elkas Mirza,
1547 yılında İstanbul'a gelerek Osmanlı Padişahı I. Süleyman'dan
yardım istedi. Eşi Hürrem Sultan ile birlikte 1544, 1545 ve 1546
yıllarını Edirne'de geçiren Süleyman, İstanbul'a döndükten sonra Elkas
Mirza'yı doğuya gönderdi ve 29 Mart 1548'de İran
üzerine sefere çıktı. Seferde Süleyman'a, Fransa
Krallığı'nın İstanbul elçisi Gabriel de Luetz de, Jacques Gassut
ve Jean Chesneau isimli iki yardımcısıyla birlikte eşlik etti.
Süleyman yönetimindeki ordu, önce Safevî Devleti'nin elinde
bulunan Tebriz'i ele geçirdi. Ancak Safevîlerin geri çekilirken
uyguladığı yakıp yıkma taktiği sebebiyle Süleyman, kuvvetlerini geri
çekmek zorunda kaldı. Kısa bir süre sonra, yine Safevîlerin elindeki Van'ı
kuşattı. Sonraları kuşatmayı Erzurum Beylerbeyi Ulama
Paşa devralırken, 25 Ağustos 1548 tarihinde şehir Osmanlı İmparatorluğu
topraklarına katıldı. Öte yandan Şirvanşahlar Devleti'nin de Osmanlı
İmparatorluğu'na bağlandığı sefer, 21 Aralık 1549'da sona erdi.
Trablus Kuşatması
1551
Trablus Kuşatması, 1551 yılında gerçekleştirilen ve Osmanlı
İmparatorluğu'nun, Malta Şövalyeleri'nin elinde
bulunan Trablus şehrine yaptığı kuşatma. 14-15 Ağustos 1551
tarihinde, Osmanlı İmparatorluğu'nun Trablus'u ele geçirmesiyle sonuçlandı.
Arka plân ve kuvvetler
Kaptan-ı
derya Sinan Paşa yönetiminde olan ve Salih
Reis ile Turgut Reis'in eşlik ettiği donanmanın, temmuz
1551'de Gozo adasını ele geçirdikten sonra, 18 Temmuz 1551
günü Malta adasına yaptığı saldırı başarısızlıkla
sonuçlandı. Kısa bir süre sonra ise, iki ülke
arasındaki ittifak gereğince Osmanlı askerlerine ek olarak Fransa
Krallığı'nın İstanbul elçisi Gabriel de Luetz'ün de
iki kadırga ve bir galyot ile destek verdiği kuvvetler,
Malta Şövalyeleri'nin kontrolündeki Trablus'u kuşattı.
Öte
yandan Trablus, Gaspard de Vallier tarafından yönetilmekteydi. Bu
dönemde şehirde yaklaşık 30 ile 200 arası şövalye ile 630
kadar Calabrialı ve Sicilyalı paralı asker bulunmaktaydı.
Kuşatma
Sinan Paşa komutasındaki gemiler, altı gün kadar süren bombardımanın
ardından, 14-15 Ağustos 1551 günlerinde şehri ele geçirdi. Tacura'yı üs
edinmiş olan Murad Ağa da saldırıya karadan ve denizden destek verdi.
Kuşatma sonrası
Çoğu Fransız olan şövalyeler, Fransa elçisinin
müdahalesiyle Malta'ya dönerken; esir alınan paralı askerler ise
serbest bırakıldı. Gabriel de Luetz Malta'ya vardıktan sonra, şövalyeleri
adaya getirmesi hakkında II. Henri'ye bir mektup yazdı. V. Karl ve
Papa III. Julius, de Luetz'ü; Osmanlı İmparatorluğu'nun Trablus'u alması
yönünde cesaretlendirdiği şüphesiyle eleştirdi. Osmanlıların elde ettiği
zaferin ardından düzenlediği ziyafete de Luetz'ün de katılmasını V. Karl, bu
kuşatmada Fransa kuvvetlerinin de yer aldığının göstergesi olarak yorumladı.
Öte
yandan şehrin alınmasının ardından kurulan Trablusgarp Eyaleti'nin
beylerbeyliğine, saldırılara destek veren Tacura şehrinin beyi Murad Ağa
getirildi.
1551-1559
İtalya Savaşı'nın başlangıcı olarak kabul edilen Trablus Kuşatması'nın
ardından, Marsilya'daki Fransa kadırgalarının Osmanlı Donanması'na
katılması emredildi.
Maskat Kuşatması 1551
Maskat'ın Fethi, Portekiz İmparatorluğu yönetimindeki Maskat'ın,
1552'nin ağustos ayında Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele
geçirilişi.
Arka plân ve fetih
1507'de, Afonso
de Albuquerque komutasındaki Portekiz Donanması tarafından civardaki
birkaç şehirle birlikte alınan Safevî Devleti'nin yönetimindeki Maskat, bu
tarihten beri Portekiz İmparatorluğu yönetimindeydi. 1546'da şehir, dört
Osmanlı gemisi tarafından bombalandı.
1548
yılında başlatılan ikinci Hint deniz seferinin başında Piri
Reis bulunmaktaydı. 1548'de, Kızıldeniz'deki gücenliği sağlamak
amacıyla Aden'i fetheden Piri Reis, 1552 yılının ağustos ayında ise
Maskat'a saldırdı. Osmanlı kuvvetleri yaklaşık olarak 4 kalyon,
25 kadırga ve 850 kişiden oluşmaktaydı. João de Lisboa
komutasında 60 kadar askerin bulunduğu ve birkaç ay önce inşa edilen El
Mirani Kalesi'ne yapılan kuşatma, Osmanlı zaferiyle sonuçlandı.
Sonrası
Maskat'ın alınmasının ardından ilerlemeye devam eden Osmanlı
gemileri; Arap Yarımadası kıyıları, Hürmüz
Adası, Bahreyn ve Basra'ya kadar olan bölgeleri Osmanlı
İmparatorluğu topraklarına kattı. 1553 yılında Hindistan'ın güneyinde,
buradaki inci avcılığının kontrolünü ele geçirmeye başlayan Portekiz
kuvvetleriyle birtakım çatışmalara giren Osmanlı kuvvetleri, buralardaki
Müslüman halktan da yardım aldı. Portekizlilere karşı sağlanan üstünlüğün
ardından sözlü bir anlaşma yapıldı ve 52 kadar Portekiz askeri, Osmanlı
kuvvetleri tarafından esir alındı.
Hürmüz Kuşatması 1552
1552 Ağustos ayında Hürmüz ele geçirilmiştir, Ancak Portekizliler Eylül
1552 de kaleyi ele geçirdiler. Portekizliler Osmanlı birliklerini denizde
takibe devam etmiştir, ancak Basra' da yakalamışlardır. Pusuya düşen 29 gemi
850 personel hayatını kaybetmiştir.
Eğri Kuşatması 1552
Macar savunmacıları ile Osmanlı İmparatorluğu arasında meydana gelmiştir.
Şehri kuşatan 35-40.000 kişilik Osmanlı kuvvetini 2.100 kişilik bir savunma ile
durdurmaya çalışmışlar ve başarılı olmuşlardır. Kuşatma boyunca Osmanlı
birlikler yaklaşık 12.000 top atışı yaptığı tespit edilmiştir.
Ancak Osmanlı birlikleri ağır kayıplar vermişlerdir ve kuşatma sona
ermiştir.
Oran Kuşatması-1 1556
1556 yılında 40 kadar kadırga ile Oran İspanyol garnizonu kuşatmaya
alındı, ancak yeni bir emirle kuşatma kaldırılmıştır.
Oran Kuşatması-2 1563
1563 Nisan - Haziran ayları arasında tekrardan Oran İspanyol garnizonu kuşatıldı.
1.500 asker ve 90 top'a karşılık Osmanlı yaklaşık 100.000 kişilik asker ile
saldırıya geçmişlerdi. Ancak istediklerini 2nci seferde de alamadılar ve
İspanyollar savaşı kazanmışlardı.
Malta Kuşatması 1565
Malta Kuşatması ya da Malta Seferi,
1565 yılında Malta adasının Osmanlı
İmparatorluğu kuvvetleri tarafından kuşatılması ve Hospitalier
Şövalyeleri tarafından adanın savunulması sürecidir.
Tarih boyunca yaşanan en kanlı ve şiddetli
savaşlardan biri olarak gösterilen kuşatma, Hospitalier Şövalyeleri'nin
galibiyeti ve Osmanlı kuvvetlerinin kuşatmayı kaldırması ile sonuçlanmış ve bu
olay 16. yüzyıl Avrupa'sında büyük ses getirmiştir. Hatta ünlü
düşünür Voltaire'in bile bu savaştan abartılı bir şekilde bahsederken
"Hiçbirşey Malta Kuşatması kadar ünlü değildir." dediği belirtilir.
Kuşatmanın sonunda Avrupalı'larca benimsenen Osmanlı ordularının yenilmezliği
algısı değişerek yerini Akdeniz'deki İspanyol hakimiyetine bırakmıştır.
Kuşatma, Akdeniz'i kontrol etme adına 16. yüzyılda Osmanlı Komutanı Turgut
Reis'in 1551'de Malta'ya saldırılar düzenlemesi ile başlayan ve 1560 Cerbe
Deniz Savaşı'nda Osmanlı Filosunun Haçlı Donanması'nı ağır bir yenilgiye
uğratması ile devam eden, Osmanlı İmparatorluğu ve Hristiyan Birliği arasında
hızla artan rekabetin doruk noktası olarak tanımlanır. Bu savaşın nedenleri
arasında Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı olan Mihrimah Sultan'ın 107
yaşındaki sütannesininde aralarında bulunduğu hacca gitmekte olan Osmanlı
bandıralı bir kalyon şövalyeler tarafından kaçırılıp Malta adasına götürülmüştür.
Ayrıca Malta orta Akdeniz'in güvenliği açısından önemli bir yere sahiptir.
Kuşatma öncesi
Cerbe Deniz Muharebesi'nde ağır bir yenilgi
alan Kutsal İttifak ülkeleri, İspanya kralı II. Felipe'nin
önderliğinde yeni bir donanma hazırlığına başlayıp ve ittifak bünyesindeki
mevcut donanmaların birleştirilerek yeni bir Haçlı donanması meydana getirmeyi
amaçlıyorlardı. Bu
kapsamda Papalık, Ceneviz, Portekiz, Malta ve Toskana donanmalarının
Akdeniz'in hakimi olabilme adına yeniden Osmanlı donanmasına karşı
birleştirilmesi öngörüldü. İlk hedef olarak İspanya yakınlarındaki kayalık bir
ada olan Peñón de Vélez'e saldırı düzenlendi. Bu ada Osmanlı donanması
tarafından sadece uğrak yeri olarak kullanılıyor ve az sayıda Türk muhafız
tarafından korunuyordu. Bu nedenle nicelik olarak kendisinden oldukça üstün
olan Haçlı ordusuna karşı direnmesi mantıksızdı. Bu nedenle sözkonusu ada
Osmanlı kuvvetlerince kayıp verilmeden boşaltıldı. Peñón de Vélez'in
savaşmadan alınması Kutsal İttifak birliklerinin motivasyonunu yükseltti ve
müttefik ülkelerde büyük ses getirdi. Kuşatmadan birkaç ay önce Osmanlı
mühendisleri balıkçı kılığında şehire girip şehrin tahkimat ve savunma
bölgelerini ve ayrıca denizden çıkarma yapılabilecek önemli yerleri tespit
etmiştir.
Öte yandan Malta Şövalyeleri, Akdeniz'de
Türk gemilerine taciz saldırılarına devam ettiler. 1564 yılı ortalarında,
şövalyelerin en kıdemli denizcilerinden Mathurin
Romegas komutasındaki birliklerin yaptığı bir saldırıda, içlerinde Osmanlı
sarayının haremağası, İskenderiye ve Kahire valileri ve pek
çok önemli tacirin esir alınması, padişah Kanuni Sultan Süleyman'ın Malta
adasına sefer düzenlenmesi ve şövalyelerin hakimiyetinin sonlandırılması
konusunda ikna edilmesini kolaylaştırmıştır.
Söz konusu olaydan kısa bir süre sonra, Piyale
Paşa ve Trablusgarp beylerbeyi Turgut Reis'in Akdeniz'de oldukça
stratejik bir konumda olan ve Osmanlı topraklarına karşı tehdit oluşturan Malta
adasının ele geçirilmesi konusundaki ısrarlı yaklaşımları, bu isteklerinin
Divan'da kabul edilmesini sağladı ve Osmanlı donanması kaptan-ı derya Piyale
Paşa komutasında Akdeniz'e açıldı.
Türk donanması 144 savaş gemisi (büyük ve küçük
kadırga) ve 50 nakliye gemisinden oluşuyordu. Söz konusu gemiler 30.000 civarı
asker taşıyorlardı. (O döneme ait yabancı kaynaklar da benzer rakamlardan
bahsetmektedirler). Donanmaya Piyale Paşa, kara ordusuna ise Kızılahmedli
Mustafa Paşa komuta ediyordu. Ayrıca Trablusgarp'tan hareket edecek
Turgut Reis ve Cezayir'den hareket edecek Hasan Paşa'da ellerindeki
birliklerle kuşatmaya dahil olacaklardı.
Bu durumdan 1565 yılı başlarında İstanbul'daki
casusları vasıtasıyla haberdar olan Hospitalier Şövalyeleri'nin lideri Jean de
Valette, adanın savunması için İtalya'dan asker toplamaya ve St.
Angelo, St. Michael ve St. Elmo kalelerini güçlendirme
çalışmalarına başladı.
İtalyan-İspanyol paralı askeri olarak kuşatmada
savaşan Francisco Balbi di Correggio'nun ünlü kuşatma günlüğünde,
kuşatmaya girilirken her iki tarafın askeri gücünden aşağıdaki rakamlarla
bahsettiği görülmektedir.
|
Kuşatma
Osmanlı donanması Malta'ya ulaştığında 20.000
asker karaya çıkarıldı. Karaya çıkan ilk birlikler adanın en güçlü ikinci
direniş noktası olan Saint Elmo kalesini kuşattılar. Kuşatma başladıktan birkaç
gün sonra Turgut Reis ve Uluç Ali Reis komutasındaki filolar da adaya ulaştı.
Saint Elmo kalesi önünde çok şiddetli çarpışmalar
yaşandı. Ard arda yapılan saldırılarda her iki taraf da ağır kayıplar verdi.
Surlardaki tahribat arttıktan sonra Turgut Reis komutasındaki kuvvetler 5000
kişi ile hücüma geçti. Kaleye düzenlenen altıncı saldırı olan bü harekatın
ardından kale surlarına ulaşıldı, fakat Turgut Reis başına isabet eden bir
şarapnel parçası ile ağır yaralandı ve kısa süre sonra öldü. Altı gün sonra, 23
Haziran 1565'te kaleye yapılan sekizinci saldırıda kaleye girildi ve göğüs
göğüse yapılan şiddetli çarpışmalar sonunda kalenin kontrolü ele geçirildi. St.
Elmo kalesinin fethi, Osmanlı ordusuna Turgut Reis dışında 4.000 kişilik bir
kayba (bu kaybın yaklaşık yarısı seçkin yeniçeri askerleridir)
malolmasına rağmen, Kızılahmedli Mustafa Paşa sefere devam etme kararından
vazgeçmemiştir.
Bazı kaynaklarda, St. Elmo kalesinin fethinin ve
kuşatmanın devam etmesinin Avrupa'da yarattığı yankının küçük çaplı bir panik
ortamına sebebiyet verdiğinden ve Avrupalıların Malta'dan sonra sıranın
Tunus'ta İspanyol kontrolündeki La Goleta kalesinde olduğundan, hatta
Kanuni Sultan Süleyman'ın İtalya üzerinden Avrupa'yı işgal etme planları
yaptığından bahsetmeye başladıklarından bahsedilir.
Kuşatmanın devamında St. Angelo ve St. Michael
kalelerine kara ve denizden saldırılar devam etti. Yabancı kaynaklara göre 7
Temmuz 1565'te yapılan büyük saldırılarda Osmanlı ordusunun St.Michael kale
duvarlarında önemli bir gedik açtığı, fakat beklenmeyen bir şekilde geri
çekildiğinden bahsedilirken, bu hareketin nedeninin şövalyelerin süvari
komutanı Vincenzo Anastagi'nin rutin hücümlarından birinde Osmanlı sahra
hastanelerinden birine saldırdığı ve buradaki hasta ve yaralıların hepsini katlettiği,
bundan dolayı Osmanlı birliklerinin Malta Şövalyeleri tarafından Sicilya'dan
beklenen desteğin gelmiş olabileceği düşüncesi ile geri çekildiğinden
bahsedilmektedir.
Eylül ayına kadar devam eden çarpışmalardan net
bir sonuç elde edilememesi, hava koşullarının kötü gidecek olması ve
Sicilya'dan beklenen askeri yardımın adanın kuzeyinden karaya çıkarılması
sonucunda başkomutan Kızılahmedli Mustafa Paşa kuşatmayı kaldırmaya ve geri
çekilmeye karar verdi. 11 Eylül 1565'de kuşatma tamamen kaldırıldı.
Kuşatma sonrası
Kuşatmanın Hospitalier Şövalyeleri'nin zaferi ile
sonuçlanması Avrupa'da büyük yankı uyandırdı. Kaynaklara göre değişen rakamlar
ışığında Osmanlı kuvvetlerinin 25.000-35.000 arası kayıp verdiğinden
bahsedilir. Özellikle Roma'da papa Malta'nın kurtulmasından dolayı kiliselerin
çanlarını çaldırmıştır.Çünkü Malta kaybedilseydi Roma da kaybedilecekti.
Şövalyelerin lideri de Valette'in bu
zaferinden sonra Avrupa'daki saygınlığı yükselmiş ve adaya yapılan maddi destek
artmış ve bu sayede Valletta isimli surlarla çevrili yeni bir şehir
kurulmuştur.
Osmanlı ordusu Malta'ya yeni bir sefer
düzenlememiş, Osmanlı ordusunun yaklaşık 100 yıl süren yenilmezliğinin sona
ermesi Avrupa'da büyük bir moral-motivasyon artışına sebebiyet vermiştir. Öte
yandan Malta Şövalyeleri uzun bir süre doğu Akdeniz'deki Türk sahillerine
saldıramamışlardır.
Zigetvar Kuşatması
1566
Zigetvar
Muharebesi, Avusturya Arşidükü Maksimilyan'ın İstanbul
Antlaşması'nı bozması, vergisini ödememesi ve Erdel'e girmesi
üzerine, I. Süleyman'ın hasta olmasına rağmen son seferi olacak olan
Zigetvar Seferine çıkması sonucu gerçekleşen muharebedir.
Asıl hedef Viyana olmasına rağmen,
Zigetvar Kalesi zorlukla alınmıştır. Bu sefer sırasında I. Süleyman ölmüştür.
Dönemin sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa orduyu yetersiz görüp, kaleyi
aldıktan sonra İstanbul'a dönmüştür. Savaşta I. Süleyman'ın öldüğü
askerlere söylenmemiştir. Nedeni ise askerlerin moralinin bozulmasını
engellemektir.
Bir süre sonra, I. Süleyman'ın yerine
oğlu II. Selim geçti.
Tunus Kuşatması 1574
Tunus'un fethi, İspanya Kralı II. Felipe'nin Tunus'u topraklarına
katmasını engellemek için yapılan bir savaştır. 1574'te son Hafsi hukümdarı
İstanbul'a getirilerek öldürülmüştür.
Gvozdansko Kuşatması
1578
Ferhat Paşa tarafından 10.000 askeri ile 3 Ekim 1577 tarihinde kale
kuşatmaya alınmıştır. 300 kişilik Habsburg savunmasını 13 Ocak 1578 tarihinde
yararak kaleyi feth etmiştir.
Kulpa Kuşatması 1593
22
Haziran, 1593 tarihinde Sisak-Moslavina bölgesinde, Kulpa
Irmağı'nın Sava Nehri ile kavşağı yakınlarında Osmanlı
Devleti'nın sınır komutanı olan ve daha bir yıl önce Bosna Beylerbeyi olarak
atanmış olan Telli Hasan Paşa'nın Bosna Eyalet Sipahileri
ile Avusturya Arşidüklüğü ve Hırvatistan Krallığı birleşik
ordusu arasında gerçekleşmiş muharebedir.
Muharebede, Bosna Beylerbeyi Telli Hasan Paşa'nın
güçleri ağır bir şekilde yenildi. Bosna Beylerbeyi Telli Hasan Paşa; Hersek
Sancakbeyi Sultanzade Mehmet Bey ve diğer birkaç paşa şehit düştüler. Bu
muharebenin sonucu 1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşı'nı tetikledi.
Eğri Kuşatması 1596
Sultan IIIncü Mehmet' in bizzat iştirak ettiği Eğri kuşatması 1596
yılında gerçekleşmiştir. Kaleyi 7.000 kadar paralı asker savunuyordu, Ancak
kale buna rağmen feth edildi.
Bağdat Kuşatması-2
1638
Safeviler tarafından ele geçirilen Bağdat tekrardan ele geçirmişti, bunun
için Sultan IV Murat 35.000 kişilik Asker, 73.000 kişilik Süvari, 200 top,
8.000 lağımcı ve 24.000 istihkamcı görevlendirmiştir. İstanbul' dan yola çıkan
ordu yaklaşık 197 gün sonra Bağdat'a vardı ve 15 Kasım 1638 yılında kuşatmaya
başladı. Kuşatma 40 gün sürdü. Safeviler 35.000 asker ve 100 top ile şehri
savunuyordu. 25 Aralık 1638' de şehir Osmanlılar ele geçirdiler.
Uyvar Kuşatması 1663
17nci yüzyıldaki Osmanlı Habsburg barışından sonra çatışmalar tekrardan
başlamıştı. Habsburglular Kaninje Kalesinin karşısına Uyvar kalesini inşa
ettiler. Bu arada Osmanlı-Venedik savaşları devam etmekteydi. Sutltan IV Mehmet
bu savaşı durdurarak yeni bir emirle orduyu Habsburglara yönlendirdi.
Komutan vezir Fazıl Ahmet paşa Avusturyaya doğru yürüyüşe geçti, ve bir
barış çağrısında bulundu. Görüşmeler 3 kere ayrı yerlerde görüşüldü. Osmanlı
200.000 florin ve Avusturya ordusunun çekilmesini talep ediyordu ama bu teklif
rededildi.
Fazıl Ahmet paşa Uyvar kalesine doğru yönelmeye karar verdi. Uyvar çok
önemli bir kale idi. Kale önünde kamp yapan Osmanlılara karşı kale komutanının
yaptığı baskın bertaraf edildi. Kale kuşatması Ağustos ayında başlandı ve 13
Eylül tarihinde son buldu.
Fazıl Ahmet Paşa daha Nógrád (Kuzey Macaristan) ele geçirdi. 1663-1664
kışında sonraki çatışmalar ve 1664 yılında Vasvár Barışı ile sona erdi.: Uyvar
ve mücavir alan beylerbey bir koltuk (Uyvar Beylerbeyliği Türkçe) ilan edildi.
Kandiye Kuşatması
1669
Tarihin en uzun dönemli kuşatması olarak anılmaktadır. Venedik
kontrolündeki Kandiye Osmanlılar tarafından 1648 yılında kuşatılmıştır ve 1669
yılında kuşatma tamamlanmıştır. 21 yıl süren kuşatmaya Osmanlıdan 60.000 asker
ve 20.000 lağamcı katılmıştır. Venediklilere ise 100.000 den fazla destekçi ve
12.000 sivil de destek olmuştur. Hospitaller Şovalyelerinin Haç dönüşü bir
Osmanlı gemisini ele geçirip Kandiye' ye götürmeleri ve o geminin padişah
haremine ait olduğu için acil olarak Osmanlılar kuşatmaya aldılar. Bunun için
21 yıl sonunda burası feth edilmiştir.
Kamaniçe Kuşatması
1672
Podolya bölgesinin anahtarı olarak görünen kalede yaklaşık 1.500 kişilik
önemli bir askeri bir güç bulunmaktaydı, bu askerler Polonyalı, Lehli ve
Ukraynalı askerlerdi. Köprülü Fazıl Ahmet paşa komutasındaki 150.000 kişilik
ordu, Tatar, Eflak, Moldova ve Kazak askerleri ile destekleniyordu. Kale 2
hafta boyunca kuşatma altında kaldı, ancak 27 Ağustos 1672 tarihinde kale
teslim oldu. Polonyalılar kilit bir kaleyi kaptırmakla kalmıyor, Bucaç
anlaşması ile Osmanlılara 22.000 duka altın ödemek zorunda kalıyorlardı.
IInci Viyana
Kuşatması 1683
Kutsal Roma İmparatorluğu ile Osmanlı arasında yaşanmıştır. Kuşatma 11
Eylül'de başlayıp 12 Eylül 1683 tarihinde sona ermiştir. Bu galibiyet ile
Avrupa' da Habsburg hanedanlığının siyasi hegomanyası başlamıştır.
Belgrad Kuşatması
1683
Belgrad Kuşatması, 1739 yılında yapılan Belgrad'ın tekrar Osmanlı
İmparatorluğu'nun eline geçmesini sağlayan kuşatma.
Kuşatma Öncesi
1711 Prut savaşı sonrası Rusya'nın Polonya'ya ve Osmanlı İmparatorluğu
topraklarına doğru yayılması önlenmişti; ancak Polonya kralı 2.Agustus ölünce
hükümdarlık konusunda Lehistan'da iç savaş başladı.Bu başlayan veraset
savaşında Rusya, Avusturya (Habsburg hanedanı) ile birlikte ölen eski Polonya
Kralı 2.Agustus yerine seçilen Polonya kralı Saksonya Prensi 3.Agustus lehine
müdahalede bulundular.Buna karşılık Fransa,İspanya (Burbon hanedanlığı)da bunun
karşısında bir müdahalede bulundu. Rusya'nın yaptığı müdahalenin hem 1711 Prut
anlaşmasına aykırılığını hem de kendi topraklarına doğru Rus yayılmasını
hızlandıracağını düşünen Osmanlı İmparatorluğu Rusya'ya karşı bir savaşa
girişti.Buna karşılık Avusturya'da Osmanlı'nın Bosna'da ki topraklarına el
atmak için Rusya yanında savaşa girdi. İlk başta Avusturya ordusu Bosna'da çeşitli
kaleleri ele geçirse de;2 büyük devlete karşı savaşmasına karşın Osmanlı
İmparatorluğu Banja Luka Muharebesi gibi önemli bir muharebeyi
kazanarak Bosna üzerinde Avusturya saldırısını durdurdu ve geri püskürttü ve
karşı saldırıya geçerek Avusturya'nın Bosna'da işgal ettiği kaleleri geri
aldı,daha da ilerleyen Osmanlı ordusu Pasarofça Antlaşması'nda kaybedilen
Belgrad ve Romanya'daki topraklar için Avusturya'yı zorlamaya başladı.Avusturya
buna karşılık Mareşal Wallis komutasında bir orduyu Osmanlı ordusu üzerine
gönderdi ancak bu orduda Hisarcık Muharebesi'nde İvaz Mehmet Paşa
komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından ağır yenilgiye uğratıldı;çekilen
avusturya ordusunu takip eden Osmanlı Kuvvetleri, Belgrad kalesinde bu orduyu
ve kaleyi kuşattılar.
Kuşatma
Temmuz ayında İvaz Mehmet Paşa tarafından başlatılan kuşatmada
Avusturya ordusuna karşı baskı ağustos ayında Banja luka Muharebesini kazanan
eski sadrazam, Bosna Valisi Hekimoğlu Ali Paşa'nında kuşatmaya katılması
ile dahada arttı.51 günlük kuşatmadan sonra Mareşal Wallis, Osmanlı ordusunun
her an şehri alabileceğini,yardım gelmesininde mümkün olmadığını anladığından
Avusturya'nın o bölgedeki Tuna filosunun Osmanlı ordusunun eline geçmemesi için
yaktırttı ve barış görüşmelerine geçildi.
Görüşmeler
Avusturya diplomatı Wilhelm Reinhard von Neipperg ile Osmanlı
diplomatı Koca Ragıp Paşa arasında yapılan ilk görüşmelerde Avusturya
Belgrad kalesinin kendisinde kalması buna karşılık bir kısım Osmanlı'nın toprak
kazanımlarını içeren teklif sundu bu teklif reddedildi,ikinci teklif olarak
Belgrad kalesinin yıkılarak Osmanlıya teslimi teklifide kabul görmedi.Çıkmaza
giren görüşmelerde Fransa, Louis Sauveur Villeneuve adlı
büyükelçisini arabulucu olarak göndererek görüşmelere Osmanlı İmparatorluğu
yanında müdahale etti. Bunun neticesinde 18 Eylül 1739'da antlaşma imzalanıp
Belgrad Osmanlı İmparatorluğu'na teslim edildi.
Sonrası
Avustturya
1787-1791 Avusturya-Osmanlı savaşında geçici olarak Belgrad'ı tekrar işgal
etsede yapılan antlaşma neticesi şehri Osmanlı İmparatoluğu'na teslim etmek
zorunda kaldı ve bir daha Belgrad'ı geri alamadı.Belgrad 1815 Sırp isyanına
kadar doğrudan doğruya Osmanlı İmparatorluğu elinde kaldı.1815'de Osmanlı'ya
bağlı özerk Sırbistan'ın şehri oldu;1878 Berlin antlaşması ile Sırbistan bağımsız
devlet olunca Belgrad'da resmi olarak Osmanlı İmparatorluğu elinden çıktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder